|
Yargıtay
11. Hukuk Dairesi
Esas : 2005/746
Karar : 2006/856
Tarih : 02.02.2006
YARGITAY KARARI
Taraflar arasında görülen davada Ardahan Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 23.09.2004 tarih ve 2003/1108-2004/805 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Mutlupınar Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin alacaklısı olduğu bononun davalı bankanın Göle Şubesi'ne tahsil için teslim edildiğini, ancak anılan banka şubesinin tahsil edilmesi için teslim edilen bonoyu borçluya karşılıksız olarak iade etmesi sonucu müvekkilinin bono bedeli kadar maddi ve bu olay nedeniyle çektiği eziyetten dolayı manevi zarara uğradığını ileri sürerek 1.000.000.000 TL manevi ve 1.311.960.940 TL maddi olmak üzere toplam 2.311.960.940 TL sının faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın genel müdürlüğe karşı açılması nedeniyle yetkili ve görevli mahkemenin müvekkilinin merkezinin bulunduğu Ankara Asliye Mahkemeleri olduğunu savunarak yetki itirazlarının kabulünü istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu olayda T.Halk Bankası A.Ş.nin genel merkezinin Ankara'da bulunduğu, davaya konu senedin borçluya teslim edildiği yerin ise Kars Halk Bankası Şubesi olduğu, bu durumda Ardahan'ın davalının genel ikametgah merkezi olmadığı gibi haksız fiilin meydana geldiği yer de olmadığı gerekçesiyle davalının yetki itirazının kabulü ile mahkemenin yetkisizliğine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili mahkeme olan Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalı bankanın yanlış işlemi sonucu uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir. Davalı, davaya yanıtında yetki itirazında bulunmuştur. HUMK.nun 187/2. maddesi uyarınca yetki itirazı ilk itirazlardan olup, yargılamanın başında ileri sürülmesi gerekmektedir, aksi takdirde 188/1. madde uyarınca bir daha ileri sürülmesi mümkün değildir. Buna göre, yazılı yargılama usulüne tabi asliye mahkemelerinde yetki itirazı ancak esasa cevap süresi içinde ileri sürülebilir. Cevap süresi, ilk itirazlar yönünden hak düşürücü niteliktedir. Eğer mahkemece cevap süresinin uzatılmasına karar verilmişse uzatılan bu ek cevap süresi içinde de ilk itirazların ileri sürülmesi mümkün ise de bunun için öncelikle yasal cevap verme süresi olan 10 günlük süre içinde cevap süresinin uzatılması isteminde bulunulması ve mahkemece bu konuda olumlu bir karar verilmesi gerekmektedir. Somut olayda, PTT Müdürlüğü'nün yazısına göre dava dilekçesi davalıya 29.12.2003 tarihinde tebliğ edilmiştir. Ancak, davalı tarafın cevap süresinin uzatılmasına ilişkin dilekçesinin 27.01.2004 tarihinde, yetki itirazında bulunduğu cevap layihasının da 19.02.2004 tarihinde verilmiş bulunduğu anlaşılmakla, davalının cevap süresinin uzatılmasına ilişkin dilekçesinin yasal sürede verilmediği dolayısıyla cevap layihasının da yasal sürede düzenlenmediği anlaşılmakla yasal süreden sonra ileri sürülen yetki itirazının bu nedenle reddine karar verilerek yargılamaya devam ile uyuşmazlığın esasına girilmesi gerekirken, yasal sürede ileri sürülmeyen yetki itirazına dayalı olarak yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 02.02.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
(Corpustan içtihat proğramından alınmıştır)
|