|
Saayın C Okyay yanıtınız için çok teşekkür ederim. Davada C'yi de davalı olarak göstermemiz gerekip gerekmediğini yanıtınızdan tam olarak anlayamadım.
Konuya ilişkin sadece 1990 yılına ait bir Yargıtay kararı bulabildim:
"Somut olayda davacılar ( ... ileri derecede yaşlı, hasta ve gözleri görmeyen miras bırakanlarının hukuki ehliyetleri yoksun olduğunu, bu durumdan yararlanan davalı oğlunun kendisinden vekaletname aldığını, vekaletname kullanılmak suretiyle de ona ( murise ) ait çekişmeli taşınmazın Mahmut isimli dava dışı bir başka kişiye satılmışcasına temlik edildiğini, otuzbeş gün gibi kısa bir süre sonra da taşınmazın o kişi tarafından tekrar davalıya devredildiğini; sonraki devir ve temlik işlemlerinin muvazaalı şekilde yapıldığını... ) ileri sürmüşler; iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır. Gerçekten, iptal istenirken ehliyetsizden söz edilmiş ve ehliyetsizliği doğrulayan bilgi ve belge dosyaya getirilememiştir. Bunun yanısıra, murisin vekaletnamenin alınışı sırasında hile ile hataya düşürüldüğü diğer bir anlatımla, iradesinin fesada uğratıldığı sonucuna da varılamamaktadır. Ne varki, iddianın ileri sürülüş biçimi ve açıklanan maddi olayın içeriği, vekalet görevinin kullanılmasına ilişkin inceleme ve değerlendirme yapılmasını da gerekli kılmaktadır. Borçlar Kanununun gerek temsile, gerekse vekalet aktine yönelik hükümlerinden anlaşılacağı üzere, vekaleten temsil yetkisi kural olarak vekalet verenin yararına kullanılmalıdır. Eğer vekil, vekaletnameye dayalı temsil yetkisini kasten vekalet verenin zararına yada iş ve elbirliği yaptığı saptanan başka birinin yararına kullandığı takdirde, yapılan işlem temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalmış olsa bile, vekalet vereni ( temsil olunanı ) bağlamaz. Böyle bir davranışıyla vekil, vekalet görevini kötüye kullanmakta, yetkisini kötüye kullandığını bilerek vekil ile sözleşme yapan da hakkını kötüye kullanan kişi durumuna düşmektedir. Değinilen ilke, öğretide ifade edildiği gibi; Federal Mahkeme ve Yargıtay kararlarında da vurgulanmış bulunmaktadır ( Hukuk Genel Kurulu'nun 13.2.1974 tarih, 524/103 ve 16.11.1979 tarih, 582/1371 sayılı kararları ).
O halde, olayın özelliğine ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre; husumette noksanlık bulunduğu gözetilerek öncelikle, davacılara ilk el durumundaki Mahmut aleyhine de dava açabilme olanağı ( verilecek önel ile ) sağlanmalı; açıldığı takdirde o davayla işbu dava birleştirilmeli, ondan sonra delillerin tümü eksiksiz toplanmak ve hür türlü delil değerlendirmek suretiyle devir ve temliklerin gerçek niteliği ( düşünce birliğine girilerek vekalet vereni kasten zarara uğratacak muvazaalı devir ve temliklerin yapılıp yapılmadığı ) ortaya çıkarılmalı ve varılacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmelidir."( Yargıtay 1. HD 14.12.1990 tarihli,
1990/14086 E, 1990/14697 K. Sayılı Kararı)
Bu karara göre C ile B'yi birlikte davalı göstermemiz gerektiği sonucuna ulaştım. Bu konuda sizin düşüncenizi alabilir miyim?
|