Mesajı Okuyun
Old 29-05-2012, 15:52   #3
üye32062

 
Varsayılan

Bende aynı fikirdeyim. İdarenin kusursuz sorumluluğu bulunuyor. Aynı olay olmasada benzer konuda verilmiş bir karar ekliyorum. Umarım yardımı olur iyi çalışmalar.


T.C. Danistay

10.Dairesi
Esas: 2003/3454
Karar: 2006/6592
Karar Tarihi: 20.11.2006


ÖZET: Olayda, davacı, 7.7.2001 tarihinde davalı idareye ait barajlardan fazla su bırakılması nedeniyle zarara uğradığını iddia etmekte; idarece bu tarihin aksi ileri sürülmemektedir. Davacı, Sarayköy Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine 30 gün içinde dava açmamakla birlikte; idari eylemin meydana geldiği 7.7.2001 tarihinden itibaren bir yıl içinde 17.6.2002 tarihinde kayda geçen dilekçe ile bu davayı açtığı anlaşıldığından, bu davanın süresinde olduğunun kabulü gerektiğinden, davalı idarenin süre defi yerinde görülmemiştir.



(2577 S. K. m. 2, 9)

İstemin Özeti: Davacının, Denizli İli, Sarayköy İlçesi, Tekke Köyü .... ada, ....ve .... parsel sayılı taşınmazlarında ekili ürününün, davalı idareye ait barajlardan fazla su bırakılması nedeniyle zarar gördüğünden bahisle uğranıldığı ileri sürülen 2.968.869.000-TL maddi, 1.000.000.000-TL manevi zararın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan dava sonucunda; Denizli İdare Mahkemesince maddi tazminat isteminin kabulü, manevi tazminat isteminin ise reddi yolunda verilen kararın, davalı idare tarafından, kabule ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: Aydın Akgül

Düşüncesi: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 9. maddesinde görevli olmayan yargı yerlerine yapılacak başvuru sonrasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiş; yasa koyucu tarafından, ilgililerin hak arama özgürlüğünün kısıtlanmaması amacıyla, adli veya askeri yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra, anılan maddenin birinci fıkrasında yazılı otuz günlük sürenin geçirilmesi durumunda dahi, idari dava açılması için öngörülen sürenin henüz dolmaması halinde bu süre içinde idari dava açılabilmesine olanak tanınmıştır. Ancak, yasa koyucunun belirlediği 30 günlük sürenin geçirilmesinden sonra, sınırını çizdiği <idari dava açılması için öngörülen süre>nin yorumlanması gerekmekte olup; bu yorumun, Anayasa ile güvence altına alınan <hak arama hürriyeti> ve 2577 sayılı Yasa çerçevesinde yapılması gerekeceği tabiidir.

Tam yargı davaları, 2577 sayılı Yasanın 2. maddesinde idari dava türleri arasında sayılmıştır. Dolayısıyla, görevli olmayan yargı yerinde açılan tam yargı davalarında, anılan Yasada özel olarak düzenlenen 13. maddedeki dava açma süresine ilişkin hükümlerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Olayda, davacı, davalı idareye ait barajlardan Büyük Menderes Nehrine aşırı su bırakıldığını ve anılan nehrin 7.7.2001 tarihinde taşması nedeniyle zarara uğradığını iddia etmekte; idarece bu tarihin aksi ileri sürülmemektedir. Davacı, Sarayköy Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine 30 gün içinde dava açmamakla birlikte; idari eylemin meydana geldiği 7.7.2001 tarihinden itibaren bir yıl içinde 17.6.2002 tarihinde kayda geçen dilekçe ile bu davayı açtığı anlaşıldığından, bu davanın süresinde olduğunun kabulü gerekmektedir.

Temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun bulunan mahkeme kararının, yukarıda belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı: Mehmet Karaoğlu

Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği görüşüldü:

Dava, davacının, Denizli İli, Sarayköy İlçesi, Tekke Köyü .... ada, .... ve .... parsel sayılı taşınmazlarında ekili ürününün, davalı idareye ait barajlardan fazla su bırakılması nedeniyle zarar gördüğünden bahisle uğranıldığı ileri sürülen 2.968.869.000-TL maddi, 1.000.000.000-TL manevi zararın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.

Denizli İdare Mahkemesince; davacının ürünlerinin zarar görmesinde idarenin hizmet kusurunun bulunduğu, adli yargı yerinde tespit ettirilen zararın hizmet kusuru ilkesi uyarınca davacıya ödenmesinin gerektiği gerekçesiyle 2.968.869.000-TL maddi tazminat isteminin dava açma tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte kabulü, manevi tazminat verilmesini gerektirecek koşulların bulunmaması nedeniyle manevi tazminat isteminin ise reddine karar verilmiştir.

Davalı idare tarafından, dava konusu olayda hizmet kusurunun oluşmadığı ve davanın süresinde açılmadığı ileri sürülerek, İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun <Görevli Olmayan Yerlere Başvurma> başlıklı 9. maddesinde; <1. Çözümlenmesi Danıştay’ın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir. 2. Adli veya askeri yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra birinci fıkrada yazılı otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabilir.> hükümlerine yer verilmiştir.

