Mesajı Okuyun
Old 05-01-2014, 00:17   #3
mcakkaya

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım;

Okuma yazma bilmeyenlerin nasıl hukuki işlem yapacağı bellidir. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisinin 61 (1) 2012 yılı sayısında Doç. Dr. Sema TAŞPINAR AYVAZ’ın makalesinde; “Burada değerlendirilmesi gereken ikinci grup, okuma yazma bilmeyenlerin durumudur. Doktrinde tereddütsüz biçimde okuma yazma bilmeyenlerin BK M. 15 (TBK m. 16) kapsamında olduğu kabul edilmektedir. Gerçekten de maddede açıkça sayılmamış olmasına rağmen, okuma yazma bilmeyenlerin buraya dahil edilmesi gerektiğinden kuşku duyulmamalıdır. Çünkü, imza, bir kişinin kendi aleyhine bir taahhüdü üstlendiğini yazılı olarak kayıt altına almasıdır. Bir kişinin söz konusu yazılı metni, üstlendiği yükümlülüğü anlayabilmesi, yazılı metni okuyabilmesine bağlıdır. Yoksa herhangi bir sembol, karalama, işaret veya yalnızca ismini yazabilecek kadar bilgi sahibi olması yeterli değildir. Bu bakımdan okuma yazma bilmeyenlerin el yazısı ile imza atabilmeleri mümkün olmamalıdır. “ demektedir. Bu makale size yardımcı olabilir.

Ve ayrıca okuma-yazma bilmeyenlerle ilgili düzenleme eski HUMK 297. maddesinde yeni HMK 206. maddesinde açıkça belirtilmiş olup yazılı işlemler de bu usule uygun olmalıdır.
Bir kaç Yargıtay Kararı size yol gösterecektir;
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 03.10.2005 tarihli 2005/1100 Esas ve 2005/31840 Karar sayılı ilamında; “Ancak dosya içinde bulunan davalı tanık beyanlarından anlaşılacağı şekilde davacının yeterli derecede Türkçe konuşma bilmediği ve okuma yazmasının zayıf olduğu ve ayrıca istifa dilekçesinin dışarıda yazılarak davacıya imzalatıldığı ve bu şekilde işten ayrılma olgusunun meydana geldiğini ifade ettikleri gibi davacı tanıkları da bu olguya desteklemişlerdir. Okuma yazma bilmeyen hatta Türkçe konuşamayan kişilerle ilgili belgelerin ne şekilde hazırlanması gerektiği de HUMK. da açıkça belirtilmesine rağmen bu hususlara riayet edilmeden ve davacının gerçek iradesini de temsil etmeyen dosya içindeki istifa dilekçesine itibar edilerek kıdem ve ihbar tazminatının reddine karar verilmesi hatalıdır.” Demektedir.

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 08.11.1991 tarihli 1990/15398 Esas ve 1991/14554 Karar sayılı ilamında; “Dava konusu olayda, alıcılar adiyen düzenlenen 2.10.1967 tarihli senede dayanmışlardır. Senette satıcı mühür kullanmış, senet muhtar ve iki aza tarafından onaylanmıştır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesi gereğince senedin ayrıca iki tanık tarafından imzalanması zorunludur. Senet bu nedenle usulüne uygun şekilde düzenlenmediğinden satıcıyı bağlamaz.”

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 12.11.1930 sayılı 1990/29 Esas ve 1930/30 Karar sayılı ilamında; “İmza vaz'ına muktedir olmayan veya bilmeyen eşhas tarafından verilen senedata mevzu mühürler, kanunun sarahatı veçhile ihtiyar heyeti ve mahallince maruf iki şahis tarafından tasdik edilmedikçe mezkur senedatın medarı hüküm olamayacağı sekiz reyi muhalife karşı otuz altı reyle ve mevcudun üçte ikisinin ittifakı ile takarrür etmiştir.”

Zor bir aşamadasınız zira dosya satış aşamasında. Aklıma tedbir talepli ipotek iptali yolunu denemekten başka bir şık gelmiyor.
Kolay gelsin...