|
Sayın av.aysenn,
Aşağıdaki Yargıtay kararında, sayın garani'nin de bahsettiği muhdesatların durumları ile ilgili bilgi verilmekte;
6.Hukuk Dairesi
Esas: 2008/12068
Karar: 2008/13761
Karar Tarihi: 15.12.2008
ORTAKLI
ĞIN GİDERİLMESİ DAVASI - PAYDAŞLIĞIN SATIŞ SURETİYLE GİDERİLMESİNE İLİŞKİN DAVALARDA USUL - BÜTÜNLEYİCİ PARÇANIN KİME AİT OLDUĞUNUN TESPİTİ GEREĞİ - ON GÜNLÜK KESİN SÜRE
ÖZET: Payda
şlığın satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç gibi bütünleyici parçanın kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde eğer bunların değeri sulh mahkemesinin görevine giriyorsa olay bir hadise olarak, sulh mahkemesinde çözümlenir. Aksi halde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere on günlük yasal süre verilmelidir. Yasadan doğan bu süre kesin olup kısaltılamaz ve uzatılamaz. Bu süre içerisinde dava açılırsa sonucun beklenmesi, açılmaz ise o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir.
(4721 S. K. m. 698) (1086 S. K. m. 567)
Dava: Mahalli mahkemesinden verilmi
ş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı paydaşlığın giderilmesi davasına dair karar davalılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Uyuşmazlık, 101 parsel nolu taşınmazın ortaklığının giderilmesine ilişkindir. Mahkemece, satış kararı verilmiş, hüküm davalılar Muammer ve Cemil vekili tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı vekili dava dilekçesinde, 101 parsel nolu taşınmazın aynen, olmadığı takdirde satılarak ortaklığının giderilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalılar Muammer ve Cemil vekili, müvekkilleri tarafından 200 adet zeytin ağacı, 30 adet meyve ağacının dikildiğini, taşınmazın duvar ve çit ile çevrildiğini belirterek mülkiyetin tespiti için dava açacaklarını, süre verilmesini istemişlerdir. Mahkemece, A... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2004/71 Es. ile dava konusu taşınmazlar üzerinde bulunan ağaç ve duvarın aidiyeti hususunda davalılar tarafından açılan davanın bekletici mesele yapılmasına karar verilmiş ise de anılan ara kararından dönülerek dava konusu taşınmazın üzerindeki muhdesatlar ile birlikte satılarak ortaklığın giderilmesine karar verilmiştir.
Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç vs gibi bütünleyici parça (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar (ortaklar) ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesinde bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.
Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etme ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir.
Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç gibi bütünleyici parçanın (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde eğer bunların değeri sulh mahkemesinin görevine giriyorsa olay bir hadise olarak, sulh mahkemesinde çözümlenir. Aksi halde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HUMK.'nun 567. maddesi hükmü uyarınca on (10) günlük yasal süre verilmelidir. Yasadan doğan bu süre kesin olup kısaltılamaz ve uzatılamaz. Bu süre içerisinde dava açılırsa sonucun beklenmesi, açılmaz ise o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir.
Olayımıza gelince; davaya konu edilen ve satışına karar verilen 101 parsel nolu taşınmaz üzerinde çok sayıda zeytin ağacı bulunduğu, tel örgü ile çevrildiği, basit bir bağ evi bulunduğu yerinde yapılan uygulamalı keşif sonucu belirlenmiştir. Davalılar Muammer ve Cemil Örnek vekili söz konusu ağaçların müvekkilleri tarafından dikildiğini, duvarın da yine müvekkilleri tarafından yaptırıldığını ileri sürerek mülkiyetin tespiti için dava açacaklarını bildirmiş ve A... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 2004/71 Es. sayılı dosyasında açılan dava mahkemece incelendikten sonra bekletici mesele yapılmasına karar verildiği halde HUMK.'nun 567. maddesinde öngörülen süre içinde davanın açılmadığı gerekçesiyle bekletici mesele yapılmasından vazgeçilmiştir. Anılan madde hükmü hakimin taraflara önel vermesi hallerinde uygulanır. Olayımızda ise muhdesatın mülkiyetini iddia eden davalılar kendiliğinden dava açtıklarına göre bu davanın süresinde açılmadığından söz edilemez.
Bu durumda mahkemece muhdesatın aidiyetine ilişkin işbu davanın bekletici mesele yapılarak sonucuna göre satış bedelinin dağıtılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK. nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 15.12.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.Ecrimisil ve müdahalenin meni davasında da intifadan men koşulu önem arz etmektedir. Aşağıdaki Yargıtay kararlarında bu konudan bahsedilmektedir;
Ecrimisile konu edilen ve tarafların paydaş olduğu taşınmazlardan, kural olarak paydaşlar intifadan men edilmedikçe birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. 3.HD. 09.05.2012 T 4664-5183 E-K
Kural olarak, paydaşlar intifadan men edilmedikçe birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. Ancak, bu kuralın bazı istisnaları vardır ki, bunlar; davacı paydaş tarafından davalı paydaşlar aleyhine daha evvel bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması halleridir. Bu ayrık durumlarda intifadan men koşulu aranmaz. Sözü edilen davaların açılmış olması hallerinde ise, o dava dilekçesinin davalı paydaşa tebliğ edildiği tarihten sonrasına ilişkin olarak intifadan men koşulu gerçekleşmiş sayılır. 3. HD 12.2.2004 T. 503-797 E-K
Davaya konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paydaşlar kural olarak intifadan men edilmedikçe birbirlerinden ecrimisil isteyemezler.
İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de; ecrimisil istenen süreden önce veya süre içinde davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan yararlanmak isteğini davalı paydaşa bildirmiş olmasına bağlıdır. Bu koşul, dava şartı niteliğinde olduğundan gerçekleşip gerçekleşmediğinin mahkemece resen araştırılarak saptanması gereklidir.
İntifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası ise, yemin dahil her türlü delil ile ispatlanabilir. 3. HD 5.4.2004 T. 2969-3143 E-K
3.Hukuk Dairesi
Esas: 1990/2609
Karar: 1990/9339
Karar Tarihi: 19.11.1990
ÖZET : Özellikle sözkonusu ta
şınmazlardaki incir ağaçlarının ortak muris tarafından ya da taraflarca müştereken dikilip yetiriştirildiği belirlenirse, intifaden men koşulu aranmayacağından, diğer yönler (yani tarflar arasında düzenlenen ve anılan izaleyi şuyu davasının reddine ilişkin karara esas alınan 3.9.1970 tarihli sözleşmede yazılı bölüşme şekli ve bu sözleşmeye göre davacıya ayrılan taşınmaz bölümünün davalılarca işgal edilip edilmediğinin kesin olarak saptanması ve işgal bulunduğu takdirde bu bölüm için intifaden men aranmaksızın işgal süresi ve ecrimisil miktarı gibi hususlar) üzerinde durulması ve sonuçlarına göre bir karar verilmesi gerekir.
Dava: Dava dilekçesinde fazlaya ait hak saklı tutularak 165.000 lira ecrimisilin masraflarla birlikte davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsili istenilmiştir. Mahkemece, davanın reddi cihetine gidilmiş; hükmü, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:
Karar: Davada, tarflara ortak muristen kalan 240 ve 247 parsel sayılı incir bahçelerinin, davalılarca işgal ve istifade edilip davacının yararlandırılmadığı iddiasıyla 1984-1988 yıllarına ilişkin olarak ecrinmisil istenmiştir.
Mahkemece, sözkonusu taşınmazların taraflara ortak muristen kaldığı ve dolayısıyla paydaş oldukları kabul edilerek intifadan men koşulunun gereçekleşmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Her ne kadar kural olarak, paydaşların birbirinden ecrimisil isteyebilmesi intifaden men koşulunun gerçekleşmiş olmasına bağlı ise de, bu kuralın bir takım istisnaları vardır. Örneğin ecrimisile konu edilen taşınmazın (meyve bahçesi gibi) doğal ürün veren, (dükkan gibi kira getiren) hukuksal semereli bir yer olması, ecrimisil isteyen paydaşını diğer paydaş veya paydaşlar aleyhine daha önce (ortak taşınmazın yalnızca onlar tarafından kullanılmasına rıza göstermediğine dair) elatmanın önlenmesi ve ecrimisil gibi davalar açmış bulunması taşınmazı kullanan davalı paydaş veya paydaşların, davacı paydaşın paydaşlığını inkar (başka bir anlatımla taşınmazın tamamında hak iddia) etmesi hallerinde intifaden men koşulu aranmaz, yada açılan önceki davanın dava dilekçesinin tebliği tarihinden sonrası için itifaden men koşulu gerçekleşmiş sayılır. Bu gibi durumlar dışında ise, intifadan men koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği hususu, yemin dahil her türlü delille kanıtlanabilir.
Ecrimisile konu edilen taşınmazların, gerek kayden ve gerekse fiilen incir bahçesi oldukları dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu nitelikleri itibariyle doğal ürün veren yerlerden sayılacaklarından intifaden men koşulu aranmak gerekir. Kaldı ki, davacı tarafından aynı davalılar aleyhine 20.10.1986 tarihinde açılan ve Ödemiş Sulh Hukuk Mahkemesi'nce 14.4.1987 gün ve 1627/617 sayı ile karar bağlanan izaleyi şuyu davasının dava dilekçesinde; davacının, kendisini davalıların bu taşınmazlara sokmadıklarına dair iddiası mevcut olmakla, o dava dilekçesinin davalılara tebliğ edildiği tarihten sonrası için davacı lehine intifaden men koşulu gerçekleşmiş sayılır. Öte yandan, bu davanın keşfinde bir kısım davalıların, anılan taşınmazlarda davacının payı veya ilgisi bulunmadığını öne sürmüş olmaları dahi onlar yönünden, intifaden men koşulunu kendiliğinden gerçekleştirir.
O halde; belirtilen ilkeler gözetilerek, özellikle sözkonusu taşınmazlardaki incir ağaçlarının (yalnızca davalı paydaşlarca dikilip yetiştirilmesi durumu müstesna olmak üzere) ortak muris tarafından ya da taraflarca müştereken dikilip yetiriştirildiği belirlenirse, intifaden men koşulu aranmayacağından, diğer yönler (yani tarflar arasında düzenlenen ve anılan izaleyi şuyu davasının reddine ilişkin karara esas alınan 3.9.1970 tarihli sözleşmede yazılı bölüşme şekli ve bu sözleşmeye göre davacıya ayrılan taşınmaz bölümünün davalılarca işgal edilip edilmediğinin kesin olarak saptanması ve işgal bulunduğu takdirde bu bölüm için intifaden men aranmaksızın işgal süresi ve ecrimisil miktarı gibi hususlar) üzerinde durulması ve sonuçlarına göre bir karar verilmesi gerekirken, bu cihetin düşünülmeksizin yazılı şekilde davanın reddi doğru değildir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin ödenen temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.11.1990 gününde oybirliği ile karar verildi
|