Mesajı Okuyun
Old 23-02-2013, 14:04   #5
halit pamuk

 
Varsayılan

Sürelerle ilgili kısa bir özet yapmıştım: İşinize yarayacak bilgiler olabilir:


SÜRELER



----- Kanunda belirtilmiş olan süreler kesindir. Hakim bu hususu resen dikkate almak zorundadır. (6. Hukuk Dairesi, 15.02.1999, 1070/1061) Kanuni süreyi hakim tarafın talebi üzerine ya da resen uzatması üzerine, taraf da mahkemece uzatılan sürede işlem yapmışsa, bu işlem geçerli midir? Kuru’ya göre, mahkemece uzatılsa dahi, kanun tarafından öngörülen süre geçtikten sonra yapıldığı için geçersizdir (yapılmamış sayılır.) (KURU- Hukuk Muhakemeleri Usulü Sh. 5433- 6. Baskı)

------ Uygulamada, mahkemeler 3- 4 ay gibi duruşmayı ertelediği halde iki hafta gibi kısa süreler veriyorlar. Yargıtay’a göre duruşmanın uzun bir ileri tarihe ertelenmesi durumunda on gün gibi kısa sürelerin verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. (6. Hukuk Dairesi, 22.10.1974, 4604/4549)

-------- Kesin süre geçirilmesinden sonra işlem yapılmışsa, ne olacak? Yargıtay, işlemin kesin süreden sonra yapılmış olması, yargılamayı geciktirmemiş ise, işlemi geçerli kabul ediyor. (HGK, 7.6.2000, 2000/13-925 E, 2000/950)

------ Yargıtay resen araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda, kesin süre verilemeyeceğini belirtmektedir. (21. HD, 23.06.2008, 22436/9609)

------ Bazı Mahkemeler, süre verirken sürenin sonunu belirtmiyor, sadece “süre verilmesine” diyor. Bu durumda, işlemin yapılmamış sayılmasına karar verilebilir mi? Bu durumda, örneğin, tanıkların gösterilmesi için verilen sürenin sonu belirtilmemişse, taraf, duruşmanın bırakıldığı güne kadar tanık listesi verebilir. (KURU- Hukuk Muhakemeleri Usulü Sh. 5437- 6. Baskı)

----- Hakimin tayin etmiş olduğu süre kesin değildir ancak hakim kendi tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Fakat bu durumda, sürenin kesin olduğuna hiç tereddüde yer vermeyecek açıklıkta olması gerekir. Taraflarca yapılması gereken işlemleri ayrıntılı olarak gösterdikten sonra, ara kararının yerine getirilmemesi halinde, ne gibi bir işlem yapılacağı kararda gösterilmelidir. (12. HD, 30.01.2001, 384/1473)

Ayrıca 11. Hukuk Dairesinin 2010/11172 E ve 2012/2933 K sayılı ilamında da , sürenin kesin olduğuna hiç tereddüde yer vermeyecek açıklıkta olması gerektiği, Taraflarca yapılması gereken işlemleri teker teker gösterdikten sonra, ara kararının yerine getirilmemesi halinde, ne gibi bir işlem yapılacağı kararda gösterilmelidir, dedikten sonra bilirkişinin kimliğinin bildirilmediği ve davetiye giderinin belirtilmediği gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozmuştur.

----- Hakim kesin süre verdikten sonra bu sürenin uzatılmasına karar veremez, zira, kesin süre verilmesi ile diğer taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar… (1. Hukuk Dairesi- 2010/2541 E VE 2010/3276 K) (KURU- Hukuk Muhakemeleri Usulü Sh. 5442- 6. Baskı)

------- Kesin olmayan bir süreyi geçirmiş olan taraf isterse, hakim, kendisine yeni bir süre vermek zorundadır. Hakimin vereceği bu ikinci süre kanundan dolayı kesindir.
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 13.02.2012 tarih ve 2011/14680 ve 2012/1884 K sayılı ilamında ikinci kez verilen mehilin kesin olduğu gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kararı, ikinci kez verilen ve kanunen kesin olan süreye ilişkin ara kararda da kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının hatırlatılması gerektiğine karar vermiştir.

------ Mahkemece verilecek mehillerin açık ve kesin olması, ayrıca tarafların yapması gereken hususların onlar tarafından yerinde getirilebilecek durumda bulunması zorunludur. (2. Hukuk Dairesi, 3.6.1985, 5200/5444) Bu nedenle, resmi daireden belge getirilmesi için kesin süre verilemez.(6. Hukuk Dairesi, 25.6.2001, 5099/5303)

------ Ejder Yılmaz, verilen kesin süreye uyulmamasına rağmen, karşı taraf buna karşı çıkmazsa, yapılan işlem geçerlidir, demektedir. (Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi. Sh. 697) Ancak kesin sürenin usulü muktesep hak doğurması aynı zamanda HMK.m.141 uyarınca karşı tarafın açık muvafakatinin aranması hususları dikkate alındığında Hocamızın görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır.

---- sadece “ihtarat yapıldı” ibaresinin kullanılması durumunda bağlayıcı kesin bir önelin varlığından söz edilemez. – (17. HD, 23.12.2004, 8907/14024) (Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi. Sh.694) 8. Hukuk Dairesinin 21.10.2004 tarih ve 6495/6945 sayılı ilamında; delil bildirilmesi için kesin süre verildikten sonra

------- Süreler, taraflara tebliğ tarihinden veya kanunda öngörülen hâllerde, tefhim tarihinden itibaren işlemeye başlar. Süreler gün olarak belirlenmiş ise tebliğ veya tefhim edildiği gün hesaba katılmaz ve süre son günün tatil saatinde biter. Süre; hafta, ay veya yıl olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta, ay veya yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biter. Sürenin bittiği ayda, başladığı güne karşılık gelen bir gün yoksa, süre bu ayın son günü tatil saatinde biter. Resmî tatil günleri, süreye dâhildir. Sürenin son gününün resmî tatil gününe rastlaması hâlinde, süre tatili takip eden ilk iş günü çalışma saati sonunda biter.

----- Tatilin son günü, Bakanlar Kurulu kararı ile idari izinli sayıldığı günlere denk gelirse, HMK.m.93 uygulanmaz. (9. HD, 11.10.2011, 43270/36671)