Mesajı Okuyun
Old 03-05-2013, 21:39   #9
üye42775

 
Varsayılan

Katılma Alacağı konusunda zamanaşımı hususu özellikle son 2-3 yıldan beri Yasal Mal Rejiminin Tasfiyesi’nde önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilindiği üzere, Yargıtay’da görevli daire 2. Hukuk Dairesi’ydi. Yar. 2. H.D. 2007/6331 E., 2008/5733 K. ve 21.04.2008 tarihli kararında, katılma alacağındaki zamanaşımı süresinin 10 YIL olduğuna OYÇOKLUĞU ile karar verilmiştir. (Aynı yönde; Yar. 2. H.D. 2007/5877 E., 2008/5526 K. ve 17.04.2008; Yar. 2. H.D. 2006/9383 E., 2007/1228 K. ve 05.02.2007)

02.02.2009 tarihinden sonra görevli daire 8. Hukuk Dairesi oldu. 8. Hukuk Dairesi ise, TMK 178. madde kapsamında katılma alacağındaki zamanaşımı süresinin 1 YIL olduğuna karar vermiştir.

Bunun üzerine içtihatlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için İçtihadı Birleştirme Kuruluna talepte bulunulmuştur. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun 19.07.2010 tarih ve 114 sayılı Kararı ile talep REDDEDİLMİŞTİR. Gerekçe ise, “Yar. H.G.K. 05.05.2010 tarih ve 2010/8-231 E., 2010/255 K. sayılı kararında, bu tür davaların 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu kabul edilmiştir. 8. Hukuk Dairesi’nin bu karardan sonra aksine ve aykırılık oluşturacak yerleşik bir kararına da rastlanmamıştır.” denilerek talep reddedilmiştir.

Halbuki, Yar. H.G.K. 05.05.2010 tarih ve 2010/8-231 E., 2010/255 K. sayılı kararı, KATKI PAYI ALACAĞI yani 01.01.2002’den önce edinilen mallar açısından verilen bir karardır. İçtihadı Birleştirme Kuruluna giden sorun ise, KATILMA ALACAĞINDAKİ ZAMANAŞIMINA ilişkindi. Zaten 8. Hukuk Dairesi KATKI PAYI ALACAĞI ile ilgili Genel Kurul Kararı’ndan sonra 10 YILLIK görüşe uymuştur. Asıl sorun 2. Hukuk Dairesi ile 8. Hukuk Dairesi arasındaki KATILMA ALACAĞINDAKİ ZAMANAŞIMI süresi ile ilgili içtihatları arasındaki çelişkiyi gidermekti. Kısacası, İçtihadı Birleştirme Kurulu yanlış bir tespit yapıp sorunun devam etmesine neden olmuştur.

Yargıtay üyelerinin ve doktrinden bir kısım yazarların Adalet Bakanlığı’na T.M.K. 178. maddeye bir fıkra daha eklenerek 3 veya 5 YILLIK bir sürenin konulması yönünde görüş bildirmişlerdir. Ancak bir sonuç çıkmamıştır. Kanımca, özellikle yurtdışında gerçekleşen boşanma davalarının kesinleşme tarihinin, yabancı mahkeme kararının kesinleşme tarihi olarak belirlenmesi can yakıcı sonuçlara sebep olacaktır. KILIÇOĞLU ise, zamanaşımı süresinin tanıma kararının kesinleşmesinden itibaren işlemeye başlaması gerektiği savunmaktadır. (KILIÇOĞLU, Ahmet M. Katkı-Katılma Alacağı, Ankara, 2012, 2. Bası, s. 164) ŞIPKA ise, 8. Hukuk Dairesi’nin görüşünü benimsemektedir. (ŞIPKA, Şükran. Türk Hukukunda Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi Ve Uygulamaya İlişkin Sorunlar, İstanbul, 2011, 1. Baskı, s. 365)

“TMK.’nun 225/2. maddesi hükmü yabancı mahkeme boşanma kararlarının tanıma ve tenfizinde de uygulanır. Bir yabancı mahkeme kararının tanınması ile o yabancı mahkeme kararının hukuki sonuçları, özellikle kesin hüküm etkisi Türk hukuku açısından da geçerli hale gelmiş olur. 12.12.2007 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 59. maddesinde ".....Yabancı ilamın kesin hüküm veya kesin delil etkisinin yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade edeceği...." Hükme bağlanmıştır. Buna göre, zamanaşımı süresinin başlangıcı olarak yabancı mahkeme tarafından verilen kararın kesinleşme tarihinin esas alınmasında herhangi bir isabetsizlik yoktur.” (Yar. 8. H.D. 13.07.2010, 1855/3896 sayılı Kararı)

