|
Sayın Av. H. Atıl Aydın,
Yukarıdaki kararlara ek olarak, aşağıda aynı şekilde verilmiş kararlar bulunmaktadır. Bilgilerinize.
Saygılarımla.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2004/9-508
K. 2004/562
T. 20.10.2004
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Davanın Kabulü veya Reddi Yönünde Verilen Kararların Kesin Hüküm Oluşturduğu - Yargılama Sırasında Yapılan Ödeme )
• YARGILAMA SIRASINDA YAPILAN ÖDEME ( İtirazın İptali Davalarında Takibe İtirazda Bildirilmemiş Olsa Bile Borcun Sonradan Ödendiği İddiasının Araştırılması Gereği )
• TAKİBE İTİRAZDA BİLDİRİLMEYEN ÖDEME ( İtirazın İptali Davası - Borcun Sonradan Ödendiği İddiasının Araştırılması Gereği )
• BORCUN SONRADAN ÖDENMESİ ( İtirazın İptali Davalarında Takibe İtirazda Bildirilmemiş Olsa Bile Bu İddianın Araştırılması Gereği )
• KESİN HÜKÜM ( İtirazın İptali Davalarında Davanın Kabulü veya Reddi Yönünde Verilen Kararların Kesin Hüküm Oluşturduğu - Yargılama Sırasında Yapılan Ödeme )
2004/m. 67
1086/m.237
ÖZET : İtirazın iptali davasındaki uyuşmazlık, yargılama sırasında yapılan ödemenin nazara alınıp alınamayacağı noktasında toplanmaktadır. Bu nevi davalarda davanın kabulü veya reddi yönünde verilen kararlar kesin hüküm oluşturur. İtirazın iptali davaları yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan alacaklı alacağını HUMK uyarınca caiz olan her türlü delille ispat edebilir. Bu nedenle takibe itirazda bildirilmemiş olsa bile borcun sonradan ödendiği iddiası araştırılmalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 15.04.2003 gün ve 2001/342 E. 2003/203 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 22.01.2004 gün ve 2003/11607 E. 2004/943 K. sayılı ilamı ile; ( ... İcra takibine ve davaya konu itiraz konusu alacakların bir kısmının dava tarihinden sonra, yargılama sırasında ödendiği anlaşılmaktadır. Bu ödenen miktarlar düşüldükten sonra kalan bakiye alacak için İtirazın iptaline ve takibin devamına karar vermek gerekirken yargılama sırasında yapılan ödeme nazara alınmadan tüm İcra takibindeki miktarı kapsayacak şekilde nihai hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir... )gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, İcra ve İflas Kanunu'nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili; iş akti sona eren davacının, kıdem ve ihbar tazminatı ile bakiye ücret alacaklarının davalı işverence ödenmemesi üzerine, toplam 8496 USD karşılığı 5.685.000.000.-TL alacağın tahsili için davalı aleyhine ilamsız icra takibine giriştiğini, ancak davalının borca haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile davalının % 40'dan aşağı olmamak üzere İcra ve inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; davacının hak edip de alamadığı tazminat ve ücret alacağı bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemenin; "Bilirkişi raporunda hesaplanan toplam 5.673.943.171.-TL alacağa davalının itirazının haksız olduğu, dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin ise infaz sırasında İcra müdürlüğünce değerlendirilmesi gerektiği" gerekçesiyle, yargılama sırasında ödenen miktar düşülmeden, "Davanın kabulü ile 5.673.943.171.-TL asıl alacak yönünden itirazın iptaline" dair verdiği karar, özel dairece yukarıda açıklanan gerekçeyle bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Davacının, taraflar arasında aktedilen iş akdine dayanarak, 2240 USD ihbar tazminatı, 1805 USD kıdem tazminatı, 1600 USD izin alacağı ve 2851 USD ücret alacağı olmak üzere toplam 8.496 USD karşılığı 5.685.000.000.-TL alacağın tahsili için davalı aleyhine ilamsız İcra takibine giriştiği, davalı işveren vekilinin borca İtirazı üzerine, görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı işverence, 30.01.2001 dava tarihinden sonra, davacının banka hesabına 09.02.2001 tarihinde 2000 USD yatırıldığı konusunda da uyuşmazlık mevcut değildir.
Uyuşmazlık; yargılama sırasında davalı işverence davacının banka hesabına yatırılan kısmi ödemenin, İcra takibine ve davaya konu alacaktan mahsup edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki; itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun İtiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir eda davasıdır.
Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi; davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır. Bu nedenledir ki mahkeme itirazın iptali davasında; tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Şu açıklamalardan anlaşıldığı üzere; itirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan ( İİK. m. 67/1 ); alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Giderek, borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, somut olayda olduğu gibi, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olup olmadığına dair bir karar vermesi gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde üzerinde durulması gereken bir başka yön ise, takip konusu alacak için borçlunun icra dairesi dışında yaptığı ödemelerin, takip konusu alacaktan İcra Müdürlüğü'nce kendiliğinden mahsup edilemeyeceğidir. Eş söyleyişle, harici ödemelerin İcra Müdürlüğü'nce kabulü için, alacaklının muvafakati gerekir.
