|
Muhtemelen Yargıtay illiyet bağı yokluğundan noter lehine hükmü bozacaktır. Gerçekten Noterin kendilerine gelen kişilerin kimliklerinin sahte olup olamıyacağını araştırma imkan ve kabiliyeti yoktur. Noterler bilirkişi değillerdir.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2000/6166
K. 2000/6793
T. 10.7.2000
• TAZMİNAT DAVASI ( İpoteğin Kaldırılması Nedeniyle Uğranılan Zararın Vekaletnameyi Düzenleyen Noterden Tazmini Talebi )
• SAHTE VEKALETLE KONULAN İPOTEĞİN KALDIRILMASI ( Uğranılan Zararların Noterden Tazmini Talebi )
• İPOTEĞİN KALDIRILMASI ( Uğranılan Zararların Vekaletnameyi Düzenleyen Noterden Tazmini Talebi )
• NOTERLERİN SORUMLULUĞU ( Kusursuz Sorumluluk Olması )
1512/m.162
1086/m.440,442
ÖZET : Dava, ipoteğin kaldırılması nedeniyle uğranılan zararın vekaletnameyi düzenleyen noterden tazmini talebine ilişkindir. İpotek konulan taşınmazın maliki tarafından ipotek konulması hususunda vekaletname verilmiştir. Vekil, vekalete istinaden davacı yararına ipotek tesis ettirmiştir. Bilahare vekaletnamenin malik tarafından verilmediği belirlenince ipotek kaldırılmıştır. Noterlerin sorumluluğu, kusursuz sorumluluk esasına dayanmaktadır. Davacının uğradığa zarar hususunda bir inceleme yapılmamıştır. Salt vekaletname düzenlediğinden dolayı kusursuz sorumludur diye noterin sorumluluğuna gidilmesi yanlıştır. Davacının, tapu malikinden alacağı olup olmadığı araştırılmamıştır. Davacı, alacaklı olsa bile ipoteğin kaldırılması ile alacak ortadan kalkmaz. Ancak tahsilinde güçlük çıkabilir. Davacının alacağını tapu malikinden alamadığını ispat etmesi gerekir. Açıklanan hususlar gözönünde bulundurulmadan davanın kabulü hatalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yerel mahkemece verilen gün ve sayısı yukarıda yazılı kararın; Dairemizin 27.3.2000 günlü ve 2000/2401-2639 karar sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davalı vekili avukatı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla HMUK'nun 440-442. maddeleri uyarınca tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
KARAR : Üzerine ipotek konulan taşınmaz Derya adına kayıtlıdır. Adı geçen malik, Avukat A.M'yu vekil tayin etmek suretiyle taşınmazı üzerine ipotek koydurtmaya ve kaldırtılmasını öngören vekaletname vermiştir. Vekil, bu vekaletnameye dayanarak davacı yararına 5.000.000.000 liralık ipotek tesis etmiştir. Sonradan vekilin taşınmaz maliki Derya tarafından verilmediği belirlenince ipotek kaldırılmıştır.
İşte davacı, ipoteğin kaldırılması sonucu zarar gördüğünü belirterek bunun vekaletnameyi düzenliyen davalı noterden tahsilini istemektedir. Mahkemece istem aynen kabul edilmiş, davalının temyizi üzerine, dairece karar onanmıştır. Davalının karar düzeltme istemi üzerine dosya yeniden incelenmiştir.
Noterlerin, Noterlik Yasasının 162. maddesi uyarınca, sorumlu olmaları için kusurlu olmalarının gerekmediği tartışmasızdır. Diğer bir anlatımla, tüm kusursuz sorumluluk hallerinde olduğu üzere, zarar gören, davalının kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Kusursuz sorumluluğun, kusurlu sorumluluktan tek farkı bu noktada toplanmaktadır. Bu bağlamda zarar gören, kusurlu sorumlulukta olduğu üzere zararını, zararla eylem arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamak zorundadır.
