|
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas: 2012/12-768, Karar: 2013/312 İçtihat
Üyemizin Özeti
Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe konu 24.3.2008 tarihli bononun, alacaklı bankayla düzenlenen kredi sözleşmesinin teminatı olarak verildiğinden bahisle takibin iptali istenilmektedir.
Bonoda, teminat amaçlı verildiğine yönelik bir açıklama olmadığı gibi; taraflar arasında düzenlenen 24.3.2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde de dayanak senedin teminat olarak verildiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır. Ayrıca alacaklının cevap dilekçesindeki açıklamaları da takip konusu senedin teminat amaçlı alındığını göstermemektedir.
Dar yetkili icra mahkemeleri şeklî incelemeyle karar verir, kredi sözleşmesindeki maddeleri yorumlayamaz ve gerçek borç miktarıyla takibe konulan miktarın üzerinde durarak araştırma yapamaz.
Anılan sebeplerle dayanak senedin teminat senedi olduğuna yönelik itirazın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.
(Karar Tarihi : 06.03.2013)
"Taraflar arasındaki "şikayet" isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 4.İcra Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 10.3.2010 gün ve 2009/4252 E.-2010/309 K. sayılı kararın incelenmesinin davalı (alacaklı) vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 14.2.2011 gün ve 2010/20209 E.-2011/591 K. sayılı ilamı ile;
(... Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe konu senedin alacaklı bankayla düzenlenen kredi sözleşmesinin teminatı olarak verildiğinden bahisle takibin iptali istenilmektedir.
Takip dayanağı 24.3.2008 tarihli ve 150.000 YTL tutarlı bonoda, bononun teminat amaçlı verildiğine yönelik bir açıklama olmadığı gibi taraflar arasında düzenlenen 24.3.2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde de dayanak senedin teminat olarak verildiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır. Alacaklı vekilinin 08.03.2010 tarihli cevap layihasındaki açıklamaları da takip konusu senedin teminat amaçlı alındığını göstermediğinden, mahkemece, dayanak senedin teminat senedi olduğuna yönelik itirazın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.
Diğer taraftan, kabule göre de; İİK'nun 168/5. maddesine göre borca itiraz dilekçesinin ödeme emri tebliğ tarihinden itibaren beş gün içinde mahkemeye verilmesi gerekmektedir. Somut olayda, örnek 10 ödeme emri borçlulardan A____ B____'a 8.12.2009 tarihinde tebliğ edilmiş, itiraz ise 16.12.2009 tarihinde yapılmıştır. Bu itiraz, yukarıda açıklanan madde hükmüne göre yasal süresinde değildir. Borçlu tarafından itiraz dilekçesinde anılan tebligatın usulsüzlüğü yönünde bir beyanda da bulunulmadığına göre mahkemece adı geçen bu borçlu yönünden istemin süre aşımı sebebiyle reddi yerine işin esasının incelenerek sonuca gidilmesi de doğru değildir...),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HGK'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
KARAR : İstem, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe konu senedin alacaklı bankayla düzenlenen kredi sözleşmesinin teminatı olarak verildiğinden bahisle takibin iptaline ilişkindir.
Şikayetçi borçlular vekili, davalı alacaklı tarafından müvekkilleri aleyhine İstanbul 1. İcra Müdürlüğü'nün 2009/713 Esas sayılı dosyasıyla takip yapıldığını, takibin dayanağı senedin takip alacaklısı tarafa teminat olarak verildiğini, müvekkillerinin takip dayanağı senede istinaden hiçbir borcu bulunmadığını, müvekkilinin aldığı kredinin teminatı olarak takip dayanağı senedi verdiğini, müvekkilinin bankaya olan borcunun takip miktarının çok altında olduğunu, davalı Bankanın müvekkiline verdiği kredinin bir kısmının ödenmemesinden doğan kredi sözleşmesini işleme koymak yerine teminat senedini işleme koyup kambiyo hukukunun kolaylıklarından yararlanma yoluna gittiğini, takip konusu senedin kambiyo vasfı bulunmadığını belirterek, İstanbul 1. İcra Müdürlüğü'nün 2009/713 E. sayılı dosyasından yapılmış takibin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, N____ Bilişim Teknolojileri A____ B____ tarafından keşide edilen, N____ B____ ve H____ G____ tarafından da "Aval veren" sıfatıyla imza edilen 19.11.2008 vadeli 150.000 TL.lik bononun vadesinde ödenmediğini, takip konusu senet metninde, senedin "teminat senedi" olduğuna dair herhangi bir ibare bulunmadığını, bir an için senet metninde böyle bir ibarenin yazılı olduğu düşünülse dahi, Yargıtay'ın kökleşmiş içtihatlarına göre bononun teminat olarak düzenlenmesi onun bono vasfını ve takip biçimini etkilemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, takibe dayanak yapılan bononun teminat amaçlı verildiği, TTK 688. maddede bildirilen kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi unsurunu taşımadığı, alacaklı bankanın alacaklı olduğu miktarın yargılamayı gerektirdiği gerekçeleriyle davanın kabulüne dair verilen karar; Özel Daire'ce, yukarıda başlık bölümünde aynen alınan gerekçelerle bozulmuş; mahkemece, ilk gerekçeler genişletilmek suretiyle davacılar N____ B____ ve H____ G____ yönünden önceki kararda direnilmiş, A____ B____ yönünden ise bozma ilamına uyularak şikayetin süresinde yapılmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyize getirmektedir.
Açıklanan maddi olgu, iddia ve savunmayla bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle HGK önüne gelen uyuşmazlık; borçlular tarafından alacaklı bankaya 24.3.2008 tanzim tarihli bononun 24.3.2008 tarihli genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak verilip verilmediği; burada varılacak sonuca göre bahsi geçen bonoya dayanılarak alacaklı tarafından borçlular hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi yapılıp yapılamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
Takipte dayanılan 24.3.2008 tarihli ve 150.000 YTL tutarlı bonoda, bononun teminat amaçlı verildiğine yönelik bir açıklama olmadığı gibi taraflar arasında düzenlenen 24.3.2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde de dayanak senedin teminat olarak verildiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır.
Ayrıca icra mahkemesi dar yetkili mahkemedir. Senedin teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için, neyin teminatı olarak verildiğinin açıkça yazılması gerekir. İcra mahkemesi bu konuda sözleşmedeki maddelerin yorumlanması, gerçek borç miktarıyla takibe konulan miktarın üzerinde durarak araştırma yapamaz. İcra mahkemeleri şekli incelemeyle karar verir.
Bu durumda mahkemece, itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle şikayetin kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda belirtilen yasal düzenleme ve maddi olguya dair açıklamalar ve aynı hususlara işaret eden Özel Daire kararı dikkate alınmadan, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; kararın açıklanan sebeplerle bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla, aynı yöne işaret eden ve HGK'nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, yanılgılı gerekçeyle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; kararın bozulması gerekir.
KARAR : Davalı-alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen " Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının iadesine, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 366/III. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.03.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Uyuşmazlık takip konusu bononun taraflar arasında varlığı çekişmesiz olan kredi sözleşmesinin teminatı olup olmadığı noktasındadır. Her ne kadar Yüksek Özel Dairenin bozma kararında belirtildiği üzere bononun üzerinde kredi sözleşmesinin teminatı olduğu hususunda bir ibare olmadığı gibi bononun kredi sözleşmesinin teminatı olduğuna dair ayrı bir sözleşme mevcut değil ise de; dosya içerisinde bulunan takip talepnamesinden (takip talepnamesinde BSMV istenmesi sebebiyle ve bu verginin de ancak banka ve sigorta muameleleri sebebiyle tahakkuk edecek olması sebebiyle) bononun kredi ilişkisi sebebiyle verildiği anlaşılmakta olduğu gibi, cevap dilekçesi ve temyiz dilekçesindeki davalı-alacaklı taraf beyanlarından da bononun kredi ilişkisi sebebiyle verildiğinin kabul edildiği görülmektedir. Yüksek Özel Daire'nin 4.7.2006 T, 11905/14673 E-K sayılı ilamında da "Her ne kadar sözleşmede takip konusu bonoya atıf yok ise de, bononun taraflar arasındaki sözleşme gereğince verildiğini beyan eden alacaklı vekilinin kabul beyanıyla senedin sözleşme gereğince verildiği sabit olduğuna göre TTK 688/2. maddesinde öngörülen kayıtsız şartsız bedel ödeme vaadi taşımadığından alacağın tahsili yargılamayı gerektirir, İİK'nun 170/a maddesi uyarınca takibin iptali gerekir" denilmiş olup, eldeki uyuşmazlığa emsal teşkil etmektedir. Ayrıca kredi sözleşmesinde de bono verildiği düzenlenmiştir. Üzerinde durulması gereken bir diğer husus bononun hesabın kat tarihinden önce kredi sözleşmesinin teminatı olarak mı, yoksa hesabın kat'ından sonra kredi borcuna mahsuben mi verildiği hususudur. Bononun tanzim tarihi ve ihtarname tarihine göre bononun kat ihtarından önce düzenlendiği anlaşıldığından bononun hesabın kat'ından önce teminat olarak verildiğinin kabulü gerekir. Bu sebeplerle bononun kambiyo senetlerine mahsus yolla takibe konu edilemeyeceği ve yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluk kararına karşıyız."
