Merhaba Arkadaşlar,

Önüme gelen bir dava konusu olayda; şizofreni hastası olan birisi, kendi kafasından kurguladığı bir hikayeye inanarak 18 yaşındaki birini "karısıyla ilişkisi olduğu" iddiasıyla öldürüyor. Yargılama sonucunda; suçu sabit olmakla birlikte Adli Tıp Kurumu raporu doğrultusunda sanığa ceza verilmiyor, tedavi altına alınması kararı veriliyor. Karar kesinleşiyor.

Cinayeti işleyen bu akıl hastası olan şahıs; olay öncesinde bir kaç kez Devlete ait bir Hastanede yatarak tedavi görüyor ancak nasıl oluyorsa iyileşti diye taburcu ediliyor ve çıkınca da bu cinayeti işliyor.
Yine bir başka devlet kurumunun izniyle evlenebiliyor!

Ölen kişinin yakınları tazminat davası açmak istiyorlar, dosya önüme geldi.

Öldürenin yakınlarına (yasal mirasçılarına) hakkaniyet prensipleri gereğince dava açmayı düşünüyorum. Gerçi davanın sonucunda yüzbinlerce tazminata hükmedilse de cinayeti işleyenin yakınlarından tahsil kabiliyeti yok, bu belli..!

Ancak benim düşüncem, yaşanan bu olaydan asıl devletin sorumlu olduğu yönünde. Şöyle ki;

İleri derecede akıl hastası olan birinin evlenmesine izin verilmesinde, hastaneye (akıl hastanesi) yatırıldığında iyileştiğine karar verilerek devletin bir kurumu olan bir hastaneden taburcu edilmesinde, ardından işlediği cinayet sebebiyle yine devletin bir başka kurumunca (Adli Tıp) akıl sağlığının ileri derecede bozuk olmasından bahisle ceza ehliyetinin bulunmadığına dair karar verilmesinde asıl sorumlu ve kusurlunun devlet kurumları olduğunu ve tazminat yükümlülüğünün de devlette olduğunu düşünüyorum. Zira sokakta yürürken hepimizin başına gelebilecek bir olayla karşı karşıyayız çünkü salah bulmamış bir çok akıl hastası sokaklara salınmış durumda!

Sizler ne düşünüyorsunuz? Ya da benzer bir deneyimi olan arkadaşım varsa paylaşırsa sevinirim.

Zira ortada çok büyük bir acı, haksızlık ve hukuksuzluk olduğunu düşünüyorum ve oluşan bu haksızlığın bir sorumlusu olmalı diyorum.

Şimdiden teşekkürler...