Mesajı Okuyun
Old 06-02-2013, 16:52   #6
__av.zeynep__

 
Varsayılan sahte vekalet

Sayin AV.hkn
tam olarak isinize yarar mi bilmemekle belki faydasi olur dusuncesi ile 3 adet yargıtay kararını ekliyorum..

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/12160
K. 2011/5969
T. 14.4.2011
• SAHTE TANZİM EDİLDİĞİ İDDİA EDİLEN VEKALETNAMENİN İPTALİ İSTEMİ ( Kendisine Dava İhbar Edilen 3. Kişi Davaya Müdahale Etmez İse veya Fer’i Müdahil Sıfatıyla Katılırsa Onun Hakkında Hüküm Kurulamayacağı )
• VEKALETNAMENİN İPTALİ İSTEMİ ( Sahte Tanzim Edildiği İddia Edilen - Kendisine Dava İhbar Edilen 3. Kişi Davaya Müdahale Etmez İse veya Fer’i Müdahil Sıfatıyla Katılırsa Onun Hakkında Hüküm Kurulamayacağı )
• DAVAYA MÜDAHALE ( Bir Kimseye Dahili Dava Yoluyla Taraf Sıfatı Kazandırılamayacağı Gibi Islah Yoluyla da Davanın Taraflarının Değiştirilemeyeceği )
• DAVANIN İHBARI VE USULÜ ( Sahte Tanzim Edildiği İddia Edilen Vekaletnamenin İptali İstemi - Bir Kimseye Dahili Dava Yoluyla Taraf Sıfatı Kazandırılamayacağı Gibi Islah Yoluyla da Davanın Taraflarının Değiştirilemeyeceği )
1086/m.49
ÖZET : Dava, sahte tanzim edildiği iddia edilen vekaletnamenin iptali istemine ilişkin olup, davanın devamı esnasında H’ye dahili davalı olarak dava dilekçesinin tebliği cihetine gidilmiş, yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir. H.U.M.K.nda dahili dava müessesesi yoktur. H.U.M.K.nun 49. maddesi gereğince; "iki taraftan biri davayı kaybettiği takdirde, 3. şahsa rücu hakkı olduğu mülahazasında bulunursa, makamına kaim olarak davayı takip veya davada üçüncü kişi sıfatı ile kendisine iltihak etmesi lüzumunu o şahsa ihbar edebilir." Kendisine dava ihbar edilen üçüncü kişi, davaya müdahale etmez ise veya fer’i müdahil sıfatıyla katılırsa onun hakkında hüküm kurulamaz. Öte yandan, bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı kazandırılamayacağı gibi, ıslah yoluyla da davanın tarafları değiştirilemez.
DAVA : Taraflar arasındaki iptal davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, dava dışı K.’a imzalı boş kağıt verdiğini, H. isimli avukatın bu kağıdı kullanarak sahte vekaletname tanzim ettiğini ve aleyhine borçlandırıcı işlem yaptığını, davalı noterin ise sahte vekaletnamedeki imzayı tasdik ettiğini ileri sürerek, vekaletnamenin iptalini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- ) Dava, sahte tanzim edildiği iddia edilen vekaletnamenin iptali istemine ilişkin olup, davanın devamı esnasında H’ye dahili davalı olarak dava dilekçesinin tebliği cihetine gidilmiş, yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir. H.U.M.K.nda dahili dava müessesesi yoktur. H.U.M.K.nun 49. maddesi gereğince; "iki taraftan biri davayı kaybettiği takdirde, 3. şahsa rücu hakkı olduğu mülahazasında bulunursa, makamına kaim olarak davayı takip veya davada üçüncü kişi sıfatı ile kendisine iltihak etmesi lüzumunu o şahsa ihbar edebilir." Kendisine dava ihbar edilen üçüncü kişi, davaya müdahale etmez ise veya fer’i müdahil sıfatıyla katılırsa onun hakkında hüküm kurulamaz. Öte yandan, bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı kazandırılamayacağı gibi, ıslah yoluyla da davanın tarafları değiştirilemez. Bu sebeple dava dilekçesinde davalı olarak gösterilmeyen ve davada taraf sıfatı bulunmayan H. hakkında esas hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2- ) Bozma nedenine göre, davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 17,15.-TL temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 14.04.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.



