Mesajı Okuyun
Old 11-12-2013, 14:30   #5
avukat48

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

8.Hukuk Dairesi
Esas: 2003/3459
Karar: 2003/3667
Karar Tarihi: 21.05.2003


TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI - DAVA KONUSU YERLERİN HANGİ TARİHTE TESPİT DIŞI BIRAKILDIĞININ KESİN OLARAK BELİRLENMESİ GEREĞİ - BİR YERİN PAFTASINDA GÖSTERİLDİĞİ TARİHTE TESPİT DIŞI BIRAKILMIŞ OLMASI

ÖZET: Olayın özelliği ve güçlük arz eden yönü taşınmazın bulunduğu çalışma alanında 1963 ve 1978 tarihleri arasında kadastro faaliyetlerinin sürdürülmüş olmasından kaynaklanmaktadır. Dava konusu yerlerin bu zaman dilimi içerisinde hangi tarihte tespit dışı bırakıldığının kesin olarak belirlenmesi gerekir. Uyuşmazlığın düğüm noktası burada toplanmaktadır. Dairemizin ve Yargıtay HGK. nun yerleşmiş uygulamalarına göre bir yerin paftasında gösterildiği tarihte tespit dışı bırakılmış olur.

(3402 S. K. m. 14, 17) (4721 S. K. m. 713) (6831 S. K. m. 1, 2)

Dava: İ. ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair A. 1. Asliye Hukuk Hâkimliğinden verilen 21.10.2002 gün ve 1314/972 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, uyuşmazlık konusu parselin tapu kayıtlarının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuş; davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık konusu taşınmaz 2924 sayılı yasa hükümleri uyarınca yörede yapılan kadastro çalışmaları esnasında, 1946 yılında 3116 sayılı yasaya göre yapılan orman sınırlandırma hattı içerisinde iken 1992 yılında yetkili Orman Sınırlandırma Komisyonunca 6831 sayılı Yasanın 1744 sayılı yasayla değişik 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı açıklanmak suretiyle zilyetleri beyanlar hanesinde gösterilerek Hazine adına tespitleri yapılmıştır.

Davacı vekili tespitten önceki imar-ihya ve zilyetlik hukuki sebebine dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Mahkemece, tespit tarihine kadar davacı yararına kazanma süresi ve koşullarının oluştuğu gerekçe gösterilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bu dosya ile birlikte temyize gelen aynı mahkemeye gönderilen A. Kadastro Müdürlüğü'nün karşılık yazılarına göre; uyuşmazlığa konu taşınmazların bulunduğu B de ilk tapulama çalışmalarının 766 sayılı yasa gereği 1963 ila 1978 yılları arasında yapıldığı ve tespitlerinin 20.12.1978 tarihinde kesinleşerek tapuya tescil edildikleri, uyuşmazlık konusu parsellerin yapılan çalışmalar esnasında, tespit dışı bırakıldıkları, 1991 yılında 2924 sayılı yasa uyarınca kullanım kadastrosuna tabi tutularak Hazine adına tescil edildikleri, yapılan ilk tapulama çalışmaları esnasında tescile tabi bulunan taşınmaz mallar ile orta malı niteliğindeki taşınmazların ölçülerek ada ve parsel numarası verilip paftasına işlendiği, diğer taşınmaz malların ise tapulama çalışmalarının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan yasalar gereği tescil ve sınırlandırmaya tabi tutulmayıp, paftasında da parsel olarak gösterilmedikleri, Kadastro Müdürlükleri'nde tescile tabi olmayan ve sınırlandırılması yapılmayan yerlerin hangi sebeple tespit dışı bırakıldığına dair de herhangi bir tutanak ve belgenin de bulunmadığının bildirildiği anlaşılmıştır.

Kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan bir yerin MK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 14 ve 17. maddeleri hükümleri uyarınca tapuya tesciline karar verilebilmesi için, tespit dışı bırakıldığı tarihten itibaren yirmi yıldan fazla süre ile koşullarına uygun olarak kullanılmış olması gerekir. Böyle bir sonuca ulaşabilmek için taşınmazın tespit dışı bırakılma tarihi öncesi itibariyle niteliğinin ve yetkili orman ve genel kadastro komisyonlarınca yapılan işlemlerin bilinmesinde yarar bulunmaktadır.