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 2010/19-67
Karar No: 2010/99
Karar Tarihi: 24.02.2010
KIYMETLİ EVRAK
BONO
TEMİNAT SENEDİ KAYDI
GEÇERLİLİK KOŞULU
Özet
Neyin teminatı olduğu belirtilmeksizin soyut bir şekilde senedin teminat senedi olduğunu gösteren kayıt, senedin müteferrik vasfını ortadan kaldırmaz. Bu nedenle kambiyo senedi niteliği devam eden senede karşı yazılı delil ileri sürülmelidir.
Taraflar arasındaki "Menfi Tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 9. Ticaret mahkemesi''nce davanın "kabulüne" dair verilen
gün ve 2006/673-2007/375 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi''nin
gün ve 2007/9954- 2008/3402 sayılı ilamı ile;
(..Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkete ticari ilişkiden doğan borcun teminatını teşkil etmek üzere bir adet bono verdiğini, bononun üzerinde teminat kaydı bulunduğunu, teminat senedinin şirket tarafından ortağı N.''ye ciro edilerek bu davalı tarafından takibe konu yapıldığını, müvekkilinin ticari ilişkiden dolayı borcu bulunmadığını ileri sürerek müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitine, %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevabında, kambiyo senedi vasfında bir senede karşı ileri sürülen iddianın senetle ispat edilmesi gerektiğini, vade tarihi ve senet hamilinin açık olduğu iddiasının dinlenemeyeceğini, senet hamilinin kötü- niyetli olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre dava konusu bonoda "teminat senedidir" ibaresi bulunduğu, teminat senedinin duzenlendiği tarihte kural olarak bedelsiz olduğu, lehtarın ticari ilişki nedeniyle alacaklı olduğunu iddia etmesi halinde alacağını ispat etmesi gerektiği, davalının alacakla ilgili savunması bulunmadığı, lehtarın ortağı olduğu davalı şirketin iyiniyetli hamil kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davacının davalılara borclu olmadığının tespitine, alacağın %40''ı tazminatın davalı sirketten alınarak, davacıya odenmesıne karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edil{miştir.
Dava konusu senette teminat kaydı varsa da neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden senedin mücerretlik vasfını ortadan kaldırmaz. Kambiyo senedi geçerli olup, senede karlı iddiaların HUMK''un 290. maddesi uyarınca yazılı delille ispatı gerekir.
Mahkemece davacıdan bu yönde delilleri sorulup toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu''nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu''nun 14.03.2001 gün ve 2001/12-233 E., 2001/257 K. 2006.06.2001 gün ve 2001/12-496 E. 2001/534 K. sayılı kararında da aynı hususların benimsenmiş olmasına göre, Hukuk Genel Kurulu''nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı HUMK''un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 24.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
araç satışının kamu düzenine ait düzenlemeye aykırı yapılması nedeniyle ilk H.G.K.kararı doğrultusunda yargıla olabileceği kanısındayım.Son HGK kararı doğrultusunda onlarca daire kararı var ki,tüm bu kararlar çerçevesinde ele alınmasında yarar var.Sadece teminat beyanını bertaraf ile bir aşamayı geçebilseniz de yargıtay sürecinde ilk HGK kararı çerçevesinde yargılamaya dönülmesi ihtimalinin yüksek olduğunu sanıyorum.Kolay gelsin
|