| 
		 
			
			 
			
			
			
			
		 
			
				  
				
		
	  | 
	
	
		
			
			
				 
				
			 
			 
			
		
		
		
		
  
    
    
    
      
        | 
         | 
         | 
        
         | 
       
      
        | 
         | 
        
        T.C. 
	YARGITAY 
	9. Hukuk Dairesi 
 
Y A R G I T A Y   İ L A M I 
 
ESAS NO	: 2008/27310  
KARAR NO: 2008/22095 
 
MAHKEMESİ	: Kadıköy 1. İş Mahkemesi 
TARİHİ	: 15/05/2007 
NUMARASI	: 2004/1199-2007/348 
DAVACI	: E.Ş. ADINA AVUKAT F. V. 
DAVALI	: Ü. SAN. TİC. AŞ ADINA AVUKAT B. K. 
 
DAVA	: Davacı, emekli ödeneği bağlanması gerektiğinin tespitine   karar verilmesini istemiştir. 
	Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. 
	          Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ş.K.   tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: 
 
                       Y A R G I T A Y     K A R A R I  
 
							                     
         Davacı tazminatları ödenerek işverence iş sözleşmesine son verildiğini, davalı şirketçe yönetici sıfatına sahip çalışanlarına iştiraksiz  emeklilik ödeneğinin bağlandığını ancak işverenin zaman içinde bu kurallarda işçi aleyhine tek taraflı değişiklikler yaptığını, 20 yıllık hizmetini tamamlamış ya da SSK'dan emekliliğe hak kazanmış olanlardan 50 yaşını doldurmuş olanlara  emeklilik ödeneği bağlanırken sonradan bu ödeneğin bağlanma yaşının 60'a çıkartıldığını işverenin 50 yaşını dolduran bazı yöneticilere ise emeklilik ödeneği bağlayarak eşitlik ilkesine aykırı davrandığı  iddiasıyla emeklilik ödeneğinin 50 yaş itibariyle bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.							 
						 
 
          Davalı şirketçe kurulan emeklilik sisteminin yalnızca şirket tarafından finanse edilen ve çalışanlardan katkı payı alınmayan bir sistem olduğunu ve söz konusu kuralların hiç değişmediğini  çalışanlara 50 yaşında aylık bağlanmasının işyeri Emeklilik Kurallarının 3/c maddesi çerçevesinde gerçekleştiğini, emsal gösterilen kişilere ödenek bağlanmasının yeniden yapılanma sırasında başvurulan istisnai bir uygulama olduğunu işverenin eşit işlem borcuna aykırı davranışının bulunmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. 
								Mahkemece işverenin 4857 sayılı Kanun'un 5. maddesine aykırı davrandığı  kabul edilerek davacıya şirket emekli ödeneğinin 50 yaş itibariyle bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir. 
							            
        Karar davalı tarafından temyiz edilmiştir. 
İşverenin eşit davranma borcuna aykırı davranıp davranmadığı ve bunun sonuçları noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.  
 
         Eşit davranma ilkesi tüm hukuk alanında geçerli olup, İş Hukuku bakımından işverene, işyerinde çalışan işçiler arasında  haklı ve geçerli bir neden olmadıkça farklı davranmama borcu yüklemektedir. Bu bakımdan işverenin yönetim hakkı sınırlandırılmış durumdadır. Başka bir ifadeyle işverenin ayrım yapma yasağı, işyerinde çalışan işçiler arasında keyfi  biçimde ayrım yapıl¬masını ya¬saklamaktadır. Bununla birlikte, eşit davranma borcu,  tüm işçilerin hiç¬bir farklılık gözetilmeksizin aynı duruma getirilmesini gerektirmemektedir. Bahsi geçen ilke, eşit durumdaki işçilerin farklı işleme tabi tutulmasını önlemeyi amaç edinmiştir.   
 
        Eşitlik İlkesi ise en temel anlamda Anayasanın 10.ve 55. maddelerinde de ifade edilmiş, 10. maddede “Herkes, dil, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” kuralına yer verilmiştir. 55. maddenin kenar başlığı ise “Ücrette Adalet Sağlanması” şeklindedir. 
Bundan başka eşit davranma ilkesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Ekonomik Topluluğu Andlaş¬ması, Uluslar Arası Çalışma Örgütünün Sözleşme ve Tavsiye Kararlarında da  çeşitli biçimlerde ele alınmıştır.  
  
         1475 sayılı İş Kanununun 26/4. maddesinde “Bir işyerinde aynı nitelikte işlerde ve eşit verimle çalışan kadın ve erkek işçilere sadece cinsiyet ayrılığı sebebiyle farklı ücret verilemez. Toplu İş Sözleşmelerine ve hizmet akitlerine buna aykırı hüküm konulamaz.” şeklinde kurala yer verilmişti. O halde yasal anlamda 1475 sayılı İş Kanunu açısından eşitlik,  cinsiyet ayrımına hatta sadece kadın ve erkek arasında ücret konusunda farklı bir  uygulamaya gidilmesini sağlamaya yönelik bir anlam ifade etmektedir. Düzenlemenin son derece sınırlı  olduğu varsayılsa dahi, işverenin işin yürütümü sırasında hatta fesihte eşit davranma borcunun varlığı,  anılan yasanın uygulandığı döneminde de Yargıtay’ca kabul edilmişti.    
 4857 sayılı İş Kanunu sistematiğinde ise, eşit davranma borcu, işverenin genel anlamda borçları arasında yerini almıştır. Buna rağmen eşitlik  ilkesini düzenleyen 5. maddede, her durumda mutlak bir eşit davranma borcu düzenlenmiş değildir. Belli bazı durumlarda işverenin eşit davranma borcunun varlığından söz edilmiş, ancak “ esaslı nedenler olmadıkça” ve “ biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça” bu yükümlülüğün bulunmadığı vurgulanmıştır. 
 
           4857 sayılı İş Kanununun  5. maddesinin ilk  fıkrasında, dil,  ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi sebeplere dayalı ayrım yasağı getirilmiştir.  Belirtilen bu hususların tamamının mutlak ayrım yasağı kapsamında ele alınması gerekir.    
5. madenin 2. fıkrasında ise, tam süreli - kısmi süreli  işçi ile belirli süreli - belirsiz süreli işçi arasında farklı  işlem yapma yasağı öngörülmüştür.  
 	  
            4857 sayılı İş Kanununun  5. maddesini 3. fıkrasında cinsiyet ve gebelik sebebiyle ayrım yasağı düzenlenmiş ve bu durumda olan  işçiler bakımından  iş sözleşmesinin sona ermesinde de işverenin eşit davranma borcunun varlığı özel olarak vurgulanmıştır. İşverenin işin niteliği ile biyolojik nedenlerle  faklı davranabileceği bahsi geçen hükümde açıklanmıştır.  
 
             4857 sayılı İş Kanununun 5. maddesinin  4. ve 5. fıkralarında ise, işverenin ücret ödeme borcunun ifası sırasında  ayrım yasağından söz edilmektedir. Maddede  sözü edilen ücretin genel anlamda ücret olduğu ve ücretin dışında kalan ikramiye, pirim  vb. ödemleri  de kapsadığı açıktır.  
  
         Bundan başka 4857 sayılı İş Kanununun  18. maddesinin (a) ve (b) bentlerinde sözü edilen sendikal nedenlere dayalı ayrım yasağı da mutlak ayrım yasağı kapsamında  değerlendirilmelidir. 
      
         4857 sayılı İş Kanununun  5.  ve 18/III.  Maddede sayılan  hallerin sınırlayıcı olarak düzenlenmiş değildir. İşçinin işyerinde olumsuzluklara yol açmayan cinsel tercihi sebebiyle ayrım yasağı da buna eklenebilir. Yine tarikat, aşiret ve dünya görüşü gibi unsurları esas alan bir ayrımcılık korunmamalıdır.  
 
 
                 İşverenin eşit davranma borcuna aykırı davranmasının yaptırımı yine 4857 sayılı İş Kanununun  5. maddesinin 6. fıkrasında düzenlenmiştir. Anılan hükme göre işçinin dört aya kadar  ücreti tutarında bir ücretten başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep imkanı bulunmaktadır.  
 
          Eşit davranma borcuna aykırılığı ispat yükü işçide olmakla birlikte anılan maddenin son fıkrasında yer alan düzenlemeye göre, işçi ihlalin varlığını güçlü biçimde gösteren  bir delil ileri sürdüğünde aksi işveren tarafından ispatlanmalıdır.  
	 
