Mesajı Okuyun
Old 26-04-2012, 19:29   #3
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

En azından fikir sahibi olunacak bir karar ekleyeyim dedim. Uzman değilim..

T.C. YARGITAY

14.Hukuk Dairesi
Esas: 2010/14210
Karar: 2011/393
Karar Tarihi: 19.01.2011

Dava: Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.07.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 29.03.2010 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:


Karar: Dava tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davalı, dava konusu taşınmazın sit alanı kapsamında olduğunu, tapu tahsis belgesine dayalı iddianın dinlenemeyeceğini, açılan davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece dava konusu taşınmazın bulunduğu alanın doğal sit alanı ilan edildiği, bu nedenle 2981 sayılı İmar Affı Yasası'nın uygulama ihtimalinin bulunmadığı, gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir

Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

Davadaki istemin dayanağı, 20.07.1984 tarihli tapu tahsis belgesidir. Kayıtlardaki tapu tahsis belgesi verildiğine ilişkin şerhin, daha sonra tahsisi yapan idare tarafından taşınmazın bulunduğu alanın İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nun 15.11.1995 tarihli ve 7775 sayılı Kararı ile doğal sit alanı kabul edilmesi üzerine kaldırıldığı görülmektedir. Gerçekten, kısaca İmar Affı Kanunu olarak bilinen 2981 Sayılı Kanunun <istisnalar> başlıklı 3. maddesi hükmüne göre, kanunun İstanbul ve Çanakkale boğazları ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca belirlenmiş ve belirlenecek yerlerde uygulama olanağı yoktur.

İstanbul VI. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü dosyaya gönderdiği 19.01.2010 tarihli yanıtında dava konusu 862 ada 14 parselin <İstanbul Kuzey Kesimi Karadeniz Kuşağı Doğal Sit Alanında III. Derece Doğal Sit Alanında Bulunduğunu> belirtmiştir. 5563 Sayılı Kanunla değişik 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 11. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesine göre <Ancak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yolu ile iktisap edilemez> hükmü getirilmiş, böylelikle yeni düzenlemede <....birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarını> kazanılamayacağı öngörüldüğünden doğal sit alanları ve üçüncü derece arkeolojik sit alanlarında bulunan taşınmazların koşulları oluştuğu takdirde kazanılmaları olanaklı hale gelmiştir.

Yukarıda belirtildiği gibi taşınmazın <İstanbul Kuzey Kesimi Karadeniz Kuşağı Doğal Sit Alanında III. Derece Doğal Sit Alanında Bulunduğu> saptandığından olayda 2981 Sayılı Kanunun 3. maddesinde öngörülen istisna hükümleri uygulanamaz.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

- Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

- Tahsise konu yerde 3194 Sayılı Yasa’nın 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

- İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

- Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

- Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

- Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması,

- İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 Sayılı Yasa’nın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir.

Bu durum karşısında yukarıda belirtilen ilkeler de gözetilerek tescil isteğinin kabulü için yasal koşuların oluşup oluşmadığı araştırılarak sonucu doğrultusunda bir karar vermek gerekirken davanın yazılı gerekçe ile reddi doğru olmamış, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 19.01.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Saygılarımla,