| 
		 
			
			 
			
			
			
			
		 
			
				  
				
		
	  | 
	
	
		
			
			
				 
				
			 
			 
			
		
		
		
		Umarım işinize yarar.  
T.C. 
D A N I Ş T A Y 
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 
YD İtiraz No :2011/801 
İtiraz Eden (Davacı) : 
1254 Sokak No:2 K:1 Oda No:4 - Kapılar/İZMİR 
İtiraz Eden (Davalılar) : 1-Başbakanlık-ANKARA 
2-Çevre ve Şehircilik Bakanlığı -ANKARA 
(Bayındırlık ve İskan Bakanlığı) 
3-Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü-ANKARA 
İstemin Özeti : Danıştay Onuncu Dairesince verilen yürütmenin durdurulması isteminin 
kabulüne ilişkin 13/06/2011 günlü, 2010/11873 sayılı karara taraflar itiraz etmektedirler. 
Danıştay Tetkik Hâkimi : 
Düşüncesi : Uyuşmazlık konusu olayda; Aile konutu şerhinin hakim kararı ile 
konulabileceği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Burada tartışılması gereken hususbu şerhin idari bir 
kararla konulup konulamayacağından kaynaklanmaktadır. 
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1009. Maddesinde; "Arsa payı karşılığı inşaat, taşınmaz 
satış vaadi lira, alım, önalım, gerialım sözleşmelerinden doğan haklar ile şerhedilebileceği kanunlarda 
açıkça öngörülen diğer haklar tapu kütüğüne şerhedilebilir" kuralı yer almaktadır. 
Aile konutu üzerinde hak sahibi olmayan eşin başvurusu üzerine tapu kaydına aile konutu şerhi 
verilmesinin anılan 1009. madde kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Medeni Kanunun 194/3. 
maddesi hükmü ile malik olmayan eşetanınan bu hak ile amaçlanan eş ve çocuklarınbarınma hakkının 
sağlanmasıdır. 
Kanundan kaynaklanan bu hakkın kullanılması tapu sicil müdürlüğünden aile konutu şerhinin 
konulmasının istenilmesi suretiyle gerçekleşecektir. Malik olmayan eş tarafından tek başına bu şerhin 
verilmesi istenebileceği gibi eşler birlikte de bu şerhin verilmesini isteyebilirler. 
Her koşulda aile konutu şerhininhakimden istenilmesinin zorunluolduğunun kabulü dava açma 
prosedürü ve yargılama masrafları gözönüne alındığında, Kanundan kaynaklananbu hakkın 
kullanılmasını sınırlandırıcı bir sonuç doğuracaktır. 
Malik olmayan eş aile konutu şerhinin konulmasını dava konusu konusu genelgede 
öngörüldüğü usul ve esaslar dahilinde tapu sicil müdürlüğünden isteyebilir. Konutun aile konutu olup 
olmadığı hususu taraflar arasında çekişmeli ise bu şerhin verilmesi hakimden istenebilir. 
Buitibarla, ailelerin sosyal ve ekonomik hayatı için son derece önemli bir yere sahip olan, ailenin 
barınma ihtiyacını karşılayan aile konutunun tapu kütüğüne malikinin rızası veya mahkeme kararı 
aranmaksızın idari bir tasarruflaşerh konulmasını öngören düzenlemedeAnayasanın Ailenin korunması ve 
çocuk hakları başlıklı 41. Maddesi hükmü ile Türkiye'nin de taraf olduğu "Kadınlara Karşı Her Türlü 
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi" ve 4721 sayılı Medeni Kanunu'nun hükümlerine aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. 
Uyuşmazlığın malik olmayan eşin talebiyle; evlilik birliğinin resmen devam ettiğini kanıtlayan 
nüfus kayıt örneği ile bu konutta birlikte yaşantılarını sürdürdüklerini kanıtlayan muhtarlıktan alınmış 
belgenin ibrazının aile konutu şerhi verilmesi koşulu olarak öngörülmesine yönelik bölümüne gelince; 
Aile konutunun tapu kaydına, malikinin rızası veya mahkeme kararı aranmaksızın idarece şerh 
konulurken yani, malik olan eşin mülkiyet hakkı sınırlandırılırkenTMK 194/3. maddesinin getiriliş amacı 
gözönünde bulundurulduğunda konutun aile konutu olup olmadığı hususunun çekişmeden uzak olması 
gerekmektedir. 
Evlilik birliği resmen sürdüğü sürece istenebilecek olan aile konutu şerhinin bunun 
belgelendirildiğini kanıtlayan nüfus kayıt örneği ile adli yargı hakiminin müdahalesinin istenmeyeceği, aile 
konutu olduğu, konutta birlikte yaşantılarını sürdürdüklerini kanıtlayan muhtarlıktan ve varsa apartman 
yönetiminden alınmış belgenin ibrazı ile çekişmesiz olan durumlarda idarece "aile konutu" şerhinin 
konulabileceği yolundaki düzenleme hukuka uygun bulunduğundan; davalı idarelerin itirazının kabulü ile 
Danıştay Onuncu Dairesinin 13/06/2011 günlü, E:2010/11873 sayılı kararının kaldırılması ve yürütmenin 
durdurulması kararı verilebilmesi için gerekli olan koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından yürütmenin 
durdurulması isteminin ve davacının karara gerekçe yönünden yaptığı itirazın reddi gerektiği 
düşünülmektedir. 
TÜRK MİLLETİ ADINA 
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği düşünüldü: 
Dava; davacının, eşinin mâliki olduğu taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulması 
isteminin reddine ilişkin işlemlerin dayanağı olan Tapu Sicili Tüzüğü'nün 57. maddesinin (d) bendi ile Tapu 
ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tasarruf İşlemleri Dairesi Başkanlığı'nın 11.6.2002 tarih ve 2002/7 sayılı, 
"4721 sayılı Türk Medeni Kanunu" konulu Genelgesinin "Aile Konutu Şerhi" başlıklı kısmının 1. 
maddesinin, malik olmayan eşin talebi üzerine aile konutu şerhi konulmasında asıl aranması gereken 
belgenin eşlerin evli olduklarını gösteren nüfus kayıt örneği olduğu, eşler aile konutunda birlikte oturmuyor 
olsalar bile aile konutu şerhi konulması gerektiği iddialarıyla iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle 
açılmıştır. 
Danıştay Onuncu Dairesi 13.06.2011 günlü, E:2010/11873 sayılı kararıyla; 4721 sayılı Türk 
Medeni Kanunu'nun 194, 240, 254, 255, 279 ve 652. maddeleri hükümlerinin birlikte 
değerlendirilmesinden; Danıştay Birinci Dairesi tarafından incelenerek (12.10.2004 tarih ve E:2004/372, 
K:2004/263 sayılı karar) yürürlüğe konulan Tapu Sicili Tüzüğünün 57. maddesinin (d) bendinde, aile 
konutu şerhinin konulabilmesi için, tapu müdürlüklerince, konutun aile konutu olduğunu kanıtlayan 
muhtarlıktan ve varsa apartman yönetiminden alınmış belge ile vukuatlı nüfus kayıt örneği veya evlilik 
cüzdanının aranması gerektiği; 2002/7 sayılı Genelgenin 1. maddesinde ise, malik olmayan eşin talebi 
üzerine, evlilik birliğinin hukuken devam ettiğini kanıtlayan nüfus kayıt örneği ile bu konutta birlikte 
yaşantılarını sürdürdüklerini kanıtlayan muhtarlıktan alınmış belgenin ibrazı halinde, aile konutu şerhinin 
işlenmesi gerektiği kurallarına yer verildiği, “Aile konutu”nun, Türk hukukuna, 4721 sayılı Yasayla giren bir 
kavram olduğu; aile yaşantısına özgülenen yeri anlatmak amacıyla kullanıldığı, “Aile konutu şerhi”nin ise, 
eşlerden birinin mülkiyetinde olan taşınmazın aile yaşantısına özgülenmesi haline münhasır olarak, malik 
olmayan eşin, kendi bilgi ve rızası dışındaki hukuki muameleler sonucu mağdur olmasını önlemek 
amacıyla getirilen bir koruma tedbiri niteliğinde olduğu, eşlerin kiracı sıfatıyla ikamet ettikleri, ortak 
yaşantılarını sürdürdükleri ev de “aile konutu” sıfatına sahip olabilirken, aile konutu şerhi yalnızca 
eşlerden birinin malik olduğu taşınmaz üzerine konulabildiği, bu şerhin konulması suretiyle, malik olan 
eşin taşınmazı üzerindeki tasarruf yetkisinin kullanımı, -evlilik birliğinin hukuken devam etmesi kaydıylamalik 
olmayan eşin açık rızasının varlığına bağlandığı; bu rızanın bulunmaması halinde, mahkeme kararı 
dışında, söz konusu taşınmaz üzerinde kısıtlayıcı veyayükümlendirici herhangi bir işlem yapılamayacağı, 
aile konutu şerhinin, mülkiyet hakkının kullanımını kısıtladığı hususunda duraksama bulunmadığı, 
bununla birlikte, 4721 sayılı Yasanın 194. maddesinde, söz konusu şerhin konulmasının kimden, ne 
şekilde istenileceği noktasında açık bir hükme yer verilmediği, dava konusu düzenlemelerde ise, malik 