T.C.
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ
E. 2006/5016
K. 2006/7321
T. 19.9.2006
• RESMİ EVRAKTA SAHTECİLİK ( Sahte Vekaletnameye Dayalı Olarak Araç Satışı Nedeniyle )
• TESELSÜL ( Kullanmak Suçu Yönünden Sanığın Tek Fiili Olması Nedeniyle Teselsül Hükümlerinin Uygulama Olanağının Bulunmaması )
• LEHE YASA UYGULAMASI ( Suç Tarihinde Yürürlükte Bulunan Yasa ile Sonradan Yürürlüğe Giren Yasanın İlgili Maddelerinin Uygulama Olanağının Tartışılmasının Gerekmesi )
• SUÇ KASTININ İSPATI ( Sanığın Sahte Belgeyi Bilerek Kullandığına İlişkin Delillerin Nelerden İbaret Olduğu Kararda Gösterilip Tartışılmadan Sanığın Suç Kastı ile Hareket Ettiğinin Kabulünün Hatalı Olması )
5237/m.211
765/m.80,347
5271/m.226
ÖZET : Somut olayda, sanığın sahte belgeyi bilerek kullandığına ilişkin delillerin nelerden ibaret olduğu kararda gösterilip tartışılmadan, sanığın suç kastı ile hareket ettiğinin kabulü ile yazılı şekilde eksik soruşturma ve yetersiz gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi doğru değildir.
Ayrıca sanığın suça konu aracı harici senetle bedelini ödeyerek alıp üçüncü şahsa satarak trafikte tescilini sağlamak için atılı suçu işlediğinin ileri sürülmesine göre, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Kanun'un 347. maddesi ile sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı Kanun'un 211. maddelerinin uygulama olanağı tartışılmalı, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Sanığın sahte vekaletnamenin düzenlenmesine iştiraki olduğunun tespit edilemediğinin kabul edilmesine rağmen, anılan belgenin sanık tarafından bilerek ve ilk defa içeriği itibarıyla sahte satış akdi düzenlenmesi sırasında ilgili noterliğe ibraz ile kullanılması karşında, kullanmak suçu yönünden bu nedenle sanığın tek fiili olup, teselsül hükümlerinin uygulama olanağının bulunmadığı gözetilmelidir.
DAVA : Resmi evrakta sahtecilik suçundan sanık Selami'nin yapılan yargılaması sonunda: 5237 sayılı TCK.nun 204/1-3, 43/1 ve 62. maddeleri gereğince 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasıyla mahkumiyetine dair ( İstanbul Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi )'nden verilen 28.06.2005 gün ve 2004/211 Esas, 2005/197 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi o yer C.Savcısı ve sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığı'nın bozma isteyen 03.07.2006 tarihli tebliğnamesi ile Daireye gönderilmekle, incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 5237 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin 1. fıkrasında sayılan hak yoksunlukları yasadan kaynaklanmakta olup, ayrıca hüküm fıkrasında bir açıklığın bulunması gerekli bulunmadığı cihetle tebliğnamedeki bu yönden bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
Ancak;
I- Trafikte şikayetçi Saadettin adına kayıtlı aracın sanık tarafından Beyoğlu Yirmibirinci Noterliği tarafından düzenlenmiş gibi 05.03.1994 tarihli sahte vekaletnameye dayanarak Beşiktaş Beşinci Noterliği'nin 08.11.1994 tarihli araç satış sözleşmesi ile Oğuz'a satılıp trafikte bu şahıs adına tescilinin sağlanarak resmi evrakta sahtecilik suçunu işlediğinin iddia olunmasına, sanığın ise 1993 yılında araca ihtiyacı olduğu için dostlarının araya girmesiyle "Haluk Bey" diye tanıdığı birinden arabayı aldığını, bir sene kullandıktan sonra sattığı kişinin ismini Haluk Bey'e bildirdiğini ve noterde işlemleri bunların hazırlayıp kendisini çağırdıklarını, gidip belgeyi imzaladığını savunmasına, sanığa aracı satan Tahsin'in de savcılıkta, aracı galerici Koray'dan satın aldığını, Koray'ın aracın sahibi olup vekaleti bulunduğunu ve istediği kişiye satabileceğini beyan etmesi üzerine araca talip olduğunu, bir süre kullandıktan sonra sanık Selami'ye protokol ile sattığını beyan etmesine, şikayetçinin aracını satması için ortak galericilik yapan Koray ve Kenan'a bıraktığını, aradan uzun zaman geçtikten sonra galeriye uğradığında bu iki şahsın da vefat ettiğini öğrendiğini, galeride aracını ve anılan şahısları bulamadığını beyan etmesine, tanık Hüseyin'in de duruşmada sanığın savunmasını doğrulayıp aracı aldıktan bir yıl sonra devrini almak için Bağdat Caddesindeki K... Otomotive gittiklerini, aracın devrini istediklerinde şahsın cezaevinde olduğunu söyleyip "Haluk"un bir vekaletname getirdiğini, bu vekaletname ile sanığın aracı bir başkasına sattığını beyan etmesine, aracın sanık tarafından harici satış yoluyla satın alındığının satıcı Tahsin'in beyanı ve dosyaya ibraz edilen 25.09.1993 günlü protokolden de anlaşılmasına göre gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenebilmesi bakımından; aracın ilk satıcı Haluk'a nasıl geçtiğine ilişkin anılan şahsın bilgisine başvurulup galericilerden aracı satın aldığına dair delillerinin ibrazı istenmeden ve satış protokolünde imzası bulunup duruşmada dinlenen Abdulbaki'nin olay hakkındaki ayrıntılı beyanı alınıp sanığın ve tanık Hüseyin'in satış sırasında sahte vekaletnamenin ilk satıcı konumundaki Haluk tarafından sanığa getirildiği yönündeki beyanları da hatırlatılıp bu hususun doğruluğu sorulmadan ve kararın gerekçe bölümünde "08.11.1994 günü araç satış sözleşmesinin müstenidatını oluşturan ve sahte vekaletnamenin sanık tarafından düzenlendiği yada kim tarafından düzenlendiği tespit edilememekle birlikte sanık tarafından bilerek kullanıldığının" kabul edilmesi karşısında sanığın sahte belgeyi bilerek kullandığına ilişkin delillerin nelerden ibaret olduğu da kararda gösterilip tartışılmadan sanığın suç kastı ile hareket ettiğinin kabulü ile yazılı şekilde eksik soruşturma ve yetersiz gerekçe ile mahkumiyet kararı verilmesi,
II- Kabule göre de;
1- Sanığın suça konu aracı harici senetle bedelini ödeyerek alıp Oğuz'a satılarak trafikte tescilini sağlamak için atılı suçu işlediğinin ileri sürülmesine göre suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK.nun 347 ve sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı Yasa'nın 211. maddelerinin uygulama olanağının tartışılmaması,
2- Sanığın sahte vekaletnamenin düzenlenmesine iştiraki olduğunun tespit edilemediğinin kabul edilmesine rağmen, anılan belgenin sanık tarafından bilerek ve ilk defa içeriği itibariyle sahte satış akdi düzenlenmesi sırasında Beşiktaş Beşinci Noterliği'ne ibraz ile kullanılması karşısında, kullanmak suçu yönünden tek fiili olup, teselsül hükümlerinin uygulama olanağı bulunmadığının gözetilmemesi ve iddianamede sevk maddesi olarak 765 sayılı TCK.nun 80. maddesine yer verilmediği halde sanığın savunmasının tespit edildiği tarihte yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK.nun 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı da tanınmadan teselsül hükümleri uygulanarak cezada arttırım yapılması,
SONUÇ : Yasaya aykırı, o yer C.Savcısı ile sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), 19.09.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
T.C.
