Mesajı Okuyun
Old 20-02-2007, 18:27   #2
Jeanne D'arc

 
Varsayılan

Vesayet davalarında, kısıtlının ikametgahı mahkemesi yetkilidir. Bir kez vesayet kararı verildikten sonra, o mahkeme, aynı zamanda vesayet makamı olarak görev yapmaktadır. Bu haliyle de esasen vasinin denetimini yaparken ya da vasi tarafından tutulacak defteri incelerken; vesayet altındaki kişinin nerede bulunduğunu da göz önüne alması gerekir. Ancak pratikte bu hususlar hemen hemen hiç uygulanmamaktadır. Buradan bir zarar meydana gelirse vesayet ve denetim makamlarının sorumluluğu mevcuttur.

Nüfus kaydının bulunduğu yer mahkemelerinin, yetkili yer mahkemesi olarak zuhur etmesi; nüfus kaydının bulunduğu yerin, ikamet edilen yer olarak kabulüne dair bazı Yargıtay kararlarından dolayıdır. Yanlış hatırlamıyorsam; ikametgah kaydı bulunmayaların nüfus kaydının olduğu yer, ikametgahıdır diye genel bir kabul vardı.

Benzeri bir davada (vesayetin kaldırılması, velayetin tespiti); vesayet altına alınan küçüğün nüfus kaydının bulunduğu ve vesayet kararının verildiği yer A şehri idi. Ancak velayet altında bulunması nedeniyle; ikametgah değişikliğinin, ancak vesayet makamından alınacak izin ile yapılabilir olmasına ve bu arada vesayet makamının da değiştirilmesi gerekliliğine rağmen; hukuka aykırı olarak, vesayet altına alınan küçüğün ikametgahı değiştirilmiş ve uzunca bir süredir gerçekte B şehrinde ikamet etmekte idi, öyle ki ikametgah kaydı dahi vardı. Dahası küçük vasi ile değil annesi ile kalmaktaydı. İkametgah belgesi, okul kaydını sunarak; davayı B şehrinde açmayı denemiş ancak olumsuz yanıt üzerine bilmecburi B şehrinde açmıştım. Dosyayı doğrudan -vesaset makamı olan- veraset kararını veren mahkemeye gönderdim. O mahkeme çocuğun velayet altında olduğunu tespit ile vesayetin iptaline karar verdi. Ancak bana göre mahkemenin gittiği yol yanlış idi: Küçüğün ikametgah durumunu tespit edip, işten el çekerek, vesayet makamı olarak hem görevi ve hem de dosyayı B şehrindeki mahkemeye göndermeli idi, kanaatindeyim.

Saygılarımla.