          Somut olayda davacı işçinin iş sözleşmesi 15.08.2001 tarihinde tazminatları ödenmek suretiyle  işverence feshedilmiş ve emekli ödeneğinin 60 yaşını  dolduracağı tarihden itibaren ödeneceği  bildirilmiştir. Davalı şirket yöneticilerine ait iştiraksiz Emeklilik Kurallarının 3. maddesinde emeklilik ödeneğine hak kazanma şartları düzenlenmiştir.Söz konusu kuralların 3/a maddesinde yönetici işçinin en az 10 yıllık hizmetinin  olması  ve şirketten ayrıldığı tarih itibariyle normal emeklilik yaşına ulaşması  (- erkekler de bu yaş sınırı 60) halinde emeklilik ödeneğine hak kazanacağı, b bendinde ise şirketten ayrıldığı tarih itibariyle normal emeklilik yaşına (-60 yaş ) 10 yıldan daha fazla bir süre kalmış olmakla birlikte şirkette en az 10 yıllık hizmeti olan ve çalışırken Sosyal Sigortalar Emeklilik yasalarına göre emekli olma hakkını kazananların hizmet akitleri sona erdiğinde emeklilik ödeneğinin normal emeklilik yaşına ulaşmadan başlamıyacağı düzenlenmiştir.Davacı hizmet akdinin feshi tarihinde  50 yaşın altındadır.SSK'dan emekliliğe hak kazanmış ve 20 yıla yakın da hizmeti bulunmaktadır.Şirket içi iştiraksiz emeklilik kurallarının 3/b maddesi uyarınca 60 yaşında emekli ödeneği bağlanacaktır. 
 
         Davalı şirket 5.1.2004 tarihli Yönetim Kurulu kararı ile büyüme ve kar hedeflerinin gerçekleştirilebilmesini teminen yeniden yapılandırılma neticesinde bazı iş alanlarının daralması nedeniyle bir kısım personelin hizmetine ihtiyaç kalmadığı için 7 adet yöneticinin yaşları, hizmet süreleri ve SSK emeklilik durumları dikkate alınarak bir defaya mahsus olmak üzere 50 yaşından evvel işten ayrılmalarına rağmen 50 yaşlarını  tamamladıkları tarihten itibaren geçerli olmak üzere şirket emeklisi sayılarak emeklilik aylığı almalarına karar verilmiştir.Dört ayrı U. şirketinin davalı bünyesinde birleşmesi neticesinde bir kısım yöneticilerin  kadroları lağvedildiği için, iştiraksiz emeklilik kurallarında ki şartları taşımamalarına rağmen bu yöneticiye münhasıran  şirketin içinde bulunduğu durum itibariyle ve davacının işyerinden ayrılmasından 3 yıl sonra istisnai bir uygulamayla 50 yaşında emeklilik ödeneği bağlanması  kararlaştırılmıştır. 
 
          Davacının işyerinden ayrıldığı tarihte ki durumu istiraksiz emeklilik Kuralları 3/b madde hükmüne uygundur ve bu madde uyarınca 60 yaşında emeklilik ödeneğini alabilecektir.Oysa 2004 yılında Yönetim Kurulu kararına istinaden işverenin  takdiri ile 50 yaşında emeklilik ödeneği bağlanan yöneticilerle davacı arasında işten ayrıldıkları tarihler itibareyle aynı koşullar mevcut değildir.İşveren, davacı emekli olurken davacı ile aynı statüye sahip yöneticiler arasında farklı bir işlem uygulamasına gitmemiştir.Davacının iş sözleşmesinin feshinden sonra, işverenin değişen şartlar uyarınca yeniden yapılanma nedeniyle işten çıkartılmak zorunda kalınan  yöneticilere, şirket, emekliliğine çok az bir zaman kaldığını gözeterek ödenek bağlayarak yarattığı uygulamanın işverenin eşit davranma borcuna aykırılık teşkil ettiği düşünülemez.İşten ayrıldıkları  sırada aynı statü ve şartlarda bulunmayan davacı ve diğer yöneticiler arasında farklı işlem uygulayan işverenin eşit işlem borcuna aykırı davrandığı söylenemez.İşverenin bir  takım objektif  değerlendirmeler sonucu bazı işçilere menfaat (yarar) sağlaması  eşit davranmaya aykırılık sayılmayacağı gibi kendilerine ek yararlar sağlanmayan çoğunluğa da bunları talep hakkı vermeyecektir.                            
 
         Netice itibariyle işverenin eşit davranma borcu aynı gruptakiler arasında keyfi veya hukuken haklı görülmeyecek nedenlerle farklı işlem yapma yasağından ibaret olup  somut olayda işverenin eşit davranma borcuna aykırı bir davranışı söz konusu olmamakla davanın reddi gerekirken kabulü hatalıdır. 
       
	      SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25/7/2008 gününde oybirliğiyle karar verildi. 
 
 
   Başkan                       Üye                        Üye                       Üye                        Üye 
 
 
 
--İyi çalışmalar dilerim..
         | 
        
         | 
       
      
        
          | 
        
         | 
        
          | 
       
     
     | 
   
 
Üstad teşekkürler bu kararları nasıl buluyorsunuz ben hiçbir programda bulamadım...  
		
	
	
    
  
		
		
		
				
		
	
	 |