Taşınmazın orman bakımından incelenmesi; Dosyadaki belgelere göre dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 3116 sayılı Orman Kanunu hükümleri uyarınca 1946 yılında yapılan orman sınırlama çalışmaları sırasında dava konusu taşınmaz sınırlama içerisine alınmış, 1953 yılında 5653 sayılı Kanuna göre yapılan orman ve makilik alanların ortak sınırının tespiti sırasında makiye ayrılmıştır. Kadastro tutanağında açıklandığı gibi 1992 senesinde 6831 sayılı Orman Kanununun değişik 2/B son maddesi uyarınca yetkili Orman Kadastro Komisyonlarınca çalışma yapılmış, taşınmazın bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybettiği gerekçesiyle nitelik kaybı sebebiyle Hazine lehine orman dışına çıkarılmış ve 25.08.1993 tarihinde yapılan kullanım kadastrosu sonucu tarla niteliği ile Hazine adına tespit edilmiş ve bu tespite dayanılarak sicil oluşturulmuştur. Makiye ayrılan bir yerin ormanla bağlantısı kesilmiş olacağından böyle bir yer gerek 3116 ve gerekse daha sonra yürürlüğe giren 6831 sayılı Orman Kanununun 1. maddesi hükmü uyarınca orman sayılmaz. Bu nedenle böyle bir yer hakkında nitelik kaybı sebebiyle orman dışına çıkarma işleminin hukuken bir değer taşımaması gerekir. Koşulları oluştuğu takdirde böyle bir yerin kazanılması mümkün olabilir.

Genel Kadastro çalışmaları karşısında taşınmazın durumu; Taşınmazın bulunduğu B çalışma alanında kadastro çalışmalarına 1963 yılında başlanmış ve 1978 tarihinde bitirildiği bildirilmiştir. Paftaya göre dava konusu taşınmazların hangi tarihte tespit dışı bırakıldığı belirlenmemiştir. Davacı vekilinin dosyaya sunmuş olduğu bilgilere göre, taşınmazın bulunduğu yerde 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu hükümleri uyarınca daha önce çalışma yapıldığı, bu kanun uyarınca tapuya tescil edilen taşınmazların 1963 ila 1978 tarihleri arasında yapılan kadastro çalışmaları esnasında kayıt malikleri adına tespit, toprak komisyonunca tapuya kaydedilmeyen taşınmazların da tespit dışı bırakıldığı bildirilmiştir. Somut olayın özelliği ve güçlük arz eden yönü taşınmazın bulunduğu çalışma alanında 1963 ve 1978 tarihleri arasında kadastro faaliyetlerinin sürdürülmüş olmasından kaynaklanmaktadır. Dava konusu yerlerin bu zaman dilimi içerisinde hangi tarihte tespit dışı bırakıldığının kesin olarak belirlenmesi gerekir. Uyuşmazlığın düğüm noktası burada toplanmaktadır. Dairemizin ve Yargıtay HGK. nun yerleşmiş uygulamalarına göre bir yerin paftasında gösterildiği tarihte tespit dışı bırakılmış olur. Bu yön göz önünde tutularak 4753 sayılı Kanun hükümleri uyarınca faaliyet gösteren Tevzi Komisyonunca düzenlenen pafta ve dağıtım haritasının Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü'nden, genel kadastroca düzenlenen bu yöreye ait bilirkişi paftasının Kadastro Müdürlüğü'nden istenilerek dosya arasına konulması, bu paftalar üzerinde dava konusu taşınmazın yerinin ve konumunun belirlenmesi, buna göre tespit dışı bırakılma tarihinin belirlenmesine çalışılması, bu yolda belirlenmediği takdirde komşu parsellere ait kadastro tutanaklarının getirtilerek bunlardan yararlanılması, gerekirse pafta ve komşu parsellere ait belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle bu hususun açıklığa kavuşturulması, tespit dışı bırakılma tarihi kesin olarak belirlendikten sonra o tarihten kadastro tespit tarihine kadar kazanma koşulları ve süresinin geçip geçmediğinin göz önünde tutulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Eksik incelemeye dayanılarak hüküm kurulmuş olması yerinde görülmemiştir.

Sonuç: Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozmada oybirliği bozma gerekçesinde oyçokluğu ile 21.05.2003 tarihinde karar verildi.(¤¤)