Mesajı Okuyun
Old 19-05-2012, 10:54   #12
AV.YSİ

 
Varsayılan

Talih Uyar'ın istihkak davası ve satış isteme süresi hakkında güzel bir yazısı var.

İstihkak davasının sonuçlarını, «istihkak davası açılmasının doğurduğu sonuçlar» ve «istihkak davası sonunda verilen kararın (hükmün) doğurduğu sonuçlar» olarak ayrı ayrı incelemek isabetli olur.

I- A- İstihkak davası açılmasının doğurduğu sonuçlar (istihkak davasının icra takibine etkisi):

Üçüncü kişinin -İİK. 97 uyarınca- alacaklı» (ve «borçlu») aleyhine istihkak davası açması, icra takibine etkide bulunur mu? Örneğin; açılan dava «takibi durdurur» mu? Ya da, açılan dava, alacaklının «satış istemi»nde bulunmasını önler mi?

İİK. mad. 97/VIII’de; «dava esnasında 106. maddedeki müddetlerin cereyan etmeyeceği» belirtildiğinden, uygulamada istihkak davasından sonra alacaklılar satış istememekte, icra daireleri de, «satış isteminde» bulunan alacaklıların bu istemlerini -«mülkiyet uyuşmazlığı çözümlenmeden» başka bir deyişle «haczedilmiş olan malın borçluya ait olduğu kesinleşmeden, satış istenemeyeceği» gerekçesiyle- yerine getirmemektedirler.

Bu uygulama acaba yasaya uygun mudur? Yüksek mahkemenin bu konuyu aydınlatan bir içtihadına da rastlamadık.(1) Kanımızca İİK. mad. 97/VIII hükmünü, İİK. mad. 97/I, II, III, IX, X, XIII hükümleriyle birlikte değerlendirip yorumlamak gerekir. Bilindiği gibi(2) üçüncü kişi ya -önce icra dairesinde «istihkak iddiasında» bulunduktan sonra, bu iddiasının alacaklı (veya borçlu) tarafından kabul edilmemesi nedeniyle dosyanın icra mahkemesine gönderilmesi üzerine- icra mahkemesinin vereceği «takibin devamı» ya da «takibin ertelenmesi» kararının (İİK. mad. 97/I) kendisine tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde (İİK. mad. 97/VI) veya icra mahkemesinin «istihkak iddiası» hakkındaki kararını beklemeden yahut önce icra dairesinde «istihkak iddiası»nda bulunmadan, doğrudan doğruya -haczi öğrendikten sonra yedi gün içinde- icra mahkemesine (İİK. mad. 97/IX) istihkak davası açabilir.

«İstihkak davası’nın, alacaklının satış isteminde bulunmasını önleyeceği» ileri sürülürse, «istihkak iddiası» üzerine icra mahkemesinin «takibin devamı» ya da «takibin ertelenmesi» (tâliki) kararlarından birisini verebilmesinin bir anlamı (ve farkı) kalmaz. Bu nedenle; icra mahkemesinin «takibin devamı» kararından sonra açılan istihkak davası ile «takibin ertelenmesi» kararından sonra açılan istihkak davası arasında fark bulunması gerekir. Nitekim; İİK. mad. 97/IX’da; üçüncü kişinin önce «istihkak iddiası»nda bulunmadan, doğrudan doğruya «istihkak davası» açması halinde, icra mahkemesinin «davacının talebi üzerine, takibin tâlik edilip edilmemesi hakkında» acele karar vermeye mecbur olduğu’ belirtilmiştir.

Şu halde; üçüncü kişinin açtığı her «istihkak davası» kendiliğinden takibi durdurmamaktadır.(3) İstihkak davasının böyle bir sonuç doğurması yasa yapıcı tarafından istenmiş olsaydı bu husus mutlaka kanunda açıkça belirtilirdi. Nitekim; kaynak İsviçre İcra ve İflâs Kanununda -bizim 97. maddeye karşılık olan- mad. 107/II’de «üçüncü şahıs istihkak davası açarsa, mahkeme, dava konusu bakımından, uyuşmazlığın çözümlenmesine kadar takibin ertelenmesine karar verir. Takibin ertelenmesi sırasında; 116 -bizim 106.- maddedeki süreler işlemez» denilmiştir. İsviçre’de, «istihkak davası» üzerine bizden farklı olarak, «takibin ertelenmesine» karar verildiği için(4) orada, istihkak davası sırasında alacaklının satış isteyememesi doğaldır. Bizde ise durum farklıdır.(5) Eğer üçüncü kişi, «takibin ertelenmesi» kararı üzerine, «istihkak davası» açmışsa, o zaman -İsviçre’de olduğu gibi- bizde de alacaklı satış isteyemez. Eğer üçüncü kişi «takibin devamı» kararından sonra «istihkak davası» açmışsa, açılan bu davanın, alacaklının satış isteminde bulunmasına engel teşkil etmemesi gerekir. Yani alacaklı, bu durumda, istihkak davası devam ederken de satış isteyebilecektir. Ayni sonuca, İİK. 97/X hükmü gereğince de ulaşmak mümkündür. Çünkü bu hükümde açıkça «istihkak davası sonuçlanmadan mahcuz malın paraya çevrilmiş olması» halinde, icra mahkemesinin «satış bedeli» hakkında vereceği karar düzenlenmiştir. Eğer istihkak davası, mutlak olarak alacaklının satış istemesini önleseydi, yasa yapıcı «istihkak davası sırasında, hacizli malın satılması» varsayımını hiç öngörmezdi. İstihkak davası sırasında, hacizli malın satılması, icra mahkemesinin istihkak davası sırasında «takibin ertelenmesi» kararı vermediği veya üçüncü kişinin bu kararın uygulanmasını sağlamak için «gerekli teminatı yatırmadığı» durumlarda gerçekleşir...