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ
E. 2011/3656
K. 2011/20083
T. 19.9.2011
• RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK ( Hazırlanan Vekaletnamenin Düzenlenmesi Sırasında Nüfus Cüzdanı da İbraz Edilmiş Olması Karşısında Başkatip Olan Sanığın İbraz Edilen Nüfus Cüzdanının Sahte Olduğunu Bilerek Hareket Ettiğine İlişkin Somut Delil Bulunmadığının Gözetileceği )
• NOTER BAŞ KATİBİNİN SAHTE VEKALETNAME DÜZENLEDİĞİ İDDİASI ( Vekaletnamenin Düzenlenmesi Sırasında Nüfus Cüzdanı da İbraz Edildiği/Sanığın Nüfus Cüzdanının Sahte Olduğunu Bilerek Hareket Ettiğine İlişkin Somut Delil Bulunmadığının Dikkate Alınacağı - Resmi Belgede Sahtecilik )
• SAHTE VEKALETNAME DÜZENLEMEK ( Hazırlanan Vekaletnamenin Düzenlenmesi Sırasında Nüfus Cüzdanı da İbraz Edilmiş Olması Karşısında Başkatip Olan Sanığın İbraz Edilen Nüfus Cüzdanının Sahte Olduğunu Bilerek Hareket Ettiğine İlişkin Somut Delil Bulunmadığının Gözetileceği )
5237/m.204
ÖZET : İştirak halinde memurun resmi belgede sahteciliği suçunda; suça konu sahte vekaletnamenin sanık tarafından düzenlenip notere imzalattırıldığına dair somut delil bulunmadığı gibi, araç satış yetkisi içermesi sebebiyle fotoğraflı olarak hazırlanan vekaletnamenin düzenlenmesi sırasında nüfus cüzdanı da ibraz edilmiş olması karşısında başkatip olan sanığın ibraz edilen nüfus cüzdanının sahte olduğunu bilerek hareket ettiğine ilişkin somut delil bulunmadığı gözetilmelidir.
DAVA : Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçların uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık E. B. müdafi ile diğer sanık N. D.'ın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
1-)Ceza Yargılamasının amacı maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde ortaya çıkarılmasıdır. Kuşkunun bulunduğu hallerde bundan sanığın yararlanacağı Ceza Hukukunun en temel ve evrensel ilkesidir.
Somut olayda sanık E. B.'ın, haricen satın aldığı müşteki İ. S. adına tescilli olan 06 ... ... plakalı otomobili satabilmek amacıyla Amasya 2.Noterliğinde Başkatip olarak görev yapan diğer sanık N. D. ile iştirak halinde satış yetkisi içeren sahte vekaletname düzenletip, bu vekaletnameyi kullanarak bahsi geçen otomobili Y. Ö.'e sattığı, böylece sanıkların iştirak halinde memurun resmi belgede sahteciliği suçunu işledikleri iddia olunmuş ise de; Amasya 2.Noterliğinde 02.07.1997 tarih ve 5150 yevmiye numarası ile düzenlenmiş olan ve sahte olduğunda kuşku bulunmayan suça konu vekaletnamede başkatip olan sanık N. D.'ın isim ve imzasının bulunmaması, sanık N.'ın inkara yönelik savunması ve aynı noterlikte katip olarak çalışan ve çalıştıkları işyerinde sahtecilik yapılmış olması sebebiyle soruşturma tehdidi altında olan tanıklar A. A. ile M. K.'ın "... suça konu vekaletnamedeki bazı ifadeler N.'ın kullandığı ifadelere benziyor, sanırım bu vekaletnameyi N. düzenlemiş..." şeklindeki tahmine dayalı ve kendilerini kurtarmaya yönelik beyanları dışında suça konu sahte vekaletnamenin sanık N. D. tarafından düzenlenip notere imzalattırıldığına dair somut delil bulunmadığı gibi, araç satış yetkisi içermesi sebebiyle fotoğraflı olarak hazırlanan vekaletnamenin düzenlenmesi sırasında nüfus cüzdanı da ibraz edilmiş olması karşısında başkatip olan sanık N.'ın ibraz edilen nüfus cüzdanının sahte olduğunu ve noterliğe gelerek kendisini İ. S. olarak tanıtan kişinin gerçekte İ. S. olmadığını bilerek hareket ettiğine ilişkin somut delil bulunmadığı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyetine hükmolunması,
2-)Kabule göre de;
5271 Sayılı C.M.K.nun 226. maddesine aykırı olarak, iddianamede gösterilemeyen 765 Sayılı T.C.K.nun 80.maddesinin 5237 Sayılı T.C.K.daki karşılığı olan 43.maddenin, ek savunma hakkı verilmeden uygulanması,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık E. B. müdafi ile diğer sanık N. D.'ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümün bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı yasanın 8/1 maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı C.M.U.K.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.