Mesajı Okuyun
Old 05-04-2013, 11:21   #4
Avukat Tekin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan _M.CAN_
Merhabalar ;

Resmi ve gizli ortaklar arasında noter bağlantısı olmadan bir limited şirket hisse devri sözleşmesi yapılmıştır.İlgili sözleşmeye göre doğan borç için icra takibi başlatılmış olup, karşı tarafça borcu kabul eden bir ikrar dilekçesi sunularak takip kesinleşmiştir.Elimizde ayrıca ödeme planı,ihtarname ve ödenmiş birkaç taksitin de dekontu vardır.

Karşı tarafça açılmış olan menfi tespit davasında Mahkeme sözleşmenin geçerliliğine odaklanarak ret kararı verebilir mi yoksa eldeki birçok ikrar belgesi ile kabullenilen ve bir kısmı ödenen borcu kabul eder mi?

Kabul etmesi durumunda yine ilgili sözleşmeden doğan, yasal ortak olmayan müvekkilimden geçmişe dönük vergi borcu talebi ile takas-mahsup iddiası yerinde olabilir mi?

Yardımcı olabilecek bir görüş veya yargıtay kararı paylaşılırsa sevinirim.

Cevaplarınız için şimdiden teşekkürler...

Sizdeki olayın benzerini yaşadım. Bizde noterden devir sözleşmesi vardı ancak miktar muvazaalıydı. Taraflar gerçek devir bedelini adi yazılı bir anlaşma ile belirlemişti. Gerçek devir bedeline karşılık müvekkil sıralı çekler almıştı. Borçlu taraf menfi tespit davası açtı. Yerel mahkeme "resmi şekilde yapılmamış olan hisse devir sözleşmeleri, o sözleşmeleri yapan tarafları için dahi bağlayıcı değildir" diyerek. TTK ilgili maddesine göre menfi tespit davasını kabul etti ancak Yargıtay lehimize bozdu.
Yalnız bizdeki bozmada gerekçe aşağı yukarı: "Davaya konu hisseler zaten resmi şekilde devredilmiştir. Buradaki sorun devir bedeline ilişkindir ve bu hususta da taraflar arasındaki adi yazılı sözleşme yeterli ve geçerlidir." şeklinde idi. Sizde olay bir derece daha karmaşık görünüyor.

6102 sayılı TTK m.595
(1) Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır. Ayrıca devir sözleşmesinde, ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri; rekabet yasağı ağırlaştırılmış veya tüm ortakları kapsayacak biçimde genişletilmiş ise, bu husus, önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım ve alım hakları ile sözleşme cezasına ilişkin koşullara da belirtilir.

(2) Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur.

(3) Şirket sözleşmesinde başka türlü düzenlenmemişse, ortaklar genel kurulu sebep göstermeksizin onayı reddedebilir.

(4) Şirket sözleşmesiyle sermaye payının devri yasaklanabilir.

(5) Şirket sözleşmesi devri yasaklamış veya genel kurul onay vermeyi reddetmişse, ortağın haklı sebeple şirketten çıkma hakkı saklı kalır.

(6) Şirket sözleşmesinde ek ödeme veya yan edim yükümlülükleri öngörüldüğü takdirde, devralanın ödeme gücü şüpheli görüldüğü için ondan istenen teminat verilmemişse, genel kurul şirket sözleşmesinde hüküm bulunmasa bile, onayı reddedebilir.

(7) Başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde onayı vermiş sayılır.


Bu hükümde devir için birçok gereklilik öngörülüyor. Olayınızda karşılıklı edimlerden biri yerine getiirlmiş olsa idi -mesela devralanın devir bedelini ödemesi yahut hisse devrinin (muvazaalı da olsa benim dosyamdaki gibi noter devir sözleşmesi yolu ile) yapılması gibi- diğer taraf için kötüniyetten bahsedilebilirdi ancak sizin olayda karşılıklı hiçbir edim yerine getirilmemiş. Bu sebeple menfi tespit davası kabul edilir diye düşünüyorum.