Mesajı Okuyun
Old 21-06-2012, 10:56   #4
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan denizizm
sayın meslektaşım teşekkürler içerik olarak minnet duygusu ile gerçekleştirilen işlemlere ilişkin karar arıyorum.murise bakılması sonucu murise ait taşınmazın devri muvazaayı engellemez.özetle aradığım durum budur.örnek varmıdır elinizde ?

T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi
Esas: 2007/10271
Karar: 2008/157
Karar Tarihi: 14.01.2008

Dava: Davacı, miras bırakanı Recep tarafından dava dışı kızı Fatma'ya verilen vekaletle 1643 parsel ve 855 parselin 13 nolu bölümündeki paylarının mal kaçırmak amacıyla gerçekte bağışlanmak suretiyle vekilin oğlu olan davalıya temlik edildiğini ileri sürüp, pay oranında tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazların muvazaalı olarak temlik edilmediği ve vekalet görevinin de kötüye kullanılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Hülya G.'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan Recep'in çekişmeli 1643 ve 855 parsel sayılı taşınmazlarda maliki olduğu paylarının vekil ettiği kızı Fatma aracılığıyla 5.11.2003 tarihli akitle davalı Özen'e satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı yapılan bu temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, davacının miras bırakanın 2.eşi, davalının ise vekil Fatma'dan olma torunu olduğu, miras bırakanın emekli olup, sağlık, sosyal ve ekonomik güvencesinin bulunduğu, mal satmaya da ihtiyacının olmadığı görülmektedir.
Öte yandan, taşınmazlardaki çekişme konusu edilen payların gerçek değerlerinin akitte gösterilen değere nazaran fahiş olduğu ve bedel farkının bulunduğu, kaldı ki, davalının da satış bedelini ödediğine dair bir kanıtın bulunmadığı dosya kapsamı ile sabittir. Ayrıca, miras bırakanın hasta ve yatalak olduğu, davalıya olan minnet duyguları ile satışı gerçekleştirdiği açıktır.
O halde, somut bu olgu ve bulgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın temlikteki gerçek amacının mirasçıdan mal kaçırma olduğu kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
Sonuç: Davacının temyiz itirazları yerindedir, kabulü ile hükmün HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.01.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Saygılar,