|
Günah çıkartma eylemi
Sn.Katılımcılar,
Birşeyin eğitimini almakla, o eğitimin gereği görevlerde çalışmak çok farklı şeyler. İnsan herşeyin eğitimini alabilir, ama çiftçilik yapabilir mesela. Kendi isteğiyle. Ama ülkemizde çoğumuz istediğimiz için değil, belgesini elde ettiğimiz ve hayatımızı kazanmak zorunda olduğumuz için bir mesleği ifa ediyoruz. Yani, iş bizim keyfimize kalmamış. Bu nedenle de daha alıngan oluyoruz. Bu bir yana.
Ama meslek eğitimi veren okullardan mezun olanların o mesleği benimseyenler oldukları ve o meslekte çalışmak istedikleri VARSAYILMALIDIR. Hukuk, Tıp, Mühendislik, Otelcilik, Hemşirelik, Tornacılık; bunlar meslek eğitimidir. Hepsi için meslek kuruluşları, kuruluşların mesleki uygulama denetimi, kendine özgü kuralları ve değerlendirme kurulları vardır. Doğal olarak, bunlar okula girmeden önce veya eğitim sırasında benimsenir. Polis kolejine girene 4-5 yıl boyunca polisliğin asaleti benimsetilir, toplumsal sorumlulukların beraberinde geldiği öğretilir. Orduda da aynı şey yapılır; Tıpta da. Çünkü insana 'meslek' denen şeyi etiği olmaksızın veremezsiniz; o etiği de 'farklı' olduğunu işlemeksizin benimsetemezsiniz. Bunlara onun için 'meslek' diyoruz. Meslekler, etiklerinin mensuplara benimsettikleri değerleri korumak durumunda oldukları için meslek oluyorlar. Her etik değerin koruyucusu bir meslek var.
Peki, bu durumda mesleki eğitim verdiğiniz kişileri, o eğitimi gerektirmeyen bir işe kabul edeceğinizi ilan etmenin mantığı nedir? Gereksiz davranış. Hele onlara öncelik vereceğinizi belirtmek nedir? Hepten absürd bir davranış; açıkça hakarettir. Nitelikleri daha aşağıda olan bir işe çok daha fazla eğitim verdiğiniz bir mesleğin mensuplarını öncelikle atayacağınızı ilan etmek, hele de ortada nesnel eleme ölçütleri varken (KPSS vs) onlara 'size öncelik var' demek; onlara 'sizin bu sınavda bile yeterli yarışma gücüne sahip olduğunuzu düşünmüyorum ama, kıyak yapıyorum, kıymetimi bilin' anlamını taşır.
Bundan alınmak mı gerekir? Hayır. Ama bunu reddetmekte de yarar vardır. Başvurarak 'sözü edilen yarışma ölçütleri zaten mesleki eğitimin yanında çok alt düzeyde kaldığından, doğal olarak meslek mensuplarının önceliği olacaktır, ayrıca belirtilerek diğer adayların gözünde eşitsizlik kaynağı haline getirilmesi uygunsuz ve gereksizdir' demek gerekir. Bunu meslek örgütünün yapması beklenir.
Önce öğretmenlere, sonra diş hekimlerine, sonra mühendislere ve hekimlere bunlar çoktan yapılmıştır. Bir katılımcı ambulans şöförlüğüne hekim atanmasından söz etmiş. Şoförlüğe değil ama, dünyanın her yerinde 'para-medic' (yani tıbba yakın dallarda eğitimler peşinden bu iş için ilave 1 yıllık eğitim alan) görevine bizde hekimler koşulmaktadır. İşe alınma koşullarından biri de sürücü ehliyetine sahip olmaktır. Buradan açıkça anlaşılır ki, sürücü bulunamazsa veya ona birşey olursa hekimin sürücülük yapabilmesi beklenmektedir. Henüz yok ama (tam da bilmiyorum), yakında 'abi, şoför diye al, bak üstelik hekimim ben, başka işlere de yararım' diyenler de çıkabilir. Amacım onları aşağılamak, hor görmek değil. Ama bunun uygunsuzluğuna işaret etmek.
İğne size batıncaya kadar beklememeniz gerekirdi. Şu nazi dönemindeki rahibin sözlerini hatırlatmak istemiyorum. Bakanlığın yaptığı ayıptır, hakarettir; ama aklı sıra bir iyilik yapmaktadır. Bu iyiliği yapmak zorunda kalmasının nedeni de, meslek eğitimi içerikli dallar için okulların hesap kitapla açılması kuralının gözardı edilmiş olmasıdır. 'Üniversite diploması mı istiyorsunuz; buyrun alın bakalım' politikasının ardından 'bakın sizi koruyorum' diyerek günah çıkartılmaktadır.
Başlangıç hesapsız, niyet iyi, yöntem uygunsuz, sonuç ise hayal kırıklığıdır. Özellikle KPSS de yetersiz puan alanlardan sonra. Onlara da hayret etmemek elde değil yani, insaf. Yine de işin doğruluğunun değil, eğitimimizin ne kadar zavallı olduğunun kanıtı onlar. İtiraz edilmesi gereken temel noktayı değiştirmez. Vaktiyle itiraz edilmiş olsaydı, o iki kişi konu bile olmayabilirdi.
Saygılarımla,
|