|
Gider avansı ile delil avansını birbirinden ayırt etmek gerekiyor, Yragıtay'ın tüm daireleri de bu ayırıma dikkat ediyorlar, HMK yürürlüğe girince yerel mahkemeler, çok fazla yanlış uygulmaları ve hak kayıpları oldu, şu anda yargıtay kararları ile biraz ortalık duruldu...
Sizin olayınız ilgili işinize yarayacak bir yargıtay kararı:
11. HUKUK DAİRESİ E. 2010/11172 K. 2012/2933
T. 1.3.2012 sayılı kararı
KARAR : Davacı vekili, davalı adına 21.7.2004 gün ve TR 2002/01774 Y nolu Extrüde Polistren Köpükten yapılmış Ahşap ve Metal Görünümlü Plastik Profil isimli faydalı modelin yenilik ve ayırtedecilik unsurundan yoksun olduğunu, bu ürünün davalının ustabaşısı dava dışı İ.K.’ye ait olduğunu, buna rağmen davalının müvekkilinin ürettiği ürünler için tesbit yaptırdığını, müvekkili tarafından üretilen ürünlerin farklı olduğunu ileri sürerek davalı adına tescilli faydalı model belgesinin hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, ispat yükü kendisine düşen davacının kendisine verilen kesin mehile rağmen bilirkişi ücretini yatırmadığı, faydalı modelin davalıya değilde onun ustabaşısına ait olduğu iddiasının husumet yönünden dinlenebilir olmadığı, iddianın soyut kaldığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
HUMK.nun 163 ( 6100 sayılı HMK'nın 94. ) ncü maddesine göre, kanunun belirlediği süreler kesin olduğu halde, hakimin tayin ettiği süreler kural olarak kesin nitelikte değildir. Hakim, belirlediği süreyi, süre geçmeden azaltıp, çoğaltabileceği gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine ikinci bir süre de verebilir. Hakim, vermiş olduğu sürenin kesin olduğuna karar vermiş ise, bu sürenin kesin olduğunun ara kararında hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık şekilde ifade edilmesi, yapılması gereken işlerin teker teker açıklanması, tayin edilen sürenin bu işlemleri yapmaya elverişli bulunması ve de süreye uymamanın sonuçlarının açıklanarak tarafların uyarılması gerekir.
Mahkemece, 03.04.2009 tarihli celsede “ davacı Avukatına 1500 YTL.sı bilirkişi kurulu ücretini yatırması için 15 günlük kesin mehil verilmesine” denildiği halde davacının itiraz etmesine olanak tanınması için bilirkişi kimlikleri bildirilmediği gibi bilirkişilere çıkarılacak davetiye gideri de belirtilmemiştir.Anılan ara kararı, HUMK.nun 163 ncü maddesindeki unsurları içermemektedir. O halde mahkemece, yukarıda açıklandığı şekilde usulüne uygun süre veya süreler verilerek hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
Başka bir yargıtay kararı:
: Davacı kıdem, ihbar tazminatları ile fazla mesai, izin ücreti ve vergi iadesi isteminde bulunmuştur.
Yerel mahkeme ihtarlı kesin süreye rağmen davacı tarafın bilirkişi ücretini mahkeme veznesine yatırmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Mahkemece 04.06.2007 günlü oturumda davacı tarafa bilirkişi ücreti olan 100,00 TL’ nin mahkeme veznesine depo edilmesi için 5 günlük kesin süre verilip duruşma 20.09.2007 gününe ertelenmiştir.
Davacı taraf 100,00 TL’ lik bilirkişi ücretini 20.07.2007 günü tahsilat makbuzuyla mahkeme veznesine yatırmıştır. 20.09.2007 günlü duruşmadan önce bilirkişi ücreti bloke edildiğinden dosyanın bilirkişiye tevdi edilip rapor aldırılması gerekirken 5 günlük kesin sürenin gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.( 9. HUKUK DAİRESİ E. 2007/42605 K. 2009/10106 T. 9.4.2009)
|