Mesajı Okuyun
Old 21-05-2012, 08:43   #2
Av.Evren Akçay

 
Varsayılan

Öncelikle sorunuzu tam anlayamamış olabilirim.

İşyerinin devri halinde devralan işveren yasa gereği tüm hak ve borçları ile birlikte iş sözleşmelerinin tarafı olurken; devreden işveren, devir ile birlikte iş sözleşmelerinin tarafı olmaktan çıkar ve gerçekleşen borçlu değişikliği nedeniyle kural olarak isçilere karşı her türlü yükümlülüklerinden de kurtulur. Ancak birçok yabancı hukuk sisteminde olduğu gibi, hukukumuzda da devreden işverenin devir ile birlikte işçilere karşı her türlü borcundan da kurtulması uygun görülmemiş ve kendi döneminde gerçekleşen isçilik alacaklarından sorumluluğunun belirli bir süre devam etmesi kabul edilmiştir.
Hukukumuzda devreden işverenin kendi döneminde gerçekleşen haklardan sorumlu olmaya devam edeceği öngörülmüştür. İş Yasasına göre, devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren 2 yıl ile sınırlıdır (İk K.6/3).

Hangi hallerin işyeri devri olmadığı İş Kanunu 6. madde de sayılmıştır.Ayrıca işyeri devri sayılmayan konular Yargıtay karrlarında da yer almıştır.
Tüzel kişiliğin birleşme veya katılma yada türünün değişmesiyle sona erme halinde birlikte sorumluluk hükümleri uygulanmaz. (İK. M. 6/4)
İflas dolayısıyla malvarlığının tasfiyesi sonucu işyerinin veya bir bölümünün başkasına devri işyeri devri değildir (İK. M. 6/6).

Sizin olayınızda açılmış olan davada işyeri devri olduğu hüküm altına alınmışsa her iki işverene karşı dava açılabilir. Ancak müteselsil sorumluluk süresi olan 2 yıllık süreye dikkat etmek gerekir. Ancak ayrıca belirttiğiniz gibi devreden işyeri devri olmadığını iddia ediyorsa - ki siz mahkeme kararından bahsediyorsunuz- burada muvazaa iddia edilebilir. Çünkü işyeri devri olduğu mahkemece ilam altına alınmış. Aksinin iddiası muvazaayı gündeme getirebilir.

İcra İflas kanunu 280/3. maddeye göre; Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir.

Aşağıda eklediğim Yargıtay kararının yararlı olacağını zannediyorum.

T.C. YARGITAY
9.Hukuk Dairesi

Esas: 2006/23651
Karar: 2006/25385
Karar Tarihi: 02.10.2006

ÖZET: Yönetim Kurulu Kararı ile kapatılma kararı alınmaması ve yargı kararı ile kapatılmanın iptaline kararı verilmesi fiilen kapatma olgusunu ortadan kaldırmaz. İşyerinin kapatılması geçerli bir nedendir. Kapatmadan sonra işyerinin çalışanları olmaksızın kiraya verilmesi işyerinin devri olarak nitelendirilemez. Davanın reddi gerekir.

(4857 S. K. m. 6, 18, 20)

Dava: Davacı işçi, iş sözleşmesinin geçerli sebep olmadan feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliği ile işe iadesine ve buna bağlı tazminat ile boşta geçen süre ücretinin hüküm altına alınması isteğinde bulunmuştur.

Davalı işveren basım evinin Kamu İhale Kanunu nedeniyle üretim yapamaz ücret ödeyemez hale geldiklerini, 12.11.2004 tarihinde iş sözleşmelerinin feshedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece bozma sonrası yaptığı yargılama ve aldığı bilirkişi raporuna dayanarak, işyerinin gerçekte kapatılmadığı, işçilerin tamamı çıkartıldıktan sonra teçhizatları ile birlikte kira sözleşmesi ile Milli Eğitim Bakanlığı’na devredildiği, geçerli bir kapatmanın olmadığı, geçerli neden bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Karar: 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 18.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından işletmenin, işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanılarak feshedilebileceği düzenlenmiştir. İşletmeyi veya işyerini etkileyen objektif nedenlerle ortaya çıkan işgücü fazlalığı sonucunda, işçinin işyerinde çalışma olanağı ortadan kalkmış ise fesih için geçerli bir sebebin varlığından söz edilir. İşveren amaç ve içeriğini belirlemekte serbest olduğu işletmesel kararlar alabilir. Ancak, işletmesel karar sonucunda, tedbir olarak düşünülen feshin zorunlu hale gelmiş olması gerekir. Başka bir anlatımla işverenin fesih konusunda keyfi kararları yargı denetimine tabidir.

Öte yandan, işletmesel kararla varılmak istenen hedefe fesihten başka bir yolla ulaşmak mümkün ise fesih için geçerli bir nedenden söz edilemez. Fazla çalışmalar kaldırılarak, işçinin rızası ile esnek çalışma biçimleri getirilerek, işçiyi başka işte çalıştırarak yada meslek içi eğitime tabi tutarak amaca ulaşma olanağı var iken feshe başvurulmaması gerekir. Kısaca fesih, son çare olmalıdır.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/2. maddesine göre feshin geçerli bir nedene dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşveren, işletmesel kararı uygulamak için aldığı tedbirin feshi zorunlu kıldığını kanıtlamalıdır. İş akdi feshedilen işçi, feshin başka bir sebebe dayandığını ileri sürdüğü taktirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.

Dosya içeriğine göre, davacının çalıştığı işyerinin 24.11.2004 tarihi itibari ile fiilen kapatıldığı, bu konuda Maliye Bakanlığı Ulus Vergi Dairesi tarafından tutanak tutulduğu, işyeri kaydının 10.12.2004 tarihi itibari ile Oda kaydının da kapatıldığı, SSK kapsamından da 02.03.2005tarihi itibari ile çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Fiilen işyerinin kapatılmasından sonra işyerinin, 22.03.2005 tarihli kira sözleşmesi ile tüm bina ve teçhizatı ile MEB kiraya verildiği, kira sözleşmesinde çalışanlar ile ilgili düzenlemeye yer verilmediği saptanmıştır. Somut bu maddi olgulara göre, işyerinin kapatıldığı sabittir. Yönetim Kurulu Kararı ile kapatılma kararı alınmaması ve yargı kararı ile kapatılmanın iptaline kararı verilmesi fiilen kapatma olgusunu ortadan kaldırmaz. İşyerinin kapatılması geçerli bir nedendir. Kapatmadan sonra işyerinin çalışanları olmaksızın kiraya verilmesi, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6. maddesi anlamında işyerinin devri olarak nitelendirilemez. Davanın reddi yerine kabulü hatalıdır.

Sonuç: 4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

Yukarda açıklanan gerekçe ile;

1. Mahkemenin kararının bozularak ortadan kaldırılmasına,

2. Davanın reddine,

3. Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,

4. Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 20.00 YTL. yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,

5. Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 400 YTL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

6. Peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, kesin olarak, 02.10.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları