Mesajı Okuyun
Old 05-02-2013, 15:12   #3
Av.MFD

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
2.Ceza Dairesi

Esas: 2009/10660
Karar: 2009/20519
Karar Tarihi: 27.02.2009

ÇEVREYİ KASTEN KİRLETMEK SUÇU - KAMU DAVASININ AÇILMASI GEREKİP GEREKMEDİĞİ - CUMHURİYET SAVCILIĞININ TAKDİR YETKİSİNİN OLDUĞU - İTİRAZIN KABULÜ GEREĞİ

ÖZET: Somut olayda kamu davasının açılması gerekip gerekmediği yönünde delilleri takdir yetkisinin Cumhuriyet Savcılığı'na ait olduğu, bu takdirin kullanılmasının iade sebebi olamayacağı, mevcut delillerin mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 Sayılı CMK. nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbarı gerekir.

(5237 S. K. m. 181) (5271 S. K. m. 170, 174, 309)

Dava: Çevreyi kasten kirletmek suçundan şüpheli Hasan Yılmaz hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Karaburun Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 14.08.2008 tarihli ve 2008/124 soruşturma, 2008/96 esas, 2008/53 sayılı iddianamenin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 170. maddesine uygun bulunmadığından bahisle aynı kanun'un 174. maddesi gereğince iadesine dair, Karaburun Sulh Ceza Mahkemesinin 20.08.2008 tarihli ve 2008/53 iddianame değerlendirme sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin, Karaburun Asliye Ceza Mahkemesinin 26.08.2008 tarihli ve 2008/42 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 27.10.2008 gün ve 12677-53917 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 18.02.2009 gün ve 2008/21406 Esas, 2002009/2722 sayılı görevsizlik kararıyla dairemize gönderilmekle okundu.

Karar: Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

Dosya kapsamına göre, her ne kadar Sulh Ceza Mahkemesince, işlendiği iddia edilen çevrenin kasten kirletilmesi suçuna dayanak yapılan bila tarihi Özcan Yavaş ile Özlem Şafak Özget tarafından Çevre ve Orman Bakanlığı adına yapılan denetim sonucunda düzenlenen tutanakta, haşatı yapılan orkinos balıklarının kanlarını teknenin deposunda biriktirerek açıkta denize deşarj edildiğinin tespit ve beyan edildiğinin belirtildiği, ancak işlendiği iddia edilen çevrenin kasten kirletilmesi suçunun gerçekleşme biçiminin, yerinin ve zamanının, suçun çevreye zarar verilebilecek boyutta olup olmadığının, ayrıca bu durumun denizde kalıcı bir birikim gösterip göstermediğinin tespitinin yapılmadığı ve suçun sübutuna etki eden yukarıda bahsedilen hususlara ilişkin delillerin toplanmadığından bahisle iddianamenin iadesine karar verilmiş ise de;

İddianamede suçun gerçekleşme biçiminin, yeri ve tarihinin gösterildiği gibi, dosya içerisinde bulunan İzmir Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü'nün 15.07.2008 tarihli ve 5529 sayılı yazısı ile Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan 04.08.2008 havale tarihli bilirkişi raporunda, söz konusu eylemin çevreye zarar verici boyutta ve kalıcı bir birikim oluşturduğunun belirtilmesi karşısında 5271 sayılı Kanun'un 170/2. maddesinde <soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı bir iddianame düzenler> hükmü uyarınca, kamu davasının açılması gerekip gerekmediği yönünde delilleri takdir yetkisinin Cumhuriyet Savcılığı'na ait olduğu, bu takdirin kullanılmasının iade sebebi olamayacağı, mevcut delillerin mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 Sayılı CMK. nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur. Gereği düşünüldü:

Sonuç: Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden Karaburun Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 26.08.2008 gün ve 2008/42 D.İş sayılı kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesinin 4.fıkrasının (a) bendi uyarınca BOZULMASINA, sonraki işlemlerin yerinde mericince yerine getirilmesine 27.02.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı

