|
T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi
Esas: 2011/868
Karar: 2011/2495
Karar Tarihi: 03.03.2011
ELATMANIN ÖNLENMESİ VE YIKIM DAVASI - İMAR UYGULAMASI - İMAR ÖNCESİ YAPILAN DUVARIN KORUNMASