11-02-2014, 14:21
|
#2
|
|
 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan Av.Tolga UÇARSU |
 |
|
|
|
|
|
|
İyi günler,şu anda stajer avukatım bir olayla ilgili bilginize,yardımınıza ihtiyacım bulunmaktadır.Forumda aradım konuyu bulamadım o yüzden buradan bir çözüm bulmaya çalışıyorum.Büyük bir meblağ için acılan 10 örnek icra takibinde borçlu,borcunu kabul etti ve taahhüt veri ardından taahhüdü ihlalden cezası da çıktı ve şu aşamada Menfi Tespit davası açıldı ve takip geçici olarak durduruldu.Borcu kabul eden ve taahhüt veren bir borçlunun menfi tespit davası açması uygun mudur? Takibin geçici olarak durdurulmasında bildiğim kadarıyla gösterilen dayanak HUMK 209/1.Bu konuda değerli fikirlerinizi alabilirsem çok sevinirim şimdiden teşekkürler.
|
|
 |
|
 |
|
Borcu önce kabul edip ardından menfi tespit davası açmak öncelikle genel bir hukuk prensibi olan "çelişkili davranma yasağı"na aykırıdır. Yargıtay'ın borç kabul edildikten sonra menfi tespit davası açılamayacağına ilişkin kararları mevcuttur, bir tanesini aşağıya ekliyorum;
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
T.C.
YARGITAY
19. Hukuk Dairesi
Esas : 2002/5674
Karar : 2003/4850
Tarih : 06.05.2003
KARAR METNİ :
Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı sebeplerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içerisinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, dava dışı asıl borçlu Yaşar Arslan´ın kredi borcuna kefil olduğu için Yerköy İcra Müdürlünün 1999/66 s. dosyasında aleyhine icra takibine girişildiğini, oysa sözleşmede limit belirli olmadığı için kefaletinin geçersiz olduğunu, adı geçen icra dosyasına 3.4.2001 gününde yatırdığı 3.796.000.000.-TL´nın kendisine iadesi gerektiğini ayrıca aynı yer icra müdürlüğünün 1999/49 s. dosyasında asıl borçlu sıfatı ile aleyhine icra takibi yapıldığını, bu takipde faize faiz yürütüldüğünü, faiz oranının kanuni olmadığını ileri sürmüş, 1999/66 s. icra dosyasında borçlu olmadığının tespitine, yatırdığı paranın 3.4.2001 gününden itibaren %225 faiz oranı ile davalıdan istirdadına, 1999/49 s. dosyada ise ana paranın 2.500.000.000.-TL olarak tespiti ile faizin kanuni faiz olduğuna karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece 1999/66 s. icra dosyasının dayanağı olan kredi sözleşmesinin davacı tarafından kefil sıfatı ile imzalandığı, sözleşmede limit gösterilmediği için davacının sorumluluğun bulunmadığı kanaatine varılmış ve davacının bu dosyadan dolayı borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline, davalıya ödediği 3.794.481.217.-TL´nin ödeme tarihi olan 3.4.2001 gününden itibaren kanuni faizi ile birlikte davalıdan istirdadına, 1999/49 s. dosyada davacı borcu kabul ettiği için menfi tesbit talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, Yerköy İcra Müdürlüğünün 1999/66 s. icra dosyasındaki alacağın dayanağı olan sözleşmeyi "garanti eden" sıfatı ile imzalamıştır. Bu halde uyuşmazlığın kefalet değil garanti sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Ancak, kredi sözleşmesi ve garanti sözleşmesinin içeriğinden garanti edilen edimin ne olduğu anlaşılamamaktadır. Belirsizliğin garantisi olamayacağından davacının sorumluluğundan söz edilemez ise de, davacı, 12.2.1999 günlü mal beyanı dilekçesinde "Ödeme emrindeki borcu kabul ediyorum..." demiştir. Ayrıca 3.4.2001 gününde bakiye borcu için ödeme taahhüdünde bulunmuş, bu taahhüt ve alacaklı vekilinin taahhüdünün kabulü icra müdürlüğü tarafından zapta geçirilmiştir. Mahkemece davacının icra dosyasındaki bu beyanları dikkate alınmadan 1999/66 s. icra takibi bakımından davacı borçlunun menfi tesbit ve istirdat talebinin kabulü doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istem halinde iadesine, 6.5.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
|
 |
|
 |
|
|