Görüldüğü üzere, yasa koyucu ilgililerin hak arama özgürlüğünün kısıtlanmaması amacıyla, adli veya askeri yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra, anılan maddenin birinci fıkrasında yazılı otuz günlük sürenin geçirilmesi durumunda dahi, idari dava açılması için öngörülen sürenin henüz dolmaması halinde bu süre içinde idari dava açılabilmesine olanak tanımıştır. Ancak, yasa koyucunun belirlediği 30 günlük sürenin geçirilmesinden sonra, sınırını çizdiği <idari dava açılması için öngörülen süre>nin yorumlanması gerekmekte olup; bu yorumun, Anayasa ile güvence altına alınan <hak arama hürriyeti> ve 2577 sayılı Yasa çerçevesinde yapılması gerekeceği tabiidir.

2577 sayılı Yasanın <Doğrudan Doğruya Tam Yargı Davası Açılması> başlıklı 13. maddesinde; < 1. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.> hükümlerine yer verilmiştir.

2577 sayılı Yasanın 9. ve 13. maddeleri birlikte yorumlandığında; idari eylemler nedeniyle açılıp, adli veya askeri yargı yerlerince görevsizlik sebebiyle reddedilen tam yargı davalarında, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra, otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari eylemin yazılı bildirimi veya başka suretle öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık süre henüz dolmamış ise bu süre içinde dava açılabileceğinin kabulü gerekmektedir. Bir yıllık dava açma süresinin geçirilmiş olması halinde de, İdare Mahkemesince, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilecektir. Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun ve Danıştay İdari Dava Dairelerinin yerleşik uygulamalarında, tam yargı davalarına ilişkin uyuşmazlıklarda, idari eylemin yazılı bildirimi veya başka suretle öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık süre içinde dava açılmaması durumunda, davanın süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmekte; böylece, bir yıllık süre, dava açma süresi olarak kabul edilmektedir. Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, Denizli İli, Sarayköy İlçesi, Tekke Köyü .... ada, .... ve .... parsel sayılı taşınmazlarında ekili ürününün, davalı idareye ait barajlardan Büyük Menderes Nehirine aşırı su bırakılması ve nehirin 7.7.2001 tarihinde taşması nedeniyle zarar gördüğünden bahisle uğradığını öne sürdüğü zararın tazmini istemiyle Sarayköy Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtığı, anılan Mahkemenin 17.10.2001 tarih ve E:2001/200, K:2001/232 sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddine karar verildiği, bu kararın 9.1.2002 tarihinde kesinleşmesine karşın, davacının, 2577 sayılı Yasanın 9. maddesinin birinci fıkrasında öngörülen 30 günlük süreyi geçirdikten sonra 17.6.2002 tarihinde kayda geçen dilekçe ile bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.

Olayda, davacı, 7.7.2001 tarihinde davalı idareye ait barajlardan fazla su bırakılması nedeniyle zarara uğradığını iddia etmekte; idarece bu tarihin aksi ileri sürülmemektedir. Davacı, Sarayköy Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine 30 gün içinde dava açmamakla birlikte; idari eylemin meydana geldiği 7.7.2001 tarihinden itibaren bir yıl içinde 17.6.2002 tarihinde kayda geçen dilekçe ile bu davayı açtığı anlaşıldığından, bu davanın süresinde olduğunun kabulü gerektiğinden, davalı idarenin süre defi yerinde görülmemiştir.

İdare ve Vergi Mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden temyiz isteminin reddi ile Denizli İdare Mahkemesinin 5.2.2003 tarih ve E:2002/790, K:2003/73 sayılı kararının ONANMASINA, 20.11.2006 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Davacının, Denizli İli, Sarayköy İlçesi, Tekke Köyü .... ada, .... ve .... parsel sayılı taşınmazlarında ekili ürününün, davalı idareye ait barajlardan fazla su bırakılması nedeniyle zarar gördüğünden bahisle uğradığını öne sürdüğü zararın tazmini istemiyle Sarayköy Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtığı, anılan Mahkemenin 17.10.2001 tarih ve E:2001/200, K:2001/232 sayılı kararı ile davanın görev yönünden reddine karar verildiği, bu kararın 9.1.2002 tarihinde kesinleşmesine karşın, davacının, 2577 sayılı Yasanın 9. maddesinin birinci fıkrasında öngörülen 30 günlük süreyi geçirdikten sonra 17.6.2002 tarihinde kayda geçen dilekçe ile bu davayı açtığı dosyadan anlaşılmaktadır.

Bu durumda, 2577 sayılı Yasanın 9. maddesinin birinci fıkrasında öngörülen 30 günlük süre geçirildikten sonra 17.6.2002 tarihinde kayda geçen dilekçe ile açılan davanın, süre yönünden reddi gerekirken, davanın esasına girilerek verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığından, temyiz isteminin kabulü ve mahkeme kararının kabule ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyu ile çoğunluğun kararına karşıyım. (¤¤)