21-10-2012, 00:07
			
							
		 | 
		
			 
            #12
		 | 
	
	| 
		 
			
			 
			
			
			
			
		 
			
				  
				
		
	  | 
	
	
		
			
			
				 
				
			 
			 
			
		
		
		
		Arkadaşların yorumları doğru olmakla beraber yapmış olduğum küçük bir araştırmada aşağıdaki kararı buldum sorunuzu cevaplıyor.  
 
 
 
 
 
2. Hukuk Dairesi 1995/13618 E., 1996/186 K. 
BOŞANMA 
 BOŞANMANIN FERİ 
 HARÇ 
 MADDİ TAZMİNAT 
 MANEVİ TAZMİNAT 
 TAZMİNAT 
 ZAMANAŞIMI 
 ZAMANAŞIMININ KESİLMESİ 
 “İçtihat Metni” 
T.C. 
Y A R G I T A Y 
2.Hukuk Dairesi 
Sayı 
 Y A R G I T A Y İ L A M I 
 Esas Karar 
95/13618 96/186 
11.1.1996 
 Özet:Boşanma davası devam ederken ayrıca harç ödenmeden maddi, manevi 
tazminat istenebilir. Davanın boşanma bölümü kesinleştikten sonra harç 
ödenmeden bu istek ileri sürülemez. Böyle bir isteğin reddi dilekçenin reddi 
niteliğinde zamanaşımını kesmez. Medeni Kanunun 143. maddesindeki tazminat 
istemi BK. 60 maddesi uyarınca 1 yıllık zamanaşımına tabidir. 
 Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli 
mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp 
düşünüldü. 
Dava tarafların boşanma kararının kesinleşmesinden sonra açılan Medeni 
Kanunun 143/2. maddesine dayalı manevi tazminat istemidir. 
Mahkemece yapılan muhakeme sonunda kesin hüküm sebebi ile davanın 
reddine karar verilmiştir. 
Taraflar arasındaki boşanma davasının incelenmesinde; 
21.5.1992 tarihinde davalının davacı hakkında fiili ayrılık sebebi ile 
boşanma davası açtığı ve Medeni Kanunun 134/son maddesi gereğince 
boşanmalarına karar verilmesini istediği mahkemece yapılan yargılama sonunda 
16.10.1992 tarihli karar ile tarafların boşanmalarına karar verildiği, 
davalının temyizi üzerine dairemizin 2.2.1993 tarih 12968-695 sayılı kararı 
ile hükmün boşanmaya yönelik kısmının onandığı manevi tazminat ve tedbir 
nafakasına ilişkin bölümlerinin bozulduğu, davacı kocanın karar düzeltme 
talebi üzerine dairemizin 19.4.1993 gün 3528-3953 sayılı kararı ile bozma 
kararının (2). bendinin yani manevi tazminat ile ilgili bölümünün (yargılama 
16.10.1992 tarihinde bittikten sonra davalı kadının 23.10.1992 tarihli 
dilekçesi ile manevi tazminat talebinde bulunuşu, boşanma davası devam ettiği 
sırada bu tür taleplerin yargılama bitene kadar ileri sürülebileceği 
gerekçesi ile) kaldırılmasına karar verildiği görülmüştür. Mahkemece bozmaya 
uyularak 24.11.1993 tarihli karar ile tedbir nafakasına hükmedilmiş ayrıca 
manevi tazminat isteminin yargılamadan sonra ileri sürülmesi nazara alınarak 
reddine karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Mahkemece daha önce 
tarafların boşanmalarına karar verilmiş hükmün boşanmaya yönelik kısmı 
onanmış, hüküm tedbir nafakasına hasren bozulmuştur. Boşanmaya dair olan 
karar 9.3.1993 tarihinde kesinleşmiştir. (HGK. 25.3.1992 gün ve 112/197 
sayılı kararı) Artık ortada bir boşanma davası olmadığına göre Medeni Kanunun 
143/2. maddesindeki manevi tazminat talebinin gerekli harçlar verilerek 
müstakil bir dava şeklinde açılması gerekir. 
Somut olayda da davacı boşanma davasında verilen karar kesinleştikten 
sonra bu davayı açarak manevi tazminat istemiş davalı zamanaşımı definde 
bulunmuş, mahkemece zamanaşımı def’i reddedilerek kesin hüküm sebebi ile dava 
reddedilmiştir. 
Yukarıda izah edildiği üzere boşanma davası sırasında manevi tazminat 
istemi yerel mahkemede yargılama bittikten sonra ileri sürüldüğünden bozmadan 
sonraki kararda da bu yön açıklanarak red kararı oluşturulduğundan red kararı 
davanın reddine ilişkin olmayıp dilekçenin reddi yönünde mütalaa edilmelidir. 
Zina bu konuda boşanma davasının duruşması sırasında usulüne uygun yapılmış 
bir talep olmadığı ve boşanma davasında verilen kararından sonra da harcı 
verilerek açılmış bir dava bulunmamasına göre manevi tazminatın esası 
