|
|
|
|
herkese iyi çalışmalar... müvekkilime ve kardeşine babadan kalma bir arsa var. kadastro giriyor ve arsa müvekkilin kardeşi adına tescil ediliyor. kadastro tutanakları kesinleştikten 6 ay sonra kardeş müvekkile adi bir senet ile taşınmazın yarısını devrediyor. senet adi senet ve kadastro kesinleştikten 6 ay sonra yapılıyor. kadastro 2001 de kesinleşmiş yani 10 yıllık zaman aşımı da dolmuş. adına tescil yapılan adam ölüyor ve mirasçıları 3. kişiye satıyor. dava açsak neyi ispatlamamız gerekir? lehimize yargıtay kararı var mıdır? dava kime açılacak? çok araştırdım ama bu olaya uygun bir şeyler bulamadım. teşekkür ederim....
|
|
 |
|
 |
|
Sayın meslektaşım,
Aşağıda sunduğum Yargıtay İlamında işinize yarayacak bilgiler olduğu kanaatindeyim.Hatta bu çerçevede 10 yıl geçtikten sonra bile dava açılabileceğini düşünüyorum. Saygılarımla...
T.C. YARGITAY
8.Hukuk Dairesi
Esas: 1991/3200
Karar: 1991/12837
Karar Tarihi: 30.09.1991
MÜLKİYETİN TESPİTİ VE ALACAK DAVASI - TAŞINMAZLARIN DİP MURİSTEN KALDIĞININ KABULÜ GEREĞİ - MİRASÇILAR ARASINDA ZAMANIŞIMININ İŞLEMEYECEĞİ - TAKSİM OLMADIĞI TAKDİRDE BİR MİRASÇININ ZİLYETLİĞİ DİĞER MİRASÇILAR ADINA SÜRDÜRÜLMÜŞ SAYILACAĞI
ÖZET : Bir kısım tanıklar taksim olmadığını, diğer bir kısmı taksim hakkında bilgileri olmadığını ifade etmişlerdir. Bu durumda, taşınmazların dip muris (H) den kaldığını kabul etmek icabeder. Esasen mirasçılardan yalnız (M) nin uzun süreden beri gayrimenkulü tasarruf etmiş olması neticeyi değiştirmez. Zira, mirasçılar arasında zamanışımı işlemez. Murisin ölümünden sonra mülkiyet gibi zilyetlik de diğer mirasçılara intikal eder. Taksim olmadığı takdirde bir mirasçının zilyetliği diğer mirasçılar adına sürdürülmüş sayılır. O itibarla, olayda bağımsız zilyetlikten ve bunun mülkiyeti kazandırdığından söz edilemez. Mevcut delil durumuna göre taşınmazların ortak miras bırakan (H) den kaldığı belirlendiğine göre, davacıların miras hisseleri oranında davanın kabulü yönüne gidilmesi gerekir.
(743 S. K. m. 517)
Dava: Osman ve müşterekleri ile Fadiş ve müşterekleri aralarındaki mülkiyetin tespiti ve alacak davasının reddine dair, (Samsat Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 18.12.1990g ün ve 173-1055 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Karar: Dava konusu taşınmazların, tarafların dip murisi Hasan'a ait olduğu bilirkişi ve tanıklar tarafından ifade edilmiştir. Her ne kadar davalılar taksim neticesinde taşınmazların dedeleri Mustafa'ya isabet ettiğini, Mustafa'nın ölümü ile de kendi yakın murisleri Mehmet'e kaldığını, Mustafa adına taşınmazların vergide kayıtlı olduğunu savunmaşlar ise de, taksim durumunu kanıtlayamamışlardır. Bir kısım tanıklar taksim olmadığını, diğer bir kısmı taksim hakkında bilgileri olmadığını ifade etmişlerdir. Bu durumda, taşınmazların dip muris Hasan'dan kaldığını kabul etmek icabeder. Bir taşınmazın özel idarece düzenlenen vergi kayıtlı olması sonucu değiştirmez. Vergi kaydı daha ziyade vergi mükellefini belirler. Zilyetlik veya diğer mülkiyeti kazandırıcı sebeplerle birleşmediği takdirde özellikle olayımızda taksim sonucu Mustafa'ya geçtiği belirlenmemiş olduğuna göre, bu vergi kaydı bir değer taşımaz. Esasen mirasçılardan yalnız Mustafa'nın uzun süreden beri gayrimenkulü tasarruf etmiş olması neticeyi değiştirmez. Zira, mirasçılar arasında zamanışımı işlemez. Murisin ölümünden sonra mülkiyet gibi zilyetlik de diğer mirasçılara intikal eder. Taksim olmadığı takdirde bir mirasçının zilyetliği diğer mirasçılar adına sürdürülmüş sayılır. O itibarla, olayda bağımsız zilyetlikten ve bunun mülkiyeti kazandırdığından söz edilemez. Mevcut delil durumuna göre taşınmazların ortak miras bırakan Hasan'dan kaldığı belirlediğine göre, davacıların miras hisseleri oranında davanın kabulü yönüne gidilmesi gerekir. Temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, ve 7700 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 30.9.1991 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı