Mesajı Okuyun
Old 20-09-2013, 18:56   #3
Erkan Uygun

 
Varsayılan

Cevap için tşk ederim. Müvekkil adayının durumu aşağıda eklediğim Yargıtay kararı ile örtüşüyor. Yani müvekkil adayı hak sahibinin öldüğü tarihteki 1479 sayılı Bağkur Kanununa göre hak sahibi olamıyor. Ancak sonradan yürürlüğe giren 619 sayılı KHK hükümleri olaya uygulanırsa hak sahibi olabiliyor. Yargıtay kararı eski olduğu için Yargıtay karardaki uygulamasının devam edip etmediği konusunda ve konu hakkında genel olarak bilgi verecek arkadaşlara şimdiden tşk ederim.

E:2001/2359 - K:2001/3630
BABADAN ÖLÜM AYLIĞI BAĞLANMASI İSTEMİ ( Eşinden Ölüm Aylığı Alan Davacıya Babasından da Yüzde Yirmibeş Oranında Ölüm Aylığı Bağlanması )
KOCADAN ÖLÜM AYLIĞI ALAN KİŞİ ( Kişiye Bağ-Kurlu İken Ölen Ölen Babasından da Ayrıca Yüzde Yirmibeş Oranında Ölüm Aylığı Bağlanması )
BAĞ-KUR SİGORTALISI BABADAN ÖLÜM AYLIĞI ( Ölen Eşinden Ölüm Aylığı Alan Kişiye Bağ-Kurlu İken Ölen Ölen Babasından da Ayrıca Yüzde Yirmibeş Oranında Ölüm Aylığı Bağlanması )
KAZANILMIŞ HAK ( Kanunların Geriye Yürümesi Değil Zaman İçerisinde Ani Etkilerinin Söz Konusu Olması )
ÖZET :
Eşinden ölüm aylığı olan davacıya, aynı zamanda Bağ-Kur'lu iken ölen babasından da ayrıca ölüm aylığı bağlanıp bağlanmayacağına ilişkin uyuşmazlıkta %25 oranında aylık bağlanır.
Bu gibi durumlarda, Kanunların geriye yürümesi değil, zaman içerisinde ani etkileri söz konusu olur. Yasanın değişmesi gününe kadar kesinleşen ve kazanılmış hak haline gelen olaylarda bu kural uygulanmaz.
DAVA :
Davacı babasından ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir. Hükmün davaa vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR :
Dava nitelikçe zorunlu Bağ-Kur sigortalısı iken ölümü üzerine davacının babasından ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tesbiti istemine ilişkindir. Davacının 506 sayılı Yasaya tabi olan kocasının ölümü üzerine kocasından ölüm aylığı aldığı zorunlu Bağ-Kur sigortalısı iken ölen babasından da ayrıca ölüm aylığı istediği uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık eşinden ölüm aylığı alan davacının aynı zamanda Bağ-Kur'lu iken ölen babasından da ayrıca ölüm aylığı bağlanıp bağlanamayacağının saptanmasına ilişkindir. Bu nedenle davanın yasal dayanağı belirgin olarak 619 sayılı Kanun hükmünde kararnamenin 21. maddesi ile değişik 1479 sayılı Yasanın 45. maddesidir. Anılan maddenin ( c ) bendinde yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan veya bu kanun ile diğer Sosyal Güvenlik Kanunları kapsamında çalışmayan bu kanunların kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının her birine %25 oranında aylık bağlanacağı hükmü öngörülmüştür.
Somut olayda, davacının dul kaldıktan sonra herhangi bir Sosyal Güvenlik Kurumunda çalışmadığı gibi, geçmişteki çalışmaları nedeniyle de Sosyal Güvenlik Kurumlarındaki, çalışmaları anılan kurumdan gelir ve aylık almadığı açık-seçiktir. Öte yandan, 1479 sayılı Kanunun 45. maddede değişiklik yapan 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname 4.10.2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bir çok Yargıtay kararlarında da açıkça vurgulandığı üzere bu tür yeni yasaların ünlü hukukçu Roubier'in açıkladığı üzere yürürürlüğe girmeleri ile görülmekte olan tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği başka bir anlatımla yeni yasanın yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal tesirini husule getireceği tartışmasızdır. Bu gibi durumlarda kanunların geriye yürümesinden değil zaman içindeki ani etkisi söz konusu olmaktadır. Esasen HUMK 578. maddesi nedeniyle 7.12.1964 günlü Yargıtay Tevhidi İçtihadı ile Hukuk Genel Kurulunun 9.3.1988 gün 1987/860 Esas 1988/232 karar sayılı kararında da bu görüşe yer verilmiştir. Ne varki 4.10.2000 tarihine kadar kesirıleşen ve kazanılmış hak haline gelen olaylarda bu kuralın uygulanmayacağı da kuşkusuzdur. Hal böyle olunca ve özellikle 619 sayılı kanun hükmünde kararnamedeki değişiklik gözardı edilerek, değişiklikten önceki 1479 sayılı Kanun 25. maddesine dayanılamayacağı ortadadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ :
Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 8.5.2001 gününde oy birliğiyle karar verildi.