|
Sizin olayınızla birebir uyumlu olmasa da umarım işinize yararayan bir içtihat olur.
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2002/21-1103
Karar: 2002/1067
Karar Tarihi: 18.10.2002
TAZMİNAT DAVASI - İŞ KAZASI SONUCU YARALNMA NEDENİYLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ - FAİZİN BELİRLENMESİ - ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN BELİRLENMESİ
ÖZET: Söz konusu dava, iş kazası sonucu bedensel zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Somut olaya göre zamanaşımı, alacağın muaccel olduğu; başka bir anlatımla, alacaklının ödemeyi istemeye ve bunun için dava açmaya hakkı olduğu andan itibaren işlemeye başlar. Ne var ki somut olayda akdi ilişkiye ilişkin zamanaşımı mı, yoksa haksız eyleme ilişkin zamanaşımı süresinin mi işlemeye başlayacağı husus u ancak kesinleşen mahkeme hükmü ile sabit olmuştur. Ancak bu aşamadan sonra davacının beden gücü kayıp oranı belirlenmiş, zarar gören davacı yasanın anladığı anlamda zarar veren olayın gidişatını sonuçlarını öğrenmiştir. Yargılama aşamasında Sosyal Sigortalar Kurumu Ankara Hastanesi'nin Raporuna rağmen buna itiraz edilmiş, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun kararına gerek görülmüş ve bu kurulun 26.6.2001 tarihli kararıyla davacının %6.3 oranında sürekli iş göremezlik oranının kesin1eştiği anlaşılmıştır. Açıklanan bu nedenlerle verilen usul ve kanuna aykırı bulunmuştur.
(818 S. K. m. 332, 125) (1086 S. K. m. 429)
Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 5. İş Mahkemesince asıl davanın kabulüne birleştirilen davanın reddine dair verilen 19.3.2002 gün ve 1610-142 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 9.7.2002 gün ve 4986-6697 sayılı ilamı ile; (...Davacı Eylül 1989 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu uğradığı 40.000.000.- TL. maddi tazminatın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı, bu dava ile birleştirilen Ankara 5. İş Mahkemesinin 2000/868 Esas sayılı 27.7.2000 tarihli ek davada 2.960.000.000.- TL. maddi, 500.000.000.-TL. manevi tazminatın olay tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Mahkemece yapılan inceleme sonucu sigortalının maluliyet oranına itirazı göz önünde tutularak Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu'nun 26.6.2001 tarihli kararıyla SSK. Ankara Hastanesinin 10.5.1992 tarihli maluliyet oranının %6.3 olduğuna ilişkin Raporunun doğru olduğuna karar verilmiştir. Yargılama sonunda Mahkemece 40.000.000.-TL. maddi tazminatın istek gibi olay tarihinden itibaren faizi ile davalılardan tahsiline, açılan ve birleştirilen ek davanın maluliyet oranını tespit eden 11.5.1992 tarihli SSK. Ankara Hastanesi Sağlık Kurulu'nca verilen rapor tarihidir. Çünkü davacı zararının kapsamını ancak bu raporla öğrenmiştir. Dairemizin yerleşmiş uygulaması Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 5.6.2002 gün ve E:2002/4-470-K: 2002/477 sayılı kararıyla yansıyan görüş de bu yoldadır. Hal böyle olunca ek davanın açıldığı tarihte zamanaşımı süresinin dolmadığı açıkça ortadadır.
Bu durumda ek davanın zamanaşımı sebebiyle reddi usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, iş kazası sonucu bedensel zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, Eylül 1989 tarihinde iş kazası sonucu yaralandığını ileri sürerek 27.11.1998 tarihinde maddi tazminat istemli ilk davayı; 27.7.2000 tarihinde de, %6.3 oranında sürekli iş göremez duruma girdiğinin Sosyal Sigortalar Kurumunun 1 1.5.1992 tarihli raporu ile saptandığını beyanla, ilk davada saklı tuttuğu fazlaya ilişkin haklarına dayanarak maddi ve manevi tazminat istemli ikinci davayı açmış, Mahkemece her iki dava birleştirilmiştir.
Davalı işveren; davacı, işçi olarak çalışmadığından olayın iş kazası sayılamayacağını ve ek davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını ileri sürerek davaların reddini savunmuştur.
Mahkemenin "asıl davanın kabulüne, kaza tarihine göre zamanaşımı süresi dolduktan sonra açılan birleştirilen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine" dair verdiği karar, yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuş, Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Somut olayda, davacı 1976 doğumlu olup 13 yaşında davalıya ait işyerinde çocuk işçi olarak çalışırken Eylül 1989 tarihindeki iş kazası sonucu sol el 3. ve 5. parmaklarının dipten ampute olması nedeniyle bedensel zarara uğramıştır. İşveren, işçi olmadığı gerekçesiyle davacının çalışmasını ve işyerinde meydana gelen kazayı Bölge Çalışma Müdürlüğü ile Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirmemiştir. Kazalının babasının küçüğe velayeten 15.3.1991 tarihli başvurusu üzerine Kurum müfettişi kazanın iş kazası olduğunu 3.6.1991 tarihinde tespit etmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu Sağlık Dairesi Başkanlığı yapılan muayene sonucu 11.5.1992 tarihli rapora göre davacının %6.3 oranında sürekli iş göremez duruma girdiğini, maluliyet oranına göre gelir bağlanamayacağını 29.9.1992 tarihinde davacıya bildirmiştir.
Yerel mahkeme ile Yüksek Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; zamanaşımının başlangıcında kaza tarihinin mi, yoksa maluliyet oranının tespiti tarihinin mi esas alınacağı, giderek birleştirilen davanın zamanaşımı nedeniyle reddedilip reddedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Zamanaşımı; yasada belirlenen koşullar altında bir alacağa ilişkin dava hakkının belli bir sürenin geçmesi sonucu düşmesidir.
Borçlar Kanunumuzda, sözleşme dışı sorumluluktan, haksız eylemden doğan davalarda zamanaşımı süresi 60'ıncı maddede düzenlenmiştir.
Somut olayda işçi ile tazmin sorumlusu işveren arasında hizmet akdi ilişkisi vardır. Davalı işveren suç sayılır eylemi ile işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin mevzuata aykırı hareketi ile davacı işçinin yaralanmasına neden olmuştur. Bu davranışlar Borçlar Kanunu'nun 332/1. maddesinde belirtilen akte aykırı durumları oluşturur. 1. 1.1957 gün ve 6773 sayılı Kanunun 41/F maddesiyle eklenen ikinci fıkra gereğince, işverenin bu davranışı nedeniyle açılacak tazminat davaları dahi, akte aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkında hükümlere tabidir. Borçlar Kanun'unun 125.maddesindeki on yıllık akdi zamanaşımına tabidir. Önce davalı akdi ilişkiyi ret etmiş, taraflar arasındaki ilişkinin hizmet akdine dayandığı3.6.1991 tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumu'nca, olayın iş kazası olarak tespiti ile belirlenmiş, işveren bu belirlemeye göre davacı için işe giriş bildirgesi düzenleyerek 27.9.1991 tarihinde Kuruma vermesine rağmen, davalı işveren olayın iş kazası olmadığı iddiasını sürdürerek açtığı dava sonucu mahkeme, olayın iş kazası olduğuna karar vermiş; bu karar ile hükmen taraflar arasında akdi ilişkinin varlığı sabit olmuştur. Kural olarak zamanaşımı, alacağın muaccel olduğu; başka bir anlatımla, alacaklının ödemeyi istemeye ve bunun için dava açmaya hakkı olduğu andan itibaren işlemeye başlar. Ne var ki somut olayda akdi ilişkiye ilişkin zamanaşımı mı, yoksa haksız eyleme ilişkin zamanaşımı süresinin mi işlemeye başlayacağı husus u ancak kesinleşen mahkeme hükmü ile sabit olmuştur. Ancak bu aşamadan sonra davacının beden gücü kayıp oranı belirlenmiş, zarar gören davacı yasanın anladığı anlamda zarar veren olayın gidişatını sonuçlarını öğrenmiştir. Yargılama aşamasında Sosyal Sigortalar Kurumu Ankara Hastanesi'nin Raporuna rağmen buna itiraz edilmiş, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun kararına gerek görülmüş ve bu kurulun 26.6.2001 tarihli kararıyla davacının %6.3 oranında sürekli iş göremezlik oranının kesin1eştiği anlaşılmıştır.
Bu durumda ek dava için zamanaşımının başlangıcının 11.5.1992 tarihli rapor olduğuna değinen bozma kararına uyulması gerekirken, ek dava içinde zamanaşımı süresinin başlangıcının kaza tarihi olduğuna ilişkin kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğundan direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 18.10.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)
|