Mesajı Okuyun
Old 03-05-2012, 16:12   #5
Yasemin Bozkurt

 
Varsayılan Aşağıdaki Yargıtay kararlarının faydalı olacağını umuyorum.

Esas :2008/19251
Karar:2010/1757
Tarih:04.02.2010

YARGITAY İLAMI

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ.

Davacı, davalıya ait 172 ada 42 parseldeki taşınmaz ile 35 AD 7740 ve 35 AT 0110 plakalı aracın edinilmesine katkıda bulunduğunu belirterek katkısına karşılık fazlaya dair haklarını saklı tutarak 20.000 TL ‘nin tahsili İSTEMİNDE BULUNMUŞTUR.

Tarafların 16.3.1976 tarihinde evlendikleri, 10.8.2006 tarihinde açılan boşanma davası sonucunda boşanmalarına karar verildiği, kararın 2.6.2008 tarihinde KESİNLEŞTİĞİ ANLAŞILMAKTADIR.

Mal rejimi boşanma davasının açıldığı 10.8.2006 tarihinde SONA ERMİŞTİR. (TMK. m.225.) Dava konusu taşınmazın 4.2.1986 tarihinde alındığı, 35 AD 7740 plakalı aracın 12.8.2005 tarihinde alınıp, 16.8.2006 tarihinde satıldığı, davalı tarafından bu araçla ilgili daha önceki tarihte satışla ilgili bir kısım belgelerin sunulduğu, 35 AT 0110 plakalı aracın ise 12.7.2006 tarihinde alınıp, 28.7.2006 tarihinde tescilinin sağlandığı davacının ise ev hanımı olduğu, çalışmadığı, gelirinin OLMADIĞI ANLAŞILMAKTADIR.

Taraflar arasında evlendikleri tarihten 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı rejimi (TKM. m. 170.), bu tarihten sonra edinilmiş mallara katılma REJİMİ GEÇERLİDİR. (4722 s. K. m. 10., TMK. 202.)

Dava konusu olan ve davalı adına tapuda kayıtlı taşınmaz mal davalının KİŞİSEL MALIDIR. (TMK. md. 220/2.) Eşlerden birinin edindiği mala, diğer eşin doğrudan maddi bir katkısı yoksa, bu talep kabul edilemez. Başka bir ifadeyle kadının, ev işlerini yapması ve çocuklara bakmış olması, diğer eşin edindiği mala katkı sayılamaz. Sonuç olarak; 1.1.2002 tarihinden önce; eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, kadın veya kocanın diğerinden katkı payı karşılığı bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka, parasal veya parayla ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle bir katkısının OLMASI GEREKİR. (HGK. 18.6.2008 gün ve 2008//2-432-444 sayılı kararı) Davacı dava konusu taşınmaza katkıda BULUNDUĞUNU KANITLAYAMAMIŞTIR. O halde taşınmaz hakkındaki davanın reddi gerekirken, usul ve yasaya aykırı olan bilirkişi raporu esas alınarak taşınmaz hakkında yazılı şekilde hüküm KURULMASI İSABETSİZDİR.
Dava konusu araçlara gelince; davacının katılma alacağına (TMK. md. 231-236) ilişkin DAVASI BULUNMAMAKTADIR. İstek TMK. 227 nci maddesine dayalı değer artış PAYINA İLİŞKİNDİR. Davacı bu konuda katkısını kanıtlayamadığı gibi, talebi olmadığı halde katılma alacağına ilişkin hükümler uygulanarak hüküm kurulması da DOĞRU GÖRÜLMEMİŞTİR.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre davacı kadının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ. 04.02.2010 (Prş.)

Esas :2011/2919
Karar:2011/3837
Tarih:30.06.2011

Davacı Gülges Özeken vekili, 208 ada 12 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın evlilik birliği içinde edinilerek davalı eş adına kaydedildiğini ve daha sonra üzerine gene evlilik birliği içinde ev yapıldığını, söz konusu arsanın edinilmesine ve üzerine ev yapılmasına vekil edeninin gecesini gündüzüne katarak hayvan beslemek, çoğaltıp satmak, ürünlerinden istifade etmek, yevmiyeyle tarlalara gidip çalışmak suretiyle en az ½ oranında katkı sağladığını ileri sürerek davalı eş adına olan tapu kaydının iptali ile ½ payının vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini, bu istekleri kabul edilmez ise fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik ½ pay karşılığı olan 15000 TL.nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak vekil edenine verilmesini istemiş; daha sonra ıslahla istek miktarını 25450 TL YE ÇIKARTMIŞTIR.

Davalı vekili ise, davacının ev hanımı olduğunu, gelir getiren hiçbir çalışması bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar VERİLMESİNİ SAVUNMUŞTUR.

Mahkemece; davanın tapu iptal ve tescili yönünden reddine, katkı payı alacağı bakımından kabulüne, 15000 TL'nin dava tarihinden itibaren, 10450 TL'nin ise ıslah tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine; hükmün kabule ilişkin bölümü davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 20.1.2011 gün ve 2010/3358 Esas, 2011/136 Karar sayılı İLAMIYLA ONANMIŞTIR.

Davalı Fikret vekili, davacı Gülges’in ev hanımı olduğu, gelir getiren bir çalışması bulunmadığı halde, sadece taraflı tanık beyanlarından hareketle davacının hayvan bakıp beslemek, ürünlerini satmak ve gelir elde etmek suretiyle, edinmeye katkı sağladığı ve bu katkının %71,50 oranında olduğu görüşünden hareketle davanın kabul edilmesinin doğru olmadığı ileri sürülerek karar düzeltme TALEBİNDE BULUNULMUŞTUR.