olmayan eşin doğrudan tapu idaresine yapacağı başvuru üzerine, maddelerde anılan 
belgelerinibrazıhalinde tapu müdürlüğü tarafındanre’sen “aile konutu şerhi” konulmasının öngörüldüğü, 
dolayısıyla uyuşmazlığın, malik olan eşin rızası aranmaksızın, onun mülkiyet hakkına kısıtlama getiren bu 
şerhin tapu idaresince doğrudan konulup konulamayacağına, başka bir deyişle tapu idaresinin yetkisinin 
saptanmasına yönelik olduğu; bu hususun çözümü için ise, Türk Medeni Kanunu'nun tapu siciline dair 
genel esaslarının irdelenmesi gerektiği, 4721 sayılı Yasanın 1008. maddesinde, şerhlerin de tapu 
kütüğüne tescil edilecek haklar arasında bulunduğu; 1013. maddesinde, tescilin, tasarrufa konu olan 
taşınmaz malikinin yazılı beyanı üzerine yapılacağı; edinen kimsenin, yasa hükmüne, kesinleşmiş 
mahkeme kararına veya buna eşdeğer bir belgeye dayanması halinde, bu beyana gerek olmadığı; bir 
aynî hakkı tescilden önce kazanan kimsenin, gerekli belgeleri ibraz ederek tescili isteyebileceği; 1014. 
maddesinde, bir tescilin terkin edilmesi veya değiştirilmesinin, ancak bu kaydın kendilerine hak sağladığı 
kimselerin yazılı beyanı üzerine yapılabileceği; 1015. maddesinde, tescil, terkin ve değişiklik gibi tasarruf 
işlemlerinin yapılabilmesinin, istemde bulunanın, tasarruf yetkisini ve hukukî sebebi belgelemiş olmasına 
bağlı olduğu; 1027. maddesinde de, ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memurunun, tapu sicilindeki 
yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebileceği; düzeltmenin, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin 
yapılması biçiminde olabileceği; tapu memurunun, basit yazı yanlışlıklarını, tüzük kuralları uyarınca re'sen düzelteceğinin kurala bağlandığı,bir taşınmazın tapu sicil kaydında herhangi bir işlem yapılabilmesinin, 
malikinin rızasına ya da mahkeme kararına bağlı bulunduğu, mevzuatımızda, kamu idarelerinin talebi 
üzerine, tapu müdürlüklerince –malikin rızası hilafına dahi olsa- re’sen şerh (idarî şerh) konulmasının 
mümkün olduğu, ancak davalı idarenin tapu kütüğüne böyle bir şerh koyabilmesinin de, ilgili yasal 
düzenlemeyle yetkili kılınmasına bağlı bulunduğu, 4721 sayılı Yasanın 194. maddesinde, şerh koyma 
yetkisinin tapu idaresine verildiği hususunda açık bir hükme yer verilmediği; Türk Medeni Kanunu'nun 
belirtilen hükümlerinden hareketle, temel esası mülkiyet hakkı ile doğrudan bağlantılı bu tür yetkilerin adli 
yargı mercilerinde olduğunun, dolayısıyla söz konusu şerhin mutlaka ve yalnızca mahkeme kararıyla 
konulabileceğinin kabulünün zorunlu olduğu, esasen, aile konutu şerhinin, Türk Medeni Kanunu'nun Aile 
Hukuku kitabına ilişkin bir kavram olduğu da dikkate alındığında; bir taşınmazın aile konutu niteliğini 
taşıyıp taşımadığının, dolayısıyla tapu kaydına aile konutu şerhi konulup konulamayacağının tespitinin 
adli yargı hakiminin yetkisinde bulunduğu, nitekim, 194. maddenin 2. fıkrasında, aile konutu hakkında 
yapılacak işlemlerde diğer eşin rızasının alınamaması halinde, hakimin müdahalesinin istenebileceği 
kurala bağlanarak, eşlerin tasarruf yetkisini sınırlayan aile konutu uygulamasında yetkinin, mahkemeye 
bırakıldığı, kaldı ki, davalı idarelerce getirilen dava konusu düzenlemelerde dahi, bütün başvuruların 
değerlendirilerek aile konutu şerhi konulması ya da konulmaması şeklinde kesin bir karara varma 
yetkisinin tapu müdürlüklerine tanınmadığı, örneğin, evlilik birliğinin hukuken devam etmesine karşın, 
eşlerin ayrı konutlarda yaşamaya başlamaları halinde aile konutu şerhinin konulup konulmayacağına ya 
da hangi şartlarla konulacağına dair düzenleme öngörülmediği, buradan da anlaşılacağı üzere, 4721 
sayılı Yasanın 194/3. maddesinin tapu idaresine doğrudan şerh koyma yetkisini verdiğini kabul ederek 
