 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan Av.İlker DOLGUN |
 |
|
|
|
|
|
|
Tebligatı almasına rağmen borcunu ödemeyen ve icra dairesine giderek taksitlendirme yapmayan, ödeme taahhüdünde bulunmayan borçlu (kötü niyetli olarak ve muhafaza işlemlerini durdurmak/engellemek maksadıyla) haciz esnasında ¼ oranında ödeme yaparak bu maddeye dayanabilirmi, (mal kaçırma şüphesi kuvvetle muhtemel olsa da) muhafaza yapılmasını engelleyebilirmi?
|
|
 |
|
 |
|
Şu sorulara cevap vermek sorunu çözecektir sanırım.
Siz borçlu olsanız, taksidin birini ödeyip, cezai yaptırımı olan taahhüt vermeyi de kabul ettiğiniz halde mallarınızın muhafaza altına alınmasına rıza gösterir misiniz?
Mallar her halükarda muhafaza altına alınacaksa, 111 maddenin anlamı ne olur ki? Hem malları muhafaza altına alınacak, hem de kendisini cezai yaptırımı olan bir hususta kendi eliyle bağlayacak. Bu bana oldukça mantıksız geliyor.
Borçlu dilediği miktarı zaten dilediği zamanda gelip icra dairesine yatırma özgürlüğüne sahip değil mi?
Muhafazadan sonra neden taahhütte bulunsun ki? Muhafaza işlemi de yapıldıktan sonra alacaklının yapacağı başkaca işlem kalıyor mu?
Madde 111'deki taahhüt alacaklının kabulüne bağlı değildir. Borçlu herhangi bir zaman icra dairesine başvurarak 111'e göre taahhütte bulunabilir. Malları hacizli değilse haczini dahi isteyebilir. 111/2'ye göre "malın haczedilmiş olması" yeterlidir.
Buradaki avukat yada icra dairesi çalışanlarına soralım isterseniz, kaç dosyanın borçlusu bu şekilde ödeme iradesini ortaya koyuyor?
Keşke her borçlu bu şekilde ödeme yapsa. En azından borçların 1/4'ü ödenir

Borçlunuzun kötü niyetinden bahsetmek bence bu aşamada mümkün görünmüyor.
Saygılar.