Mesajı Okuyun
Old 21-03-2013, 12:23   #4
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Tabi ki her somut olay kendi koşulları içinde değerlendirilmelidir.

Yıldız hanımın aktardığı olayda, bir iki husus önemli:

İddiaya göre, sözleşmenin tek nüsha imzalandığı ve karşı tarafın tek nüsha sözleşmeyi alıp kaçtığı belirtildiği halde, bu hususu ispatlayacak mahiyette hiçbir delil sunulmamıştır. Anlatımdan o çıkıyor.

Çünkü normal koşullarda taraflar bir sözleşme imzalama ihtiyacı duyuyorlarsa muhakkak o sözleşmeye bir önem atfetmişlerdir. Önemli olan ve yükümlülük yükleyen bir sözleşmeyi taraflardan birisi alıp, kaçıyorsa; imzalayan ve elinde nüsha bulunmayan diğer tarafın mutlaka harekete geçmesi, tepki ve reaksiyon vermesi beklenir. Şikayet etmek, ihtar çekmek vs. gibi...

Anlatımdan bu yönde bir delil olmadığı anlaşılıyor. Oysa bu kaçma olgusu tanıkla bile ispatlanabilirdi...

Sanıyorum bu durum da kararda etkili olmuş olabilir...

Sonradan ilave edilen not: Yargıtay kararlarına bakıp, her olaya o kararın uygulanmasını beklemek gerçekten ciddi hatalara yol açabiliyor. Geçenlerde bir dosya inceledim, mahkeme Yargıtay'ın bir kararını gerekçesine dayanak yapıp, davayı reddetmiş. Merak edip emsal alınan Yargıtay kararında bahsedilen genel kurul tutanağını bulup, inceledim, o olayla karar verilen dosya arasında uzaktan yakından ilgi yoktu. Bu bakımdan özellikle biz hukukçuların Yargıtay kararlarının dayanağı dosyaları incelemeden, doğrudan her olaya Yargıtay kararını bir ilaç gibi görmemiz büyük bir hata olur. Bu bakımdan sayın Av. Çirem Naczitit 'in eleştirisine hak veriyorum.