Mesajı Okuyun
Old 28-11-2012, 23:53   #33
Teknik_Uzman

 
Varsayılan Usavurum tekniği açısından

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
HGK, forum konusu son Yargıtay kararından sonra, şimdi aktardığım görüşünü değiştirecek mi, acaba.

Usavurum tekniği açısından;

a)“Yargıtay, evden kaçan evli bir kadının geceyi bir erkeğin evinde geçirmesini ve bir kocanın geceyi bir kadınla otelde aynı odada geçirmesini zina sebebi sayarak boşanma nedeni olarak kabul etti.” ve

b)“Davada başka bir erkeğin kullandığı bisikletin arkasına binme çevrenin ve kocanın telakki ve tutumu itibariyle ihtiyatsız veya hoş görülemeyecek bir olay dahi olan, başlı başına bir boşanma sebebi olarak kabul edilemez.”

kararları arasındaki ilişkinin, gerekçelerin doğru seçilmişliği, dava nedenlerinin anılan ara sonuçları doğurabilirliği açısından usavurma yoluyla irdelenmesi gerekiyor.


I- Karar Özeti:

Davalı kadının, başka bir erkeğin kullandığı bisikletin arkasına binmesi, zinanın belirgesi (karinesi) olmadığı gibi başlı başına boşanma nedeni kabul edilemez. İspat olunabildiği takdirde geçimsizlik nedeni olabilir. Başka bir erkeğin kullandığı bisikletin arkasına binme çevrenin ve kocanın telakki ve tutumu itibariyle ihtiyatsız veya hoş görülemeyecek bir olay dahi olsa, başlı başına bir boşanma sebebi olarak kabul edilemez. Ancak: geçimsizlik nedeni olabilir. Olayda ise yukarıda da değinildiği üzere bir geçimsizliğin varlığı ispat olunamamıştır.


II- Karardaki Önemli saptamalar:

“Medeni Kanunun 134. maddesinde öngörülen biçimde geçimsizliğin var olduğu anlaşılamamaktadır.”; “Diğer taraftan davalının adı geçen kişi ile bisikletinin arkasında devamlı olarak dolaştığı yahut onunla bir ilişkisi bulunduğu isbat edilememiştir.”


III- Değerlendirme:

Kararda; (Başkası ile âlenî olarak görülme) “başlı başına bir boşanma sebebi olarak kabul edilemez.” Hükmü yer almaktadır. Esasen bu hükmün, işlenen konuyla bağlantısının kolayca kurulabilmesi için, (başkası ile âlenî olarak görülme) “başlı başına bir <zinâ> sebebi olarak kabul edilemez.” olarak değerlendirilmesi gerekirdi; yahut ‘geçimsizlik’ esasına dayalı olarak tam tersine; bu kararın, ‘zinâ’ konusu ile herhangi bir ilgisinin olmaması gerekirdi.

Diğer taraftan, önceki çıkarımlar doğrultusunda yorumlandığında ise bu bisiklet olayı; daha öncesi (ilişkilendirilen bir başka karîne) olmadığından, tek başına (başlı başına) bir zinâ eylemine yorulamazdı. Üstelik uzaktan akrabası olan birinin bisikleti söz konusu olduğunda, kuvvetle reddedilirdi.

Aslında davanın nedeni ve talep konusu ile ortaya konulan karine türü arasındaki fark açıkça görülmekte iken; davanın ‘zinâ’ ile bağlantısı, kovuşturmanın en başından bu yana hiçbir şekilde kurulmaksızın, gözlenen olayların ‘geçimsizlik’ veya ‘çekilmezlik’ yönünden değerlendirilmesi; bu ara sonuçlara başka uygun nedenler aranması, bu nedenlerin de kanıtlanmasının yeterli görülmesi gerekirdi. Yani bisiklet birlikteliği; zinâ için değil, öncesi olan bir ‘geçimsizlik’ sürecinin tetikleyicisi olabilirdi sadece. İşin soruşturma aşamasından itibaren başlamış olan karmaşıklığı; temel sonuç olarak hedeflenmiş bulunan ‘boşanma’ sonucuna ulaşmanın tüm sözde nedenlerinin birbirine bağlanması oluşturmaktadır. Davacının kitlendiği bu hedefe varmak, tek taraflı iddiaların veya dedikoduların yol açtığı bir durumdur. Başlangıçta geçmişi olan bir geçimsizliğin/çekilmezliğin var olduğu iddia edilirken -hatta buna dayalı gerekçeler aranıp dururken, kanıtlanamzken-; sürecin son olayı olarak gösterilen (zinâ zannını içeren) başka bir olayla, boşanma sonucunu kesinleştirmek kolay bir yol olarak kotarılmıştır.

Karar; iddia makamının sunduğu gerekçeye dayalı olarak bu konuya giriyor ve zaten alenî ve geçmişi olmayan bir zannın mantık dışılığını görüp, ‘zinâ’ olamayacağına hükmetmesini müteakip, derhal diğer ara sonuçlara dönüyor. ‘Geçimsizlik’ veya ‘çekilmezlik’ için ortaya konulan ve birliktelik içeren bu karineyi (doğru) değerlendirerek, arı bir usavurmaya yaklaşıyor. Su-i zannı gerçeklemek istercesine iddia edilen geçimsizliğin de önceki ibârelerini arıyor ve bulamadığından mütevellit kanıtlanmadığına yorarak, davanın düşmesini ‘geçimsizlik’ nedeninin çürütülmesinden sağlıyor.


IV- Sonuç:

Bu usavurmanın bir sonucu olarak; ilk karar ile ikinci karar çelişmemektedir. Çünkü 5, 7, 21, ve 22 numaralı yorumlarda yürütülen mantık;

a) İlk kararda sürecin mevcut olan geçmişini ve başka bir amaçla taçlandırılmayan kapalı ortamı gerekçe olarak göstererek ‘zinâ vardır’ derken;

b) ikinci kararda (‘devamlı olarak dolaştığı’) geçmişi olmayan ve alenî ortamda (‘onunla bir ilişkisi bulunduğu’) kanıtlanamayan eyleme dayalı olarak yapılan gerekçelendirmeye de ‘zinâ vardır’, diyemezdi.

Düşündüren ve doğru için çalışan dimağlara çok çok teşekkürler, var olunuz.