Nitekim, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 12. maddesinde; icra dairesinin, takip konusu alacaklar için yapılan ödemeleri kabul zorunluluğu düzenlenmiş olup, bunun yanında, borçlunun ( alacaklının muvafakati aranmaksızın )İcra dairesine ödenen miktar kadar borcundan kurtulduğu belirtilmiştir.
Bu açık hüküm karşısında, İcra Müdürlüğü'nce; ancak İcra dairesine yapılan ödemelerin nazara alınacağı açıktır.
Hal böyle olunca; somut olayda, dava tarihinden sonra yapılan ödemenin İcra dairesi dışında, davacının banka hesabına yapıldığı göz önüne alınarak, mahkemece bu kısmi ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğuna dair bir karar verilmesi, diğer bir ifadeyle, bilirkişi raporunda tespit edilen alacak miktarından, kısmi ödeme konusu 2000 USD mahsup edildikten sonra kalan bakiye alacak için hüküm kurulması gerekirken, aksine düşüncelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 20.10.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
__________________________
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2007/19-159
K. 2007/220
T. 18.4.2007
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Açılmadan Önce Borcun Kısmen Ödenmesi Halinde Alacaklının Ödenen Kısım İçin Dava Açmakta Hukuki Yararı Olmadığı - Kısmi Ödeme Düşülerek Karar Verilmesi Gereği )
• KISMİ ÖDEME ( İtirazın İptali Davası Açılmadan Önce Borcun Kısmen Ödenmesi Halinde Alacaklının Ödenen Kısım İçin Dava Açmakta Hukuki Yararı Olmadığı )
• İCRA İNKAR TAZMİNATI ( Ödenen Kısım İçin İcra İnkar Tazminatına Hükmedilemeyeceği )
2004/m.67
ÖZET : İtirazın iptali davası açılmadan önce borcun kısmen ödenmesi halinde, alacaklının ödenen kısım için dava açmakta hukuki yararı yoktur. Kısmi ödeme düşülerek karar verilmelidir.
Ödenen kısım için icra inkar tazminatına hükmedilemez.
DAVA : Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 5. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.6.2004 gün ve 2002/602-2004/314 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 15.05.2005 gün ve 2004/10346-2005/5549 sayılı ilamı ile;
( ... Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki sonucu düzenlenen faturalar bedelinin ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için girişilen icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı vekili, davacı tarafın yükümlülüklerini yerine getirmediğinden, ödeme konusunda sorunlar yaşandığını, davacının ihtarına cevap verdiklerini, gönderilen malların bir kısmının ayıplı olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne, itirazın 17.141.889.740.-TL asıl alacak ve 380.179.198.-TL işlemiş faiz toplamı 17.522.068.938.-TL üzerinden iptali ile %40 inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Davadan önceki ödemeler düşülerek sorumluluğa karar verilmesi gerekirken, bunların icraca infazda gözetilmesi gerektiği gerekçesiyle davadan önceki ödemelerin faizleriyle davalının sorumluluğuna yol açacak biçimde hüküm oluşturulması usule aykırıdır... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, İcra ve İflas Kanununun 67. maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı/alacaklı vekili; taraflar arasındaki ticari ilişki sebebiyle davalı şirkete teslim edilen ve faturası kesilen malzeme bedellerinin ödenmemesi üzerine müvekkili tarafından keşide edilen 08.05.2002 tarih ve 10915 yevmiye numaralı ihtarname ile asıl alacak ve faizinin ödenmesinin istenildiğini, davalının değişik vadeli on beş fatura bedeli ve faizi toplamı 36.064.400.000 TL'yi vadelerinde ödemeyerek temerrüde düştüğünü, davalı tarafça ödeme yapılmaması üzerine girişilen ilamsız icra takibinde davalının borca haksız şekilde itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı/borçlu vekili; müvekkilinin sözlü ikazlarına rağmen davacının yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmediğini, bu nedenle taraflar arasında ödeme miktarı ve biçiminde sorunlar doğduğunu, taraflar arasında işin yapımında kullanılan malzeme sözleşmeye aykırı olduğundan ayıplı malzeme miktarı kadar eksik iş yapılmasının söz konusu olduğunu; müvekkili tarafından davacıya değişik tarihlerde belgeli ödemede bulunulduğu halde bu ödemelerin davacı talebinde dikkate alınmadığını savunarak, davanın reddi ile %40 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunu benimsemek suretiyle ve "davalının toplam 17.141.889.740 TL alacağa itirazının haksız olduğu, takip tarihinden sonra yapılan 8.000.000.000 TL ödemenin infaz sırasında icra müdürlüğünce nazara alınması gerektiği" gerekçesiyle, dava tarihinden önce yapılan ödemeler düşülmeden, "Davanın kısmen kabulüne, 17.141.889.740 TL asıl alacak ve 380.179.198 TL takip tarihine kadar işlemiş faiz olmak üzere, toplam 17.522.068.938 TL üzerinden takibin devamına" dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece "itirazın iptali davalarında haklılık durumunun takip tarihi itibariyle belirlenmesi gerektiği, takip ve dava tarihinden sonra yapılan ödemelerin icra müdürlüğünce infaz sırasında nazara alınıp asıl borçtan mahsup edilmesi gereğine hüküm fıkrasında işaret edildiğinden, davalı aleyhine bir uygulamanın da söz konusu olmadığı" gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Davacının, taraflar arasındaki ticari ilişki sonucu düzenlenen faturalar bedelinin ödenmemesi üzerine 18.6.2002 tarihinde; 26.305.530.000 TL asıl alacak, 8.173.336.000 TL ihtar tarihine kadar işlemiş faiz, 1.585.600.000 TL 16.5.2002 tarihinden itibaren işlemiş faiz olmak üzere, toplam 36.064.400.000 TL alacağın tahsili için davalı aleyhine ilamsız icra takibine giriştiği, davalı vekilinin borca itirazı üzerine, 11.9.2002 tarihinde görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı/borçlu tarafından davacı/alacaklıya banka havalesi ile; 18.6.2002 takip tarihinde 2.000.000.000 TL, takip tarihinden sonra 5.7.2002 günü 2.000.000.000 TL ve 25.7.2002 günü 1.000.000.000 TL ödemeler yapıldığı; yine eldeki davanın açılmasından sonra, 5.11.2002 tarihinde banka havalesi ile 5.000.000.000 TL ödemede bulunulduğu konusunda uyuşmazlık mevcut değildir.
Uyuşmazlık; borç miktarının takip tarihindeki duruma göre mi, yoksa itirazın iptali davasının açıldığı tarihteki durum itibariyle mi belirlenmesi gerektiği; bir başka ifadeyle mahkemece, icra takibinden sonra ve davadan önce yapılan ödemelerin borçtan düşülmesinin gerekip, gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki; itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir eda davasıdır.
Mahkemenin davanın reddi yada kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi; davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki mahkeme itirazın iptali davasında; tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Şu açıklamalardan anlaşıldığı üzere; itirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan ( İİK. m.67/1 ); alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Burada borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; alacak miktarının, takip yada dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır. Henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesi mümkündür ve bunu engelleyen herhangi bir yasa hükmü yoktur. Borçlu, itirazın iptali davası açılmamış iken, itirazına konu borcu tamamen öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmasına gerek kalmayacak ve böyle bir davayı açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır. Zira, itirazın iptali davası açılmasında amaç, itiraz nedeniyle kanun gereğince kendiliğinden durmuş olan takibin devamını sağlamaktır. Takibin devamı yoluyla elde edilecek olan sonuç ( alacağın tahsili ), borçlunun tüm borcu ödemesiyle zaten gerçekleşmiş olacağına göre; gerçekleşmiş olan bu sonucu sağlamak üzere bir dava açılmasında hukuki yarar bulunmayacaktır. Bunun gibi, takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda; ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından da itirazın iptalinin istenilmesinde hukuki yararın mevcut olmayacağı kuşkusuzdur.
Dolayısıyla, itirazın iptali davası açılmadan önce borcun kısmen ödendiği hallerde, alacaklının ödenen kısım yönünden dava açmakta hukuki yararı olmayacağından, ödenen miktar gözönüne alınmaksızın bu kısım için de icra inkar tazminatına hükmedilemeyecektir. Alacağın varlığının dava tarihi gözetilerek belirlenmesi ve alacaklının dava tarihi itibariyle haklılık durumuna göre icra inkar tazminatına hükmedilmesi, dava ekonomisi ve yararlar dengesine de uygun düşecektir.
Şu da eklenmelidir ki; takip konusu alacak için borçlunun icra dairesi dışında yaptığı ödemeler, takip konusu alacaktan İcra Müdürlüğünce kendiliğinden mahsup edilemeyeceğinden; eş söyleyişle, harici ödemelerin İcra Müdürlüğünce kabulü için, alacaklının muvafakati gerektiğinden; itirazın iptali davasında mahkemece kısmi ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğuna dair bir karar verilmesi gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.
Sonuç olarak; icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından kısmi ödeme yapılmış olması halinde mahkemece, kısmi ödemeler düşülerek, dava tarihine göre belirlenecek bakiye alacak tutarı üzerinden karar verilmesi gerekir.
Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.03.2005 gün, E:2005/19-200 K:2005/210 ve 08.06.2005 gün, E:2005/19-270 K:2005/365 sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiş; 20.10.2004 gün, E:2004/9-508-2004/562 sayılı kararında ise aynı ilkeden hareketle, itirazın iptali davası açıldıktan sonra dahi yapılan kısmi ödemelerin, takip ve dava konusu alacaktan mahsup edildikten sonra bakiye alacak için hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak, dava tarihinden önce borçlu tarafından yapılan kısmi ödemeler düşülmek suretiyle, dava tarihine göre belirlenecek bakiye alacak tutarı üzerinden karar verilmesi gerekirken; yanılgılı gerekçeyle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 18.04.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
|