Somut olayda, davacı yararına ve borçlusu tapu maliki olmak üzere vekil Alaattin vasıtasiyle 5.000.000.000 liralık ödenme günü belirtilen ipotek tesis edilmiştir. Bunun iptali ile davacının zarara uğradığı iddia edilmiş ise de, bu konuda bir inceleme yapılamadığı gibi kanıtlanmış da değildir. İkinci koşul, zararın davalının eyleminden doğup-doğmadığının, diğer bir ifade ile, uygun illiyet bağının olup-olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Somut olaydaki uygun illiyet bağı, davalının düzenlediği her vekalette, zarar doğacağı anlamına gelir. Halbuki davalının görevi arasında, vekalet düzenlemesi de bulunmaktadır. Her vekaletname sorumluluğunu gerektirmemektedir. Sorumluluğunu gerektirmeyen vekaletnamelerde daha fazla bir özen göstermesinden kaynaklanmamakta dır. Aynı özen, aynı işlemi yapmaktadır. O halde uygun illiyet bağının bulunduğundan söz edilemez. Kusursuz sorumluluğun tüm hallerinde, uygun illiyet bağının zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusuru ile beklenmiyen bir halin varlığı durumunda kesileceği, gerek teoride ve gerekse yargısal kararlarla kabul edilmiş bulunmaktadır. Aksi halde risk veya şart nazariyesi öne çıkacak ve zararın var olduğu her halde, kusursuz sorumlu olanın sorumluluğu yoluna gidilecektir ki böyle bir sonuç, hukukumuzda kabul edilmemiştir. Somut olayda, üzerinde ipotek tesis edilen taşınmaz tapu kütüğünün 1 pafta 14 parselinde kayıtlı olup, malik olarak "Rauf kızı Derya" yazılıdır. Bunun dışında davacının kimliğini ve özelliği belirleyen başkaca bir kayıt bulunmamaktadır. İşte davalı Noter'e iş sahibi olarak gelen ve ben Derya'yım, diyen kişi, fotoğrafını ve nüfus kimliğini vermek suretiyle işlem yapmıştır. Davalı noterde, tapu malikinin daha öncesinde, bir fotoğrafı veya tapuda doğum tarihi de olmadığı için, yaş olarak bir karşılaştırma yapma olanağı bulunamamaktadır. Kaldı ki, davacı gerçekten 1960, işlem yaptıran ise, 1959 doğumludur. Verilen kimlikteki ana ve baba adları nüfusa kayıtlı olduğu yerlerde aynıdır.
Böyle bir durumda üçüncü kişinin bu bağlamda vekil eden sıfatıyla iş yaptıran kişinin ağır kusuru sonucu illiyet bağının kesileceği, böylece davalının sorumlu tutulamıyacağı kabul edilmelidir. Bu işlemin yapılmasında, davalının gerçek durumu bildiği iddia ve ispat edilemediğine göre, salt vekaletname düzenlemekten dolayı kusursuz sorumludur diye, sorumluluğuna karar verilmesi, kusursuz sorumluluk ilkeleri ile bağdaşmamaktadır.
Yine olayda davacı, tapu malikinden alacaklı imiş gibi, onun borcundan dolayı ipotek tesis etmiştir. Bir an için, vekaletnamenin doğru olduğu, yani tapu maliki tarafından verildiği kabul edilse dahi, gerçekten tapu malikinin davacımıza bu miktarda borçlu olup-olmadığı araştırılmalıdır. Eğer davacı tapu malikinden alacaklı ise, sahte vekaletle ipotekli alacağı ortadan kalkmaz, olsa olsa onun.tahsilinde güçlükle ve dolayısıyle teminatsız bir alacak konumuna gelmiş olur. Ve davacı, bu alacağını, tapu malikinden alamadığını da kanıtlamalıdır. Aksi halde, bu bedeli hem davalıdan hem de asıl borçlu olduğunu iddia ettiği Derya'dan alacaktır ki nedensiz zenginleşmiş olacaktır.
Diğer bir yönde, davacı ve davalı yan tacir olmamalarına karşın, %64 oranında reeskont faizine hükmedilmiştir. Bu da 2095 sayılı yasa hükümlerine aykırıdır.
Sonuç olarak, bir kamu görevi yürüten davalının eylemi ile davacının iddia ettiği zararının meydana gelmesi olayı arasında uygun illiyet bağı bulunmamaktadır. Kaldı ki, davacının zarar gördüğü de iddia ve kanıtlanmamıştır. Bu yönler itibariyle kararın bozulması gerekirken karar onanmış bulunduğundan, davalının karar düzeltme istemi HUMK.'nun 440-442. maddeleri uyarınca kabul edilmeli ve karar gösterilen nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalının karar düzeltme isteminin kabulüne, onama kararının kaldırılmasına ve kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve karar düzeltme isteyen davalıdan önce alınan onama harcı ile peşin alınan red karar harcının istek halinde geri verilmesine 10.7.2000 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Karşı Oy Açıklaması
Usul ve yasaya uygun olan yerel mahkeme kararı dairemiz sayın çoğunluğu tarafından onanmıştır. Bu bağlamda olmak üzere karar düzeltme isteminin reddi görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun kabul bozma kararına katılamıyoruz. 10.7.2000
Yüksel ACUN - Üye Mustafa KILIÇOĞLU - Üye
Saygılarımı sunarım .Av.Erdal
|