Sayın Yiğit,
Değerlendiriniz:
BK m.47: "Hâkim, hususi halleri nazara alarak cismanî, zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir."
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 12.6.1981 T., E: 1981/7633, K: 1981/8562; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 02.06.1994 T., E: 1994/1898, K: 1994/5093; Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 22.02.2007 T., E: 2006/18030, K: 2007/2541: "...manevi tazminat isteme hakkı, kural olarak zarar görene ait bir haktır. Ancak, zarar gören ölmeden önce dava açmış veya dava açma iradesini izhar etmiş ise, manevi tazminat isteme hakkı mirasçılarına intikal eder. Mirasçılar açılmış davaya devam edebilirler veya dava henüz ikame edilmemiş ise, bizzat dava açabilirler ( Hukuk Genel Kurulu'nun 03.04.1963 gün ve E: 1963/4-80, K: 1963/42 sayılı kararı )..."
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 27.03.2007 T., E: 2007/3976, K: 2007/5212: "...Borçlar Kanununun 47. maddesine göre manevi tazminat isteme hakkı doğrudan doğruya cismani zarara uğrayan kişiye aittir. Yansıma yoluyla aynı eylem nedeniyle manevi üzüntü duyanlar manevi tazminat isteyemezler. Ancak cismani zarar kavramına ( BK m.46 ve 47 ) ruhsal bütünlüğün ihlali sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin girdiği bu maddelerde
sadece maddi sağlık bütünlüğünün değil ruhsal ve sinirsel bütünlüğün de korunduğu öğretide ve Yargıtay kararlarında kabul edilmektedir. Öyleyse bir kişinin cismani zarara uğraması durumunda, onun ( ana, baba, karı, koca gibi ) çok yakınlarından birinin de ayın eylem nedeniyle
ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğü ağır şekilde bozulmuşsa ( örneğin eyleme uğrayan yakın kişi %100 iş göremez duruma gelmişse ) onların da manevi tazminat isteyebilecekleri kabul edilmelidir. Bu durumda olanların zararları ile haksız eylem arasında uygun illiyet bağı mevcut olduğundan yansıma yoluyla değil, doğrudan zarara uğrama söz konusudur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.4.1995 gün ve 1995/ 11-122,1995/430 23.9.1987 gün ve E. 1987/9-183 K. 1987/655 sayılı kararları da aynı esaslara dayanmaktadır..."
 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan Av.İbrahim YİĞİT |
 |
|
|
|
|
|
|
...meslek hastalığına yakalandığı, maluliyetinin de % 44 olduğu...ölümün meslek hastalığından olduğu yönündeki iddiamızda ısrar etmeyerek meslek hastalığına tutulan müvekkil murisinin, tutulduğu bu meslek hastalığında işveren kusurunun tespiti için kusur incelemesi talep ederek, manevi tazminat talebimizin hüküm altına alınmasını istemek...
|
|
 |
|
 |
|
TBK m.56: "Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.
Ağır bedensel zarar veya ölüm
hâlinde, zarar görenin veya ölenin
yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir."
Gerekçesinden: "...Tasarının 55 inci maddesinin ikinci fıkrası, bedensel zararlara ilişkin olmak üzere, 818 sayılı Borçlar Kanununda yer verilmeyen, yeni bir hükümdür. Öğreti ve uygulamadaki çağdaş gelişmeler göz önünde tutularak, hâkimin sadece ölüm hâlinde değil, ağır bedensel zararlarda da zarar görenin yakınlarına, manevî tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebileceği kabul edilmiştir. Ayrıca, 818 sayılı Borçlar Kanununda, ölüm hâlinde, "ölünün ailesi" yararına olmak üzere manevî tazminata karar verilebileceği öngörüldüğü hâlde, Tasarıda "ölenin yakınları" yararına olmak üzere manevî tazminata karar verilebileceği belirtilerek, hükmün kapsamı genişletilmiştir."
Adalet Komisyonu Raporu'ndan: "...
"Ağır bedensel zararın takdiri"nde, zarara uğrayan organların önemi, oluşan iş-görmezlik derecesinin oranı, uğranılan ruhsal zararın niteliği ve diğer durumlar gözetilecektir. "Yakın" kavramının belirlenmesinde, ölen yahut ağır bedensel zarara uğrayanla yakın olduğu iddia olunan kişi arasında düzenli ve yoğun bir ilişkinin ve olay sebebiyle bedellendirilebilecek ağır bir teessürün varlığı gözetilecektir..."
Saygılar...