Mesajı Okuyun
Old 24-07-2012, 08:23   #5
Özgür Kınay

 
Varsayılan

Borçlu taahhüt metninde borcu öğrendiğini ve kabul ettiğini; ayrıca "lehine olan sürelerden ve itiraz hakkından feragat ettiğini" beyan ediyorsa bu noktada takip kesinleşmiştir.

İcra dairesinde borçluya aynı anda tebliğ yapmak ve taahhüt imzalamak istediğimde İstanbul'daki bir icra müdürü talebimi reddetti. Ben de merciye şikayette bulundum. Şikayetim kabul edildi. O şikayet davasının dilekçesinden alıntılıyorum:

-----

6- Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 19.06.1997 tarih 4461 E. ve 6353 K. sayılı kararında “Davalının alacaklı olduğu takip dosyasından ödeme emri borçluya mübaşir vasıtasıyla tebliğ edilmiştir… …adli, idari ve askeri kaza mercileri ile diğer adalet daireleri re’sen veya talep hâlinde işin mahiyetine göre dairelerinde çalışan memurlar vasıtasıyla tebligat yapılmasına karar verebilirler” ifadesine; Yargıtay 12.Hukuk Dairesi 07.11.1985 tarih 3593 E. ve 9218 K. sayılı kararında “…şikayetin kabulü isabetsiz olduğu gibi, kabul şekline göre de tebligat usulsüz olsa bile Tebligat Kanunu’nun 32.maddesi gereğince borçluların beyan ettikleri ıttıla tarihinin tebliğ tarihi sayılacağı cihetle, ödeme emirleri tebliğ tarihlerinin borçluların beyan ettikleri tarih olarak düzeltilmesine karar verilmek gerekirken takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir…” ifadesine; Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 10.03.2000 tarih 995 E. ve 3140 K. sayılı kararında “Yargı organları ile diğer adalet daireleri talep hâlinde yahut işin özelliğine göre tebligatı kendi memurları vasıtasıyla da yaptırabilir. Kalemde tebligat yapılırken tebligat tutanağına, tebligatı yapan memurun kimliği, imzası, tebligat tarihi, tebellüğ edenin isminin ve onun da imzasının alınması zorunludur” ifadesine yer vermektedir.

7- Velev ki konu İcra Müdürlüğü’nde tebligat yapılamaması noktasında değil, ödeme emrine itiraz süresinin doldurulmuş olup olmadığının belirsizliği noktasında ele alınsın; borçlunun muvafakati ile dosyanın kesinleşmesi ve hatta haciz dahi yapılması mümkün iken icra taahhüdü alınamaması hukuken mesnetsizdir. Yargıtay 12.Hukuk Dairesi 13.11.2006 tarih 18290 E. ve 21133 K. sayılı kararında “Borçlu şirket temsilcisi, ödeme emrini tebellüğ edip itiraz ve şikayet hakkından feragat ettiğinden bu feragati itiraz ve şikayet sürelerini de kapsadığından ilgili müdürlükçe ödeme emri tebligatının dönüşünün beklenmesine gerek bulunmamaktadır.” ifadesine; Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 30.06.2005 tarih 969 E. ve 7358 K. sayılı kararında borcun kesinleşmesini bir adım daha öteye taşıyarak haciz bağlamında “İcra emrinde öngörülen itiraz ve ödeme süresi dolmadan ancak borçlunun sürelerden feragat ve muvafakati ile haciz konabilir.” ifadesine yer vermektedir.

8- İster “Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.” İfadesini içeren Tebligat Kanunu’nun 32.maddesi; isterse de “Celse esnasında veya kalemde, soruşturmaya, davaya ya da takibe ait evrakın, taraflara, ilgili üçüncü kişilere, katılana veya vekillerine tutanağa geçirilmek suretiyle veya imza karşılığında, tebliğ konusu belirtilerek tevdii, tebliğ hükmündedir. Bu durumda ayrıca tebliğ mazbatası düzenlenmesi gerekmez ve masraf da alınmaz.” ifadesini içeren Tebligat Kanunu’nun 36.maddesi kapsamında değerlendirilsin, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, talebin reddi yerine kabulü ile şartları yerine gelmiş bulunan icra taahhüdünün akdedilmesi gerekirdi.