Dosya arasında bulunan kayıt ve belgelere göre; tarafların 8.11.1971 tarihinde evlendikleri, 7.1.2003 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesi ile de 16.2.2006 tarihinde boşandıkları, dava konusu 208 ada 1 parselin 5.2.1980 tarihinde satın alınarak davalı eş adına tapuya kaydedildiği ve daha sonra üzerine ev yapıldığı, yapılan bu binanın 16.2.1982 tarihinde bittiği, dolayısıyla dava konusu taşınmaz ve üzerindeki evin 1.1.2002 tarihinden önce taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde EDİNİLDİĞİ ANLAŞILMAKTADIR. Dava konusu taşınmaz ve üzerindeki ev 743 sayılı TKM’nin 170. maddesi uyarınca eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiğine göre; taraflar arasındaki uyuşmazlığın Borçlar Kanununun genel hükümlerine göre çözüme KAVUŞTURULMASI GEREKMEKTEDİR. 743 sayılı TMK.nun yürürlükte olduğu; 1.1.2002 tarihinden önce eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, karı ve kocanın diğerinden katkı payı karşılığında bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka parasal veya parayla ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle katkısının BULUNMASI GEREKİR. Bundan ayrı, aynı kanunun (743 s TKM.nun) 153 üncü maddesi gereğince eve kadın bakar. Başka bir anlatımla kadının eve ve çocuklarına bakması, ev işleri yapması onun YASAL ÖDEVİDİR. Eşlerden birinin edindiği mala diğer eşin doğrudan maddi bir katkısı yoksa, bu talep kabul edilemez.

Somut olayda; davacı Gülges ev hanımı olup, düzenli gelir getiren biri olmadığı gibi kayıtlı bir işte çalıştığı ileri sürülüp kanıtlanmış DA DEĞİLDİR. Tanığı olan oğlu Tarık Özeken, anne ve babasının evlendikten sonra, iki göz odadan ibaret bir eve yerleştiklerini, ablasıyla kendisinin bu evde doğduğunu, babaannelerinin de kendileriyle kaldığını, babasının Hükümet Konağında hademe olarak çalıştığını, bu sırada annesinin evin arka tarafında bulunan ahırda, davacı annesinin katkısı ve babasının kazancıyla alınan ineklere baktığını, ineklerden elde edilen sütü ve yoğurdu satarak evin geçimine katkıda bulunduğunu, dava konusu taşınmazın bu şekilde alındığını ve üzerine ev yapıldığını, evin yapımı için alınan kredinin de 1980'li yılların sonunda bittiğini, annesinin borcun ödenmesine, inek bakmak, kurban zamanında kurbanlık bakmak suretiyle katkı sağladığını; diğer davacı tanığı olan kızı Nurgül Ege’de babasının Tarım ve Köy İşlerinde şoför olarak çalıştığını, annesinin ise, evliliği boyunca hayvan beslemek ve yevmiyeyle tarlalara gitmek suretiyle aile bütçesine ve edinmede katkı sağladığını açıklamışlar ise de; davacının baktığını, beslediğini ve sattığını bildirdikleri hayvanların adedi, ne kadar süt ve süt ürünü elde edildiği, bunun ne kadarının aile içinde kullanıldığı ne kadarının dışarıya satıldığı ve ne kadar gelir elde edildiği gibi konularda bilgi vermemişler; dava konusu mal varlığının edinildiği dönemde iki küçük çocuk sahibi olan bir kadının tarlalara yevmiyeyle çalışmak üzere nasıl gittiğini ve bu çalışmasının ne süre ve koşulla oluştuğunu DA AÇIKLAMAMIŞLARDIR. Bu denli soyut anlatımlara dayanılarak davacı kadının dava konusu mal varlığının edinilmesinde kanunun aradığı anlamda doğrudan maddi bir katkısının olduğunun kanıtlandığından söz edilemez.

Dava konusu arsanın satın alınması ve üzerine ev yapılması sırasında, dinlenen davacı tanıklarının birinin 1972 diğerinin ise 1976 doğumlu olması dikkate alındığında durumu ve katkıyı anlayacak ve değerlendirecek yaşta olmadıkları DA AÇIKTIR. Davacı taraf, var olduğunu ileri sürdüğü çalışma karşılığında elde ettiği geliri kanıtlamak bakımından dinlettiği bu iki tanığından başka bir DELİLİ BULUNMAMAKTADIR. Dosya arasında bulunan zabıta araştırmasına verilen ve içeriğine karşı konulmayan 16.3.2008 günlü cevabı yazıda ise; davacının 1980-1985 yılları arasında sadece bir adet hayvan baktığı ve bu hayvandan elde edilen sütün bir kısmının aile içinde harcandığı, kalanının ise, komşuya satılarak DEĞERLENDİRİLDİĞİ BİLDİRİLMİŞTİR. Davalı eşin kazancıyla alındığı anlaşılan bir tek hayvana bakmak ve elde edilen süt ürününün ev içi kullanımdan sonra artanını satmak suretiyle var olan bir çalışma sadece aile içi yardımlaşma olup düzenli bir gelirin varlığı anlamına gelmez.

Mahkemece, yukarıda açıklanan nedenlerle kanıtlanamayan davanın reddine karar vermek gerekirken kabulüne karar verilmiş olması ve Dairemizce hükmün yanılgıya dayalı bir biçimde onanması DOĞRU OLMAMIŞTIR. Bu nedenlerle davalı Fikret Özeken vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulüyle Dairemizin 20.1.2011 gün 2010/3358 Esas ve 2011/136 Karar sayılı onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkemenin 16.2.2010 gün, 2005/417 Esas ve 2010/48 Karar sayılı hükmünün HUMK.nun 440 ve 428 maddeleri uyarınca BOZULMASINA ve 416,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 30.06.2011 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.