|
T.C. YARGITAY
15.Hukuk Dairesi
Esas: 2011/5376
Karar: 2012/138
Karar Tarihi: 19.01.2012
ALACAK DAVASI - BELGEDEKİ İMZANIN DAVALILARA AİT OLDUĞU - DAVALILARIN BOŞA İMZALADIKLARI BELGENİN ANLAŞMAYA AYKIRI DOLDURULDUĞUNU İSPAT EDEMEDİKLERİ - DAVANIN REDDİNİN İSABETSİZLİĞİ - HÜKMÜN BOZULMASI
ÖZET: Adli Tıp raporuna göre, belgedeki imzanın davalılara ait olduğu saptanmış, davalılar boşa imzaladıkları belgenin anlaşmaya aykırı doldurulduğunu ispat edememişlerdir. Ancak cevap dilekçelerinde sair delil demek suretiyle yemin deliline dayanmış sayılacaklarından mahkemece bu konuda davacıya yemin teklifine hakkı olduğu davalılara hatırlatılıp sonucuna göre işlem yapılmalı, yemin kabul edildiği ve eda edildiği takdirde davalılar davacıya doğrama işi yaptıklarını ve alacakları olduğunu iddia edip davacı da … tarihli celsede bir kısım işlerin yapıldığını ve bedelin ödendiğini kabul ettiğinden … tarihli belgenin imzalanmasından sonra yapılan bir imalat varsa davalılara, ödeme külfeti ise davacıya yükletilerek yapılan bir imalat saptandığında bedeli kanun uyarınca yapıldığı tarihteki rayiçlerden rapor alınıp saptanarak davalıların yaptıkları imalattan dolayı alacakları varsa, davacı alacağından düşülerek sonuca varılmalıdır. Mahkemece bu hususlar üzerinde durulmadan davanın reddi doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
(818 S. K. m. 133, 366)
Dava: Hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat E. D. geldi. Davalı vekili gelmedi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı avukatı dinlendikten sonra eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmal edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kâğıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü:
Karar: Dava, 23.283 DM'nin davalıdan tahsili istemiyle açılmış, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar tarafların temyizi üzerine dairemizce alacağın zamanaşımına uğradığı, davanın reddi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyan mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece verilen bir kararın Yargıtay ilgili dairesince bozulması üzerine mahkemece bozmaya uyulduğu takdirde lehine bozma yapılan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluştuğundan bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmesi kural olarak yerinde bulunmakta ise de, öğreti ve Yargıtay İçtihatlarında maddi hata sonucu verilen üst derece mahkemelerinin bozma kararına uyulması halinde usulü müktesep hak oluşmayacağı, bu durumda yapılan maddi hata dikkate alınarak yeniden inceleme yapılabileceği kabul edilmektedir.
Dava konusu olayda davacı alacağını 22.04.1991 tarihli borç ikrarını havi belgeye dayandırmış olup belgeyle ikrar edilen borç nedeniyle dava konusu uyuşmazlıkta 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekmektedir. Her ne kadar 27.09.2004 dava tarihine kadar olayda 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş ise de davacının söz konusu belgeye müsteniden İstanbul 2. İcra Müdürlüğü'nün 1994/11912 sayılı dosyasıyla davalılar aleyhine 28.09.1994 tarihinde icra takibi yaptığından ve BK'nun 133/11. maddesi uyarınca zamanaşımı kesilmiş olduğundan bu tarihten itibaren davanın açıldığı tarihe kadar 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmamıştır. Esasen icra takibinin işlemsiz bırakıldığı 11.11.1994 tarihi nazara alındığında da zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmıştır. Dairemizce zamanaşımını kesen icra takip dosyası nazara alınmadan yapılan maddi hata sonucu kararın bozulması, bu nedenle yerinde görülmediğinden ve davalılar yararına usulü kazanılmış hakkın oluşmadığı anlaşıldığından dairemizin 26.05.2009 gün ve 2008/3393 Esas, 2009/3102 Karar sayılı maddi hataya dayalı bozma kararının kaldırılmasına karar verilip, dosya yeni baştan incelendi.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle 02.04.1991 tarihli borç ikrarına havi belgenin anlaşma hilafına doldurulduğunun ispat edilememiş olmasına göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Adli Tıp raporuna göre, belgedeki imzanın davalılara ait olduğu saptanmış, davalılar boşa imzaladıkları belgenin anlaşmaya aykırı doldurulduğunu ispat edememişlerdir. Ancak cevap dilekçelerinde sair delil demek suretiyle yemin deliline dayanmış sayılacaklarından mahkemece bu konuda davacıya yemin teklifine hakkı olduğu davalılara hatırlatılıp sonucuna göre işlem yapılmalı, yemin kabul edildiği ve eda edildiği takdirde davalılar davacıya doğrama işi yaptıklarını ve alacakları olduğunu iddia edip davacı da 02.12.2004 tarihli celsede bir kısım işlerin yapıldığını ve bedelin ödendiğini kabul ettiğinden 12.04.1991 tarihli belgenin imzalanmasından sonra yapılan bir imalat varsa davalılara, ödeme külfeti ise davacıya yükletilerek yapılan bir imalat saptandığında bedeli BK'nun 366. maddesi uyarınca yapıldığı tarihteki rayiçlerden rapor alınıp saptanarak davalıların yaptıkları imalattan dolayı alacakları varsa, davacı alacağından düşülerek sonuca varılmalıdır. Mahkemece bu hususlar üzerinde durulmadan davanın reddi doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan sebeplerle dairemizin bozma kararının maddi hata sebebiyle kaldırılarak davanın reddine dair verilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, 825,00.-TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 19.01.2012 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
|