Üçüncü kişinin, icra mahkemesinin -istihkak iddiası üzerine- verdiği «takibin devamı»na ilişkin karardan sonra açtığı istihkak davalarında veya doğrudan doğruya -önce istihkak iddiasında bulunmadan- açılan istihkak davalarında icra mahkemesince «takibin ertelenmesine» karar verilmeyen durumlarda, «alacaklının hacizli malın satışını isteyebileceğini» bu şekilde belirttikten sonra, böyle bir sonucu, «dava esnasında 106. maddedeki müddetlerin cereyan etmiyeceğini» belirten İİK. mad. 97/VIII ile bağdaştırmak nasıl mümkün olacaktır? Çünkü, İİK. mad. 97/VIII de mutlak bir şekilde(6) ‘dava esnasında -bu davanın «takibin devamı» ya da «takibin ertelenmesi» kararı üzerine açılmış olup olmadığı konusunda bir ayrım yapılmadan- satış isteme müddetlerinin işlemiyeceği’ belirtilmiştir. Kanımızca, bu durumda İİY. mad. 97/VIII hükmünü iki şekilde yorumlamak mümkündür: a) «Takibin ertelenmesine» karar verilmiş olmadıkça, alacaklı istihkak davası sırasında da satış isteyebileceğinden, bu dava sırasında -İİK. mad. 106’daki- satış isteme süreleri işler. Yani bu durumda; İİK. mad. 97/VIII hükmü uygulanmaz. Başka bir deyişle, İİY. mad. 97/VIII hükmü ancak; «takibin ertelenmesine karar verildikten sonra açılan istihkak davalarında veya istihkak davası sırasında takibin ertelenmesine karar verilen durumlarda» uygulanabilir. b) Alacaklı, -davadan önce veya dava sırasında- «takibin ertelenmesine» karar verilmiş olmadıkça, satış isteyebilirse de, İİK. mad. 97/VIII hükmünün açık buyruğu (mutlak ifadesi) karşısında, istihkak davası sırasında, «satış isteme sürelerinin işlememesi» gerekir. Bu nedenle «takibin ertelenmesine» karar verilmemiş olan durumlarda alacaklı dilerse satış isteyebilir, dilerse davanın sonucunu bekler ve ondan sonra satış ister. Kanımızca, ikinci yorum şekli daha mantıklı, yasa yapıcının amacına daha uygundur. Kaynak İsviçre İcra ve İflâs Yasasının bu konudaki hükümlerinin tamamının değil, bir kısmının alınmış olmasından doğan bu çelişkili ve tutarsız düzenlemeyi ancak; «takibin ertelenmesine» karar verilmiş olan istihkak davalarında, ‘alacaklının satış isteme imkânına sahip olduğu fakat buna mecbur olmadığı’ sonucuna varılarak tutarlı hale getirmek mümkün olabilecektir. Aksi takdirde, «takibin ertelenmesine» karar verilmemiş olan durumlarda, «satış isteme süreleri»nin işleyeceği kabul edilirse, alacaklılar istihkak davası sonucunu beklemeden satış istemeye mecbur edilecek ve hacizli malın satılmasından (ve hatta satış bedelinin alacaklıya ödenmesinden) sonra, üçüncü kişinin istihkak davasını kazanması halinde; davayı kazanmış olmak üçüncü kişiye pek yarar sağlamayacak, sadece satılan malının bedelini talep edebilecektir. Bu nedenle; açtığı istihkak davasında, üçüncü kişiye de şans tanıyan, haczettiği malın borçluya ait olduğundan kesin olarak emin olmadığı için, haczettiği ve istihkak davasına konu olan malın satışını, açılan istihkak davasının sonucuna erteleyen alacaklıyı bu iyiniyetli davranışından dolayı -«dava sırasında satış isteme sürelerinin işleyeceği» kabul edilerek- deyim yerinde ise cezalandırmak (!) hem alacaklının hem de üçüncü kişinin çıkarlarına uygun düşmez.(7) (