dava konusu düzenlemeleri yapan davalı idarelerin dahi, söz konusu şerhi koyacakları durumları 
kısıtladıkları; ihtilaflı alana girmekten kaçındıkları, bir taşınmazın tapu kaydına, malikinin rızası veya 
mahkeme kararı aranmaksızın idarece şerh konulmasını öngören dava konusu düzenlemelerde, esasen 
yargı erkine ait bir yetkinin idare tarafından kullanılması sonucunu doğuracağından, yetki unsuru yönüyle 
hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, Tapu Sicili Tüzüğü'nün 57. maddesinin (d) bendi ile Tapu ve 
Kadastro Genel Müdürlüğü Tasarruf İşlemleri Dairesi Başkanlığı'nın 11.6.2002 tarih ve 2002/7 sayılı, 
"4721 sayılı Türk Medeni Kanunu" konulu Genelgesinin "Aile Konutu Şerhi" başlıklı kısmının 1. 
maddesinin yürütülmesinin durdurulması isteminin kabulüne karar vermiştir. 
Daire kararına davalı idareler, uyuşmazlık konusu taşınmazın maliki olan Habibe Saraçoğlu 
tarafından 03/04/2008 günlü, 4977 yevmiye numaralı işlem ile 3. kişiye satıldığı, davacının dava açma 
ehliyetinin bulunmadığı, dava konusu düzenlemelerin mevzuata uygun bulunduğu, iddialarıyla esas 
yönünden davacı ise,aile konutu şerhi konulabilmesi için diğer eşin rızasının aranmasına gerek olmadığı 
gibi konutta birlikte yaşantılarının sürdürülmesini kanıtlayan muhtarlıktan alınmış belgenin de ibrazının 
aranmaması gerektiği iddialarıyla gerekçe yönünden itiraz etmektedirler. 
Davanın açıldığı tarihte davacının dava açma ehliyeti bulunduğundan davalı idarenin ehliyet 
def'i yerinde görülmeyerek esasın incelenmesine geçildi. 
T.C. Anayasasının 41. maddesinde; ailenin Türk toplumunun temeli olduğu ve eşler arasında 
eşitliğe dayandığı, Devletin ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli 
tedbirleri alacağı, teşkilatı kuracağı belirtilmiştir. 
T.C. Anayasasının anılan hükmü ve 3232 sayılı Kanunla kabul edilen Kadınlara Karşı Her Türlü 
Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesinde öngörülen ilkeler doğrultusunda 1 Ocak 2002 
tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda, meslek seçimi, kadının ikametgahı, 
oturulacak konutun seçimi, aile konutu vb. konulardadüzenlemeler yapılmıştır. 
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesinde, "Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası 
bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile 
konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. 
Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin 
müdahalesini isteyebilir. 
Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili 
gerekli şerhin verilmesini isteyebilir. 
Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, 
kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile 
müteselsilen sorumlu olur." hükmüne yer verilmiştir. 
Tapu Sicili Tüzüğünün 57. maddesinin (d) bendinde, aile konutu şerhinin konulabilmesi için, 
tapu müdürlüklerince, konutun aile konutu olduğunu kanıtlayan muhtarlıktan ve varsa apartman 
yönetiminden alınmış belge ile vukuatlı nüfus kayıt örneği veya evlilik cüzdanının aranması gerektiği; 
2002/7 sayılı Genelgenin 1. maddesinde ise, malik olmayan eşin talebi üzerine, evlilik birliğinin hukuken 
devam ettiğini kanıtlayan nüfus kayıt örneği ile bu konutta birlikte yaşantılarını sürdürdüklerini kanıtlayan 
muhtarlıktan alınmış belgenin ibrazı halinde, aile konutu şerhinin işlenmesi gerektiği kuralları yer almıştır. 
Aile konutunun tanımına 4721 sayılı Medeni Kanunu'nun 194. maddesi metninde yer 
verilmemiştir. 
Anılan maddenin gerekçesinde ise, aile konutu eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini 
gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yönverdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı anılarla dolu bir 