hakkında bir kararın varlığı kabul edilemez. O halde 24.11.1993 tarihli 
karardaki red kararı bu dava yönünden kesin hüküm teşkil etmez. 
Bu sebeple mahkemenin kesin hüküm sebebi ile red kararı doğru 
görülmemiştir. 
Davalının zamanaşımı def’i yönünden yapılan incelemede ise; 
”Boşanmaya sebebiyet vermiş olan hadiseler kabahatsiz karı veya 
kocanın şahsi menfaatlerini ağır bir surette haleldar etmiş ise, hakim manevi 
tazminat namıyla muayyen bir meblağa dahi hükmedebilir.” (M.K.143 /2). 
Kabahatsiz eşin, isteyebileceği manevi tazminata ilişkin davanın zaman 
aşımını tayin ve tesbit için her şeyden önce evlilik ilişkisi ile söz konusu 
tazminatın niteliğini ortaya koymak gerekir. 
Evlenme bir akit ise de bu akit tesirini ve sonucunu ani oluşturur. 
Evlenme ile evlilik ilişkisi kurulmuş olur. İşte evlilik ilişkisi içinde 
bulunan eşlerin birbirlerine karşı hak ve mükellefiyetleri akti ilişkiden 
bağımsız olup çok yerde kanunda düzenlenmiştir. Bu sebepledirki eşlerin 
kanunla düzenlenen hak ve mükellefiyetleri ihlal akte riayetsizlik 
müeyyideleri ile değil, özel düzenlemelerle hükme bağlanmıştır. Böylece 
evlilik içinde eşlerin biri birine karşı davranışlarını Medeni Kanunun 5. 
maddesi göndermesi yolu ile Borçlar Kanununun 61. ve müteakip maddeleri bu 
arada aynı kanunun 125. maddesi çerçevesinde mütalaa etmek mümkün değildir. 
Medeni Kanunun 143/2. maddesinde mümeyyidelendirilen olay, boşanmaya 
sebebiyet verme olayı değildir. Manevi tazminatı gerektiren boşanmaya 
sebebiyet veren olayın aynı zamanda kabahatsiz eşin şahsi menfaatlerinin ağır 
bir suretle haleldar edilmesidir. Şu halde burada bir haksız fiilden söz 
edildiğini kabul etmek yanlış olmayacaktır. Dairemizin 7.9.l990 tarihli ve 
3059/8653 sayılı kararında ifade edildiği üzere kanun vazı bu hükümde mevsuf 
bir haksız fiil müeyyidesini ortaya koymuştur. Öte yandan 22.1.l988 tarihli 
5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı gerekçesinde açıklandığı gibi, davanın 
zamanaşımı süresine tabi olduğu kuşkusuzdur. Bütün bu açıklamalar 
çerçevesinde boşanmaya sebep olan olaylar sebebiyle şahsi menfaatleri ağır 
ihlale uğrayan eşin açacağı davanın Borçlar Kanunun 60. maddesinde belirtilen 
bir yıllık zaman aşımına tabi olduğu, sürenin boşanma hükmünün kesinleştiği 
tarihten işlemeye başlayacağını kabul etmek gerekmektedir. 
Davada boşanma hükmünün kesinleştiği tarihin belirlenmesi önem 
kazanmaktadır. 
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.3.l992 günlü 121/197 sayılı 
kararında açıklandığı üzere, hükmün Yargıtay incelemesi sonunda bozma kapsamı 
dışında kalan bölümleri bağımsız olarak infaz kabiliyeti taşıdığından ve 
yeniden incelenmesi, değiştirilmesi mümkün olmadığından kesinleşir. Böylece 
boşanma hükmü 9.3.1993 tarihinde kesinleşmiştir. 
Nitekim mahkemece de bu yön kabul edilerek hükme 9.3.1993 tarihinde 
boşanma ile ilgili bölümünün kesinleştiği şerhi verilerek boşanma kısmının 
infaza verildiği anlaşılmaktadır. 
Davacı kadının boşanma davasının yargılama safhası bittikten sonra 
verdiği 23.10.1992 tarihli dilekçesinde manevi tazminat istemesi ise, usulüne 
uygun bir talep ve harcı verilerek açılmış bir dava sayılamayacağına göre 
Borçlar Kanununun 133/2. maddesi uyarınca zamanaşımını kesmez. 
Bu sebeple 9.3.1993 tarihi ile bu davanın açıldığı 26.9.1994 tarihi 
arasında Borçlar Kanununun 60. maddesinde yazılan bir yıllık zamanaşımı 
süresinin de dolduğu gözetilerek davanın zamanaşımı sebebi ile reddi 
gerekirken kesin hüküm sebebi ile reddi usul ve kanuna aykırıdır. 
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple 
BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine oyçokluğuyla 
karar verildi. 11.1.1996 
		
	
	
    
  
		
		
		
				
		
	
	 |