Mesajı Okuyun
Old 25-09-2012, 13:59   #1
Kilimanjaro

 
Varsayılan Şufa hakkı-Bedelde muvazaa iddiası

Öncelikle yardımcı olacak tüm meslektaşlara teşekkür ederek söze başlamak istiyorum. Müvekkilin hissedarı olduğu bir binadaki 11 bağımsız bölümün diğer hissedarı, üzerinde çok sayıda (yüzü aşkın) haciz bulunan hisselerini bir üçüncü şahsa gerçek değerinin 1/3 fiyatına satıyor (hacizlerin büyük kısmı eski tarihli ve düşüp düşmediği belli değil). Üzerindeki hacizler dikkate alınırsa, müvekkilere göre buranın gerçek değeri çok daha düşük. Müvekkiller şufa hakkı kullanılamasın diye tapuda özellikle rakamın yüksek tutulduğunu belirtiyorlar. Ancak buna ilişkin ellerinde herhangi bir delil yok. Dava açıldığında tek delil, bilirkişi incelemesi olacak. Bedele ilişkin muvazaa iddialarında Yargıtay bildiğim kadarıyla bilirkişi raporunu yeterli görmüyor ve ilave delille bu iddianın desteklenmesini şart koşuyor. Aşağıda buna ilişkin 2005 tarihli bir karardan paragraf ekledim. Kafamdaki soru işareti, Yargıtay'ın bu tür kararlarının taşınmazın kaydında çok sayıda haciz olması halini de kapsayıp kapsamayacağı yönünde. Yani Yargıtay üzerinde çok sayıda haciz olan bir taşınmazla ilgili bedele ilişkin muvazaa iddiasının da ilave bir delille desteklenmesini bekler mi?
İkinci bir husus, icra dosyalarından kira alacaklarıyla ilgili kiracılara haciz yazıları gönderilmişse, yeni malik döneminde de bu haciz yazıları geçerliliğini korur mu ve şayet gönderilmemişse, taşınmazlarda hacizleri bulunan icra dosyalarından yeni malik döneminde kiracılara haciz yazısı gönderilebilir mi?

"...Davacı önalıma konu payın davalıya gerçekte 480.000.000.-TL'ye satıldığı halde önalım hakkının engellenmesi icin tapuda bedelin fazla gosterildigini bildirerek bedelde muvazaa iddiasında bulunmustur. Davacı bu iddiasını kanıtlamak zorundadır. Muvazaa iddiası tanık dahil her türlu delil ile kanıtlanabilir. Mahkemece keşif yapılarak keşifte belirlenen bedel üzerinden önalım hakkının tanınmasına karar verilmiş ise de keşif bedelde muvazaa iddiasının varlığına tek başına yeterli delil teşkil etmez. Yargıtay'ın yerleşen içtihatları da bu yöndedir. Bu nedenle bedelde muvazaaya ilişkin davacının gösterdiği tanıkların dinlenilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususun göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir..."