--------------------------------------------------------
T.C. YARGITAY
4.Ceza Dairesi

Esas: 2008/6206
Karar: 2008/10019
Karar Tarihi: 21.05.2008

ÇEVRENİN KASTEN KİRLETİLMESİ SUÇU - ŞÜPHELİNİN GÖREV YAPTIĞI ŞİRKETİN TUZ İŞLETMESİNDE ATIK MADDENİN TESİS İÇERİSİNDEKİ TOPRAĞA BIRAKILMASINA YOL AÇTIĞI - TOPRAĞIN MÜLKİYETİNİN KİME AİT OLDUĞU HUSUSUNUN SUÇUN ÖĞELERİ AÇISINDAN ÖNEMLİ OLMADIĞI

ÖZET: Mahkeme kirletildiği ileri sürülen arazinin kime ait olduğunun tespit edilmesini suçun sübutuna mutlak etki edecek bir kanıt olarak değerlendirmiş ise de 5237 sayılı TCY.nın 181. maddesinde kirletilen toprağın mülkiyetinin kime ait olduğu hususu suçun öğeleri veya nitelikli halleri açısından önemli olmadığından atık madde biriktirilen arazinin tapu kayıt ve krokisinin dosya içerisinde bulunması da zorunlu değildir.

(5271 S. K. m. 170, 174, 309) (5237 S. K. m. 181) (2872 S. K. m. 2, 8)

Dava ve Karar: Çevrenin kasten kirletilmesi suçundan şüpheli S. T. hakkında yapılan soruşturma sonucunda Şereflikoçhisar Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 31.08.2007 tarihli iddianamenin, 5271 sayılı CYY.nın 174/1-b maddesi uyarınca iadesine ilişkin Şereflikoçhisar Sulh Ceza Mahkemesinin 04.09.2007 gün ve 2007/193 sayılı kararma karşı yapılan itirazın reddine dair Şereflikoçhisar Asliye Ceza Mahkemesince verilip kesinleşen 12.09.2007 gün ve 2007/105 D.İş sayılı kararının Adalet Bakanlığınca 31.01.2008 gün ve 6439 sayılı Yasa Yararına Bozulmasının istenmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 14.03.2008 gün ve 31340 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Daireye gönderilmekle incelendi.

Tebliğnamede <1- Çevrenin kasten kirletilmesi suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 181. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre <ilgili kanunlarda belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya kasten veren kişi.... cezalandırılır> denilmektedir. Söz konusu suçu bakımından korunan hukuki yarar çevredir. Mülkiyet çevrenin kasten kirletilmesi suçu bakımından suçun unsuru olarak kanunda düzenlenmemiştir. Dolayısıyla atık maddelerin verildiği toprak parçasının mülkiyetinin tespiti suçun sübutu bakımından mutlak sayılan bir delil niteliği taşımamaktadır. Kaldı ki, aksinin kabulü halinde mülkiyet hakkının çevreyi kirletebilecek biçimde sınırsız kullanımının çevreyi kasten kirletme suçunu oluşturmayacağı sonucuna varılacaktır ki, yasa koyucunun bu sonucu amaçladığı da düşünülemez. Örneğin havaya, toprağa ve suya karışabilecek bir takım çevreye ve yaşam formlarına zarar verebilecek nitelikteki atıkların kişinin mülkiyetinden arazide biriktirilmesi ile çevrenin kirletilmesi söz konusu olabilmektedir. Yasanın bu durumu kapsamadığını ileri sürmek maddenin lafzına uymadığı gibi ruhuna da uygun değildir. Dolayısıyla suçun unsuru olmayan bir hususun sorulmamış olması ile suçun sübutuna etki eden bir delil toplanmaksızın düzenlenen iddianamenin düzenlenmesinde kanuna aykırı bir durumun olmadığı,

2- İddianamenin iadesine karar veren Sulh Ceza Mahkemesince konu edilmeyen, çevrenin kirletildiği iddia olunan yerin tapu kayıtları ile krokisinin mahkemece yapılacak keşif bakımından gerekli olduğu hususu itiraz makamı olan Asliye Ceza Mahkemesince ileri sürütmeyeceği,

Gözetilmeden itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir> denilmektedir.