alan, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nün dava konusu olan 01/06/2002 günlü, 2002/7 sayılı 
Genelgesinde de aile konutu "eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği ve düzenli yerleşim 
amacıyla kullandıkları mekan" olarak tanımlanmıştır. 
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle, tapuda aile konutu şerhi konulabilmesi için malik olan diğer 
eşin rızasının aranıp aranmayacağı hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. 
TMK 194. maddenin 1. fıkrasında aile konutu ile ilgili olarak eşlerden birinin diğer eşin açık rızası olmadan yapamayacağı işlemler gösterilmiş; 2. fıkrada da rıza sağlayamayan ve haklı bir sebep 
olmadan rıza verilmeyen eşin hakimin müdahalesini isteyebileceği belirtilmiştir. Maddenin 3. fıkrasında da 
aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eşin, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli 
şerhin verilmesini isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Madde bir bütün olarak değerlendirildiğinde aile 
konutu ile ilgili tasarruflarda haklı bir neden olmaksızın eşin rıza vermemesi halinde diğer eşin hakimin 
müdahalesini isteyebileceği, ancak aile konutu şerhi verilmesinde diğer eşin rızasının aranamayacağı 
anlaşılmaktadır. 
Öte yandan, T.M.K. 1009. maddede kanunlarda açıkca öngörülen diğer hakların tapu kütüğüne 
şerhedilebileceği açıklanmıştır. Dolayısıyla aile konutu şerhinin tapu siciline kaydedilebilmesi için hakim 
kararına gerek bulunmayıp, bu şerh doğrudan doğruya tapu sicil müdürlüklerince tapuya 
kaydedilebilecektir. 
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun "Aile konutuna" ilişkin bir uyuşmazlıkta verdiği 
28/09/2011 günlü, E:2011/2-447, K:2011/556 sayılı kararında da tapu kaydına aile konutu şerhinin 
verilmesinin Tapu Sicil Müdürlüğünden istenebileceği, konutun aile konutu olup olmadığı taraflar arasında 
çekişmeli iseşerhin verilmesinin hakimden istenebileceği belirtilmiştir. 
Buitibarla, ailelerin sosyal ve ekonomik hayatında önemli bir yere sahip olan, ailenin barınma 
ihtiyacını karşılayan aile konutunun tapu kütüğüne malikinin rızası veya mahkeme kararı aranmaksızın 
idari bir tasarrufla şerh konulmasını öngören düzenlemedeAnayasanın Ailenin Korunması ve Çocuk 
Hakları başlıklı 41. maddesi hükmü ile Türkiye'nin de taraf olduğu "Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın 
Önlenmesi Sözleşmesi" ve 4721 sayılı Medeni Kanunu'nun ilgili hükümlerine aykırılık bulunmadığı 
sonucuna varılmıştır. 
Uyuşmazlığın, Tüzüğün 57. maddesinin (d) bendi ile 11/06/2002 tarih ve 2002/7 sayılı 
Genelgenin 1. maddesine ilişkin kısmına gelince; 
Tapu kaydına, malikinin rızası veya mahkeme kararı aranmaksızın eşin istemi üzerine idarece 
aile konutu şerhi konulurken, TMK 194/3. maddesinin getiriliş amacı gözönünde bulundurulduğunda, 
konutun aile konutu olup olmadığı hususunun çekişmeden uzak olması gerekmektedir. 
Bu itibarla; evlilik birliğinin resmen devam ettiğini kanıtlayan vukuatlı nüfus kayıt örneği veya 
evlilik cüzdanı ile konutun aile konutu olduğunu, eşlerin konutta birlikte yaşantılarını sürdürdüklerini 
kanıtlayan muhtarlıktan ve varsa apartman yönetiminden alınmış belgenin ibrazı ile idarece "aile konutu" 
şerhinin konulabileceği yolundaki düzenleme hukuka uygun bulunmaktadır. 
Açıklanan nedenlerle davalı idarelerin itirazının kabulü ile Danıştay Onuncu Dairesinin 
13/06/2011 günlü, E:2010/11873 sayılı kararının kaldırılmasına ve yürütmenin durdurulması kararı 
verilebilmesi için gerekli olan koşulların gerçekleşmediği anlaşıldığından, yürütmenin durdurulması 
isteminin reddine, davacının karara gerekçe yönünden yaptığı itirazın reddine 12/11/2012 gününde 
oybirliği ile karar verildi. 
6 
 
1 
		
	
	
    
  
		
		
		
				
		
	
	 |