|
adam öldürme nedeniyle tazminat,şirkete yönelme
X şahsı dolmuş hattı kavgası yüzünden A,B,C ve D şahısları ile kavga ediyor. kavga esnasında x şahsı silahını çıkarıp etrafa ateş etmeye başlıyor, o anda A ve B şahıslarına ve trafikte servis şoförü olarak seyir halinde olan ve olayla hiçbir bağlantısı olmayan y şahsının göğsüne kurşun isabet ediyor ve y hayatını kaybediyor. A ve b şaşı sadece yaralanıyor. x şahsının %95 hissedarı ve temsile yetkili müdürü olduğu bir şirketi var. olay esnasında kullandığı bu dolmuş bu şirket adına mı değil mi henüz bilmiyoruz. ancak gerçekleşen olay şirket faaliyeti ile ilgili ve şirket müdürünün haksız fiilinden kaynaklanmakta. her nasıl işverenin kusursuz sorumluluğunu işçinin uğradığı zarar bakımından kullanıyorsak burada tersine bir yorumla şirketin müdürünün haksız fiilinden dolayı şirketin sorumluluğu söz konusu olabilir diye düşünüyorum. bu nedenle ben açacağım manevi tazminat davasında şirketi de davalı gösterip, şirket malvarlığı üzerine tedbir koymayı düşünüyorum.
Ancak bir yandan da bu yorumun zorlama bir yorum olduğu düşüncesiyle, haksız fiili gerçekleştiren x'i davalı gösterip, şirketteki hissesi üzerine ve varsa şahsi mal varlığının araştırılıp üzerine tedbir konulmasını talep etmeliyim diye düşünüyorum.
bir sorun da şu ki şahsın mal varlığı ile şirketin malvarlığını şuan itibariyle açılmış bir dava veya takip olmadığından araştıramıyorum. bu nedenle mahkemede tedbir talebinde bulunurken adına kayıtlı mal varlığı olması halinde desem onlar sorgulama yapsa olur mu? ya da sorgulama yapmak için yöntem bilen varsa bizle paylaşabilir mi?
birinci zorlama yorumu ise aşağıdaki yargıtay kararı dorultusunda yaptım, şimdiden yorumlarınız için teşekkürler
YARGITAY KARARI
Daire: 4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2006/5874
Karar No: 2007/4738
Karar Tarihi: 10 Nisan 2007 [/b][/b]
Konu: HAKSIZ EYLEM NEDENİYLE TAZMİNAT,İSTİHDAM EDENİN SORUMLULUĞU,KİRALAYANIN SORUMLULUĞU,ÖLÜM NEDENİYLE TAZMİNAT
ÖZET
DAVALI M'NİN KİRA SÖZLEŞMESİ İLE ÇALIŞTIRDIĞI HALI SAHADA SİLAHIYLA BİR KİŞİYİ ÖLDÜRDÜĞÜ, DİĞER DAVALILARIN KİRALAYAN SIFATI NEDENİYLE SORUMLU OLMADIKLARINA KARARVERİLMİŞTİR. DAVAYA KONU KİRA SÖZLEŞMESİ İNCELENDİĞİNDE, TARAFLAR ARASINDA KİRACILIK İLİŞKİSİNDEN ÇOK İŞÇİ VE TEMSİLCİ İLİŞKİSİ OLDUĞU VE KÂRDAN PAY ALARAK ÇALIŞTIĞI ANLAŞILMAKTADIR. KALDI Kİ, ADİ BİR BELGE NİTELİĞİNDEKİ BU SÖZLEŞME SONRADAN DA DÜZENLENEBİLİR. BU NEDENLE, İŞVEREN DURUMUNDA OLAN DİĞER DAVALILAR DA ZARARDAN SORUMLUDUR.
Davacı Saray vekili tarafından, davalı Sevil vd. aleyhine 18.01.2001 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.07.2004 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili, duruşmasız olarak da davalı Mustafa vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
KARAR
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Tarafların diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, adam öldürme ve yaralama eylemi nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davacılar ile davalı Mustafa tarafından temyiz edilmiştir.
Davalılar Sevil, Fatma ve H.İbrahim'e ait olan halı sahanın işletilmesi sırasında, müşteriler ile sahanın kullanım süresi ve ücreti ile ilgili çıkan bir tartışma sonucunda, davalı Mustafa'nın silah ile bir kişiyi öldürüp ayrıca iki davacıyı da yaraladığı anlaşılmaktadır. Öldürme olayının davalı Mustafa tarafından yukarıda anlatılan şekilde gerçekleştirildiği ceza mahkemesinin mahkumiyet kararı ile de kesinleşmiştir. Mahkemece halı sahayı davalı Mustafa'nın kira sözleşmesi ile kendi adına işlettiği kabul edilerek, diğer davalıların kiralayan sıfatı nedeniyle olayda sorumlulukları olmadığı kabul edilmiştir. Oysa ki, dosyada örneği bulunan 01.12.1997 tarihli"Kira Sözleşmesi"başlıklı belge incelendiğinde, halı saha işletmesinin işyeri ve vergi kayıtlarının tesis sahibi olan üç davalı adına olduğu, elde edilecek hasılattan ödenmesi gereken vergi ve diğer giderlerin onlar adına davalı Mustafa tarafından ödeneceği, bundan sonra kalan kârdan kendisine düşen payı alarak kalanın onlara ödeneceği şeklinde hükümler içerdiği görülmektedir. Sözleşmenin bu hükümlerine göre taraflar arasında kira ilişkisi olmadığı, halı sahanın sahipleri adına davalı Mustafa tarafından işletildiği, kiracılık ilişkisinden çok onların işçisi veya temsilcisi durumunda olduğu ve sadece kârdan pay alarak çalıştırdığı sonucu çıkmaktadır. Kaldı ki, resmi kayıtlarla doğrulanmayan ve adi bir belge niteliğinde olan bu sözleşme, sonradan her zaman düzenlenebileceğinden, davacılar yönünden bağlayıcılığı da bulunmamaktadır. Bu durumda ise, işyerinin işletilmesiyle ilgili bir olaya bağlı olarak gerçekleşmiş olan dava konusu zarardan, işveren durumunda olan diğer davalılar da sorumludur. Yerel mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan işyeri sahibi davalılar Sevil, Fatma ve H.İbrahim hakkındaki davanın reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA), tarafların diğer temyiz itirazlarının ise (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve taraflardan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 10.04.2007 günijnde oybirliği ile karar verildi
|