Gereği görüşüldü;

5271 sayılı Ceza Yargılama Yasasının 174/1. maddesinde; <Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle; a) 170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen, b) Suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen, c) Önödemeye veya uzlaşmaya tabi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen, iddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.> 2872 sayılı Çevre Yasasının 2. maddesinde; <Bu Kanunda geçen terimlerden; Çevre: Canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamı, Çevre korunması: Çevresel değerlerin ve ekolojik dengenin tahribini, bozulmasını ve yok olmasını önlemeye, mevcut bozulmaları gidermeye, çevreyi iyileştirmeye ve geliştirmeye, çevre kirliliğini önlemeye yönelik çalınmaların bütününü, Çevre kirliliği: Çevrede meydana gelen ve canlıların sağlığını, çevresel değerleri ve ekolojik dengeyi bozabilecek her türlü olumsuz etkiyi, Alcı ortam: Hava, su, toprak ortamları ile bu ortamlarla ilişkili ekosistemleri, Atık: Herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan her türlü maddeyi, ifade eder.> Aynı Yasanın 8. maddesinin 1. fıkrasında <Her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.> 2. fıkrasında ise <Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla hükümlüdürler.> hükümleri yer almaktadır.

Somut olayda, Şereflikoçhisar Cumhuriyet Başsavcılığınca, şüpheli S. T. hakkında, sorumlu müdür olarak görev yaptığı şirketin tuz işletmesinde tuzun yıkanması sonucu ortaya çıkan atık maddenin tesis içerisindeki toprağa bırakılmasına yol açarak çevrenin kasten kirletilmesi suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır. İncelenen iddianamede, şüphelinin kimliği, ihbarda bulunan kurumun adı, yüklenen suç ve uygulanması gereken yasa maddeleri, yüklenen suçun işlendiği yer ve tarih ile suçun kanıtlarının açıklandığı görülmektedir. İddianamenin iadesi karanının, suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan bir kanıt toplanmadan kamu davası açılmasına dayandırıldığı anlaşılmaktadır. Mahkeme kirletildiği ileri sürülen arazinin kime ait olduğunun tespit edilmesini suçun sübutuna mutlak etki edecek bir kanıt olarak değerlendirmiş ise de 5237 sayılı TCY.nın 181. maddesinde kirletilen toprağın mülkiyetinin kime ait olduğu hususu suçun öğeleri veya nitelikli halleri açısından önemli olmadığından atık madde biriktirilen arazinin tapu kayıt ve krokisinin dosya içerisinde bulunması da zorunlu değildir. Anılan yasal düzenlemenin ilgili kanun olarak gönderme yaptığı 2872 sayılı Çevre Yasasında da atık maddenin bırakıldığı toprağın, mülkiyetinin kime ait olduğu gözetilmeksizin korunması zorunluluğuna değinilmiştir. İddianamenin iadesi kararının gerekçesinin, 5237 sayılı TCY.nın 181. maddesinin koruduğu hukuki değere karşı gerçekleştirilecek eylemlerin bir kısmını yaptırmışız bırakacağı açıktır. Belirtilen nedenlerle İddianamenin iadesi kararına karşı yapılan itirazı inceleyen merciin erdiği ret kararı hukuka aykırıdır.

Sonuç: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yapılan açıklamalar ışığında yerinde görüldüğünden, çevrenin kasten kirletilmesi suçundan şüpheli S. T. hakkında düzenlenen İddianamenin iadesi kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin, Şereflikoçhisar Asliye Ceza Mahkemesince verilip kesinleşen 12.09.2007 gün ve 2007/105 D. İş sayılı kararın, 5271 sayılı CYY.nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı yasa maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin yerinde tamamlanmasına, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı