| 
		 
			
			 
			
			
			
			
		 
			
				  
				
		
	  | 
	
	
		
			
			
				 
				
			 
			 
			
		
		
		
		Bahsettiğiniz karar 4. ceza dairesinin 2011 tarihli kararı. 
 
         
                 T.C. YARGITAY 
    
  4.Ceza Dairesi 
  Esas:  2009/3133 
  Karar: 2011/3082 
  Karar Tarihi: 14.03.2011 
    
    
  TEHDİT VE HAKARET SUÇLARI - SANIKLARIN HACZİ ENGELLEMEYE YÖNELİK  KATILAN AVUKATA TEHDİTLE DİRENME EYLEMLERİ - AVUKATIN HACİZ SIRASINDAKİ  GÖREVİNİN YARGI FAALİYETİNE İLİŞKİN BULUNMADIĞI - FAZLA CEZA  BELİRLENMESİNİN İSABETSİZLİĞİ 
    
  ÖZET: Sanıkların haczi engellemeye yönelik katılan avukata tehditle  direnme eylemleri nedeniyle, alacaklı vekili olan avukatın haciz  sırasındaki görevinin <yargı faaliyetine> ilişkin bulunmadığı  gözetilmeden fazla ceza belirlenmesi isabetsizdir. 
    
    
  (2709 S. K. m. 141) (5271 S. K. m. 34, 230) (5237 S. K. m. 61, 265) 
    
  Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:  
    
  Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. 
    
  Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede: 
    
  1- Sanık M. A. hakkında tehdit ve hakaret suçlarından kurulan beraat hükümlerinin incelenmesinde; 
    
  Eylemlere ve yükletilen suçlara yönelik katılan Y. K.'ın temyiz  iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye aykırı olarak, temyiz  davasının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA,  
    
  2- Sanıklar M. A. ve İ. A. hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde; 
    
  Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. 
    
  Ancak;  
    
  a- Anayasanın 141/3, 5271 saydı CYY. nın 34, 230/1. maddeleri  uyarınca, mahkeme kararlarının davanın tarafları ile herkesi inandıracak  ve Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde olması, Yargıtay’ın  gerekçelerde denetimi sağlaması ve disiplin işlemini yerine getirmesi  için, kararın dayandığı tüm veriler ile bu veriler konusunda mahkemenin  ulaştığı sonuçların, bu bağlamda iddia ve savunmada ileri sürülen  görüşler, kanıtların tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas  alınan ve reddedilen kanıtların belirtilmesi, yargılama sonucunda oluşan  vicdani kanıya göre, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen eylem ve  bunun nitelendirilmesine ilişkin değerlendirmelerin açıkça gerekçeye  yansıtılması gerektiği, buna göre sanıkların hangi söz ve eylemlerle,  nerede hakaret ve tehdit suçlarını işledikleri, hakaret suçlarında  aleniyet unsurunun ne şekilde oluştuğu, sanıkların tehdit eylemlerinin  olayın gelişimine, eylemler arasındaki zaman aralığına göre ne şekilde  fikir ve irade birliği içinde gerçekleştirildiği kanıtlara dayalı olarak  gösterilmeden, yetersiz gerekçe karar verilmesi, 
    
  b- Sanıkların haczi engellemeye yönelik katılan avukata tehditle  direnme eylemleri nedeniyle, alacaklı vekili olan avukatın haciz  sırasındaki görevinin <yargı faaliyetine> ilişkin bulunmadığı  gözetilmeden, TCY. nın 265/2 madde ve fıkrası uygulanarak fazla ceza  belirlenmesi, 
    
  c- TCY. nın 61. maddesindeki ölçütler ve aynı yasanın 3. maddesindeki  <fiilin ağırlığıyla orantılı ceza verilmesi ilkesi> çerçevesinde  somut olay açıkça irdelenerek temel cezaların saptanılması gerektiği  gözetilmeden, yalnızca soyut yasal ifadeler tekrar edilerek temel  cezaların alt sınırlardan uzaklaşılarak belirlenmesi ve seçenek yaptırım  olarak adli para cezası öngörülen suçlarda hapis cezalarının tercih  edilmesi, 
    
  d- Sanıklara yaralama suçundan hükmolunan cezadan teşebbüs nedeniyle  TCY. nın 35/2. maddesi ile indirim yapılırken gerekçe gösterilmeden üst  sınırın altında indirim oranı uygulanması, 
    
  Sonuç: Yasaya aykırı ve sanıklar M. A., İ. A. müdafii ve katılan Y.  K.'ın temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden  hükümlerin BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak  sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine  gönderilmesine, 14.03.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤) 
 
 
 
 Ancak 4. ceza dairesinden bir üye ile yaptığım görüşmede, "dairenin istikrarlı kararının avukatın görevi sırasında kamu görevlisi sayılacağı, olaya göre farklı karar verilebilir, sırf o karara bakıp bu şekilde bir yorum yapmayın... " 
		
	
	
    
  
		
		
		
				
		
	
	 |