Bir parantez açmak gerekirse, akla şu soru da gelebilir. Hiç bununla uğraşmaya gerek yoktur, 6100 sayılı H.M.K. 107. maddesinde düzenlenen Belirsiz Alacak Davası bu sorunu çözebilir denilebilir. Kanımca, bu kadar da ümitli ve cesaretli olmamak gerekir. Sempozyumlarda görüşlerine başvurduğumuz 8. Hukuk Dairesi üyeleri Katılma Alacağı’nda Belirsiz Alacak Davası açabilmek için dava konusu taşınmazların ayrı ayrı şehirlerde 2-3’den fazla olması gerektiği yönündedir. Doktrinde ŞIPKA ise, katılma alacağı davasının belirsiz alacak davasına konu olabileceğini belirtmektedir. Ancak katkı payı alacağı davası için aynı görüşü benimsememektedir. Gerekçesi ise, katkı payı alacağı davasında, dava konusu taşınmaz/ların dava tarihindeki değerini tespit edebilmemin mümkün olmasıdır. Kanımca, bu görüşe katılmak mümkün değildir. Çünkü, dava konusu taşınmazın değerini tespit edebilsek bile katkı oranının belirlenebilmesi için karşı tarafın da delillerinin değerlendirilmesi ve bundan sonra hukukçu-emlakçı-muhasebeci bilirkişi heyetine gidilmesi gerekmektedir.

Devamla, yakın tarihli 8. Hukuk Dairesi Kararları’nda daire arasında da görüş ayrılığının oluştuğu gözlemlenmektedir. (Yar. 8. H.D. 2011/7357 E., 2012/4389 K. ve 17.05.2012; aynı yönde; Yar. 8. H.D. 2011/7034 E., 2012/5179 K. ve 04.06.2012 tarihli Kararı)

Karşı oy gerekçesi; “Somut olayda davaya konu 35 DSV 37 plakalı araç 20.05.2003 tarihinde üçüncü kişiden satın alınarak davalı eş (M.K.) adına tescil edilmiştir. Kooperatif üyeliği ise 29.02.1994 tarihinde davalı adına oluşturulmuştur. Kooperatif de henüz ferdileşmeye geçilmemiştir. Ödemelerin Kasım 2007 ayına kadar devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda kooperatif üyeliğinin 01.01.2002 tarihinden sonraki ödemeleri yönünden zamanaşımı süresinin yine taşıtın tescil tarihinden itibaren zamanaşımı süresinin TMK.nun 178. maddesindeki bir yıllık süreye mi tabi olacağı yoksa BK. nun 125. maddesindeki yıllık süreye mi tabi olacağı konusunda azınlık ile çoğunluk arasında görüş farklılığı bulunmaktadır. Şöyle ki, TMK.nun sistematiği içerisinde görüleceği üzere zamanaşımı ya da hak düşürücü süreler her müessesenin sonunda ayrı bir madde ile belirlenmiştir. (TMK.123, 178, 241, 289, 303 vs. gibi). Öte yandan TMK.nun 178. maddesinin hükümet gerekçesinde yazılı olduğu üzere bu maddenin maddi ya da manevi tazminat davaları, yoksulluk nafakası gibi davalara hasren düzenlendiği tartışmasızdır. Esasen ağırlıklı bilimsel görüşlerde bu yöndedir. Yasa koyucu mal rejimi ile ilgili bölümde bilinçli olarak yarı bir zamanaşımı süresi düzenlememiştir. Dolayısıyla genel nitelikteki BK.nun 125. maddesine yollama yapmıştır. Bu nedenlerle araç için ve kooperatif üyeliğinin 01.01.2002 tarihinden sonraki ödemeleri için zamanaşımı süresi on yıldır. Açıkladığım nedenlerle, mahalli mahkemenin kararının ve Dairenin Sayın çoğunluğunun bu kararın onanmasına ilişkin kararının doğru olmadığı kanaatindeyim. Belirttiğim sebeplerle mahalli mahkeme kararının buna ilişkin bölümlerinin bozulması düşüncesindeyim. 04.06.2012”

Önce Yar. H.G.K. 2012/1513 E. sayılı dosyası ile Katılma Alacaklarında Zamanaşımı hususu direnme yolu ile Genel Kurula gelmiş ancak noksan ikmali - iade denilerek geri çevrilmişti. Eksiklik giderilmiş olarak Yar. H.G.K. 2013/375 E. sayılı dosyası ile artık bu husus incelenecektir.

Kanımca, Katılma Alacağı konusunda zamanaşımı süresi 10 YIL olarak belirlenecek ve yerel mahkeme kararı ONANACAKTIR. Bu yüzden yerel mahkemelerde bulunan Aile Mahkemesi Hakimlerimizin zamanaşımı ile ilgili bu karar çıkmadan 8. Hukuk Dairesi’nin görüşünü benimseyerek karar verip ellerinde bulunan dosyaları kararı çıkartmaları halinde bu sefer Genel Kurul’un görüşünü benimseyecek olan 8. Hukuk Dairesi’nden bozma yönünde karar alacakları da şüphesizdir.

(http://www.adalet.org/forum2/goster.php? konu=Kat%FDlma+alaca%F0%FD+-+zamana%FE%FDm%FD+-+bilgilendirme&fid=247973&oturumno=5ea19aae997a656 &alan=%D6zel+Hukuk) (15.04.2013 tarihli görüşümüz)

Yukarıdaki görüşümüz doğrultusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı'nda Katılma Alacağı Davalarında zamanaşımı süresini 10 YIL olarak belirlemiştir. Kararda yerel mahkeme kararına ilişkin ön sorun tartılmış ise de ön sorun aşılmış ve 10 YILLIK zamanaşımı kararı verilmiştir.