|
Aşağıya ekleyeceğim Yargıtay kararı bir nebze buna ışık tutmaktadır. Hamilin şirket olduğunu var sayarak ekliyorum.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/10178
K. 2011/625
T. 24.1.2011
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, dava ve birleşen davasında, davalıdan alacağı kereste karşılığı her bir; 8.350.00.-TL bedelli üç adet çek keşide ederek davalıya verdiğini, ancak davalının keresteleri teslim etmediğini belirterek karşılıksız kalan çeklerden dolayı borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, çekin bir ödeme vasıtası olup illetten mücerret olduğunu, davacının çek bedelini ödediğini kanıtlaması gerektiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, çekin ödeme vasıtası olduğu, davacının iddialarını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verdiği karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı tarafça keşide edilen çeklerin karşılıksız olup olmadığı, davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti talebinden kaynaklanmaktadır.
Davacının davalıya her biri 8.350.00.-TL meblağlı üç adet çek verdiği, bu çeklerin karşılığının çıkmadığı, davalının davacı hakkında icra takibi yaptığı dosya içeriğinden anlaşıldığı gibi bu hususlar tarafların ve mahkemenin de kabulündedir.
Menfi tespit davasında kural olarak alacaklı davalının, alacaklı olduğunu yasal delillerle kanıtlaması gerekir. Diğer bir deyişle alacaklının senede dayanması halinde (çek, bono vs.) borçlu olmadığının ispat yükü davacıdadır. Davacı aynı nitelikte bir delil ile borçlu olmadığını kanıtlamalıdır. Davalı elinde yukarda açıklandığı üzere 3 adet çek vardır; çekin ödeme vasıtası olduğu gözetildiğinde davalının alacaklı olduğu davacının aynı şekilde yasal delille borçlu olmadığını kanıtlaması gerekir.
Davaya konu çeklerin keşidecisi davacı olup davalı şirket lehdar konumundadır. Davalı şirket olduğundan tacir olduğunun kabulü zorunludur. Davacı dava dilekçesi ve delil listesinde davalının ticari defterlerine dayandığını kabul etmiştir. Diğer bir deyişle davalı defterlerindeki kaydı kabul edeceğini beyan etmiştir. Davalı tacir olduğuna göre T.T.K. 66. maddesi gereğince, her tacir, ticari işletmenin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak münasebetlerini ve her iş yılı içinde elde edilen neticeleri tespit etmek maksadıyla, işletmenin mahiyet ve öneminin gerektirdiği bütün defterleri tutmaya mecburdur. Bu yasal düzenleme doğrultusunda davalı bir hukuki işlem sebebiyle alacaklı ise buna defterlerine kayıt etme zorunluluğu vardır. Tacirin ticari defter tutma ve işlemlerini kayıt etmesi veya etmemesi hukuki sonuçlar doğurur. Bu bağlamda usulüne uygun tutulmuş defterlerdeki kayıtlar sahibi lehine delil teşkil eder. Buna karşılık usulüne uygun tutulsun veya tutulmasın aleyhteki kayıtlar da sahibi aleyhine delil teşkil eder.
T.T.K.66 ve devamı maddelerine göre davalı, davacıdan çek sebebiyle alacaklı olduğunu ticari defterlerine kayıt etmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalı sonuçlarına da katlanmalıdır. Çünkü ticari defterlere kaydedilen bir kayıt belli koşulların gerçekleşmesi halinde sahibi lehine delil kabul ettiği gibi, kaydın mevcut olmaması da aleyhine delil teşkil eder.
Mahkemece, davalı ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu olan 9.2.2009 tarihli bilirkişi raporunda; açıkça davalı defterinde davacıdan alacaklı olduğuna dair bir kaydın bulunmadığı saptanmıştır. Bu belirleme davalı aleyhine delil teşkil eder.
Bu durumda davalı T.T.K.66. maddesi gereğince kaydı zorunlu olmasına rağmen ticari deftere bunu kaydetmemiş olması sebebiyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekir. Ne var ki, davalı cevap dilekçesinde sair delil demek suretiyle yemin deliline dayanmış olduğu anlaşıldığından davalıya yemin teklif etmek hakkı hatırlatılıp sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-) Yukarıdaki belirtilen nedene göre bu aşamada sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan sebeplerle hükümün davacı lehine BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, peşin alınan 17.15.-TL temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 24.1.2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle; dava İ.İ.K.nun 67. maddesine dayalı ve çek sebebiyle borçlu olmadığının tespitine ilişkin olup, T.T.K.nun 557. maddesi hükmü gereğince, bunlarda mündemiç olan hakkın senetten ayrı dermeyan edilemeyeceği gibi, başkalarına da devredilemeyeceğine, ödeme vasıtası olan çekin aynı zamanda ispat vasıtası olma özelliğini de taşımasına (Prof. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku Sh. 20), davalının böyle bir senede dayanması ve asli ilişki bakımından kendini bağlayıcı hiçbir beyanda bulunmaması karşısında davacının aynı kuvvette bir yazılı belge ile senedi hükümden düşürmesinin zorunlu olmasına ve tacir olan davalının davaya konu çeki ticari defterlerine işlememiş olmasının somut olayda sonuca etkili olmaması karşısında yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun kararına katılamıyoruz.
|