Mesajı Okuyun
Old 06-01-2014, 17:04   #2
Av.M.Duman

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2013/124

K. 2013/9344

T. 14.3.2013

• İCRA TAKİBİNİ ŞİKAYET ( Alacaklının Tüketici Kredisinin Asıl Borçlusu Hakkında Takip Yapıp Bu Takip Semeresiz Kalmadan Kredi Sözleşmesinin Kefili Hakkında İcra Takibi Yapmasının Mümkün Olmadığı )

• BİREYSEL KREDİ SÖZLEŞMESİ ( Alacaklının Tüketici Kredisinin Asıl Borçlusu Hakkında Takip Yapıp Bu Takip Semeresiz Kalmadan Kredi Sözleşmesinin Kefili Hakkında İcra Takibi Yapmasının Mümkün Olmadığı )

• KEFİL ( Alacaklının Tüketici Kredisinin Asıl Borçlusu Hakkında Takip Yapıp Bu Takip Semeresiz Kalmadan Kredi Sözleşmesinin Kefili Hakkında İcra Takibi Yapmasının Mümkün Olmadığı )

4077/m.10

818/m.486/1

ÖZET : Somut olayda, alacaklı banka ile borçlu arasındaki bireysel kredi sözleşmesini, şikayetçi borçlu, müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalamıştır. Alacaklının her iki borçlu aleyhinde takip başlatıp örnek 7 ödeme emri gönderdiği, şikayetçinin alacağın önce asıl borçludan tahsil edilmesi hususundaki itirazı ile icra mahkemesine başvurduğu görülmektedir. Alacaklının, tüketici kredisinin asıl borçlusu hakkında takip yapıp bu takip semeresiz kalmadan, kredi sözleşmesinin kefili hakkında icra takibi yapması mümkün değildir. 4077 Sayılı Kanunun 10.maddesi, kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece, bu nedenle şikayetin kabulü gerekir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi İrfan Sıvakcıgil tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 4822 Sayılı Kanunun 15.maddesi ile değişik 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 10.maddesine göre; "Tüketici kredisi, tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek amacı ile kredi verenden nakit olarak aldıkları kredidir". Aynı maddenin ikinci fıkrasının son cümlesinde; "Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez" hükmü düzenlenmiştir.

Bu hükümde belirtilen kefilden kasıt, adi kefil olup BK.nun 486/1.fıkrasına göre adi kefilin borç ile sorumlu olması ancak kefalet sözleşmesinden sonra borçlunun iflas etmesi veya hakkındaki icra takibinin alacaklının hatası olmaksızın semeresiz kalması yahut borçlu aleyhinde Türkiye'de icra takibinin imkansız hale gelmesine bağlıdır.

4077 Sayılı Kanunun 10.maddesinin ikinci fıkrasında yazılı olan "kredi veren asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez" hükmü önce asıl borçlu aleyhinde icra takibi yapılması bu takibin BK.nun 486/1.fıkrası kapsamında semeresiz kalmasından sonra sözleşme kefili aleyhinde icra takibi yapılabilmesi olarak yorumlanmalıdır. Bu hüküm 4077 Sayılı Kanunu değiştiren 4822 Sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 14.3.2003 tarihinden sonra yapılan tüketici kredisi sözleşmeleri için geçerlidir.

4077 Sayılı Kanunun 10.maddesi kapsamında olan tüketici kredisi sözleşmelerinin kefilleri yönünden İİK.nun 68/b maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur.

4077 Sayılı Kanunun konuluş amacı dikkate alındığında kefilin bu husustaki şikayeti süreye tabi değildir.

Somut olayda, alacaklı banka ile borçlu H. T. arasındaki 15.08.2007 tarihli bireysel kredi sözleşmesini, şikayetçi borçlu M. I., müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalamıştır. Alacaklının her iki borçlu aleyhinde takip başlatıp örnek 7 ödeme emri gönderdiği, şikayetçinin alacağın önce asıl borçludan tahsil edilmesi hususundaki itirazı ile icra mahkemesine başvurduğu görülmektedir.

Yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca; alacaklının, tüketici kredisinin asıl borçlusu hakkında takip yapıp bu takip semeresiz kalmadan, kredi sözleşmesinin kefili hakkında icra takibi yapması mümkün değildir. 4077 Sayılı Kanunun 10.maddesi, kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece, bu nedenle şikayetin kabulü gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.03.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2013/15365

K. 2013/23945

T. 25.6.2013

• TAKİBİN İPTALİ VE HACİZLERİN KALDIRILMASI İSTEMİ ( Tüketici Kredisinin Teminatı Olarak Şahsi Teminat Verildiği Hallerde Kredi Verenin Asıl Borçluya Başvurmadan Kefilden Borcunu İsteyemeyeceği - Kefilin Bu Talebinin Şikayet Niteliğinde ve Süresiz Olduğu )

• KEFİLİN TAKİBİN İPTALİ TALEBİ ( Alacaklı Bankanın Asıl Borçlu Aleyhine İcra Takibi Yapıp Takip Semeresiz Kalmadıkça Kefilden Borcun İfasını İsteyemeyeceği - Kanunun Amir Hükmüne Dayandığından Süresiz Başvuru Hakkı Doğduğu/Esasa Girilerek Karar Verileceği )

• TÜKETİCİ KREDİSİNİN TEMİNATI OLARAK ŞAHSİ TEMİNAT VERİLMESİ ( Kredi Verenin Asıl Borçluya Başvurmadan Kefilden Borcun İfasını İsteyemeyeceği - Kefilin Takibin İptali Talebinin Şikayet Niteliğinde Olduğu ve İcra Mahkemesine Süresiz Başvuru Hakkı Doğduğu/Esasa Girileceği )

4077/m.10

ÖZET : Dava takibin iptalini ve hacizlerin kaldırılmasına ilişkindir. Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren, asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez. Alacaklı banka, asıl borçlu aleyhine icra takibi yapıp, takip semeresiz kalmadıkça kefilden borcun ifasını isteyemez. Bu konudaki başvuru şikayet niteliğinde olup, Kanunun amir hükmüne de dayanıldığından, icra mahkemesine süresiz başvuru hakkı doğurur. Şikayetin esası incelenerek karar verilmesi gerekir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi T. Kaya tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği düşünüldü :

KARAR : Alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan genel haciz yoluyla takipte borçlu 4077 s. kanunun 10. maddesi gereğince asıl borçluya başvurulmadan kendi aleyhine takip yapılamayacağını ileri sürerek takibin iptalini ve hacizlerin kaldırılmasını istemiştir. Mahkemece şikayetin reddine karar verilmiştir.

4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 10. maddesinin 3. fıkrası "Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren, asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez" düzenlemesini içermektedir. Bu nedenledir ki; alacaklı banka, asıl borçlu aleyhine icra takibi yapıp, takip semeresiz kalmadıkça kefilden borcun ifasını isteyemez. Bu konudaki başvuru şikayet niteliğinde olup, Kanunun amir hükmüne de dayanıldığından, icra mahkemesine süresiz başvuru hakkı doğurur.

Bu durumda şikayetin esası incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İ.İ.K.366 ve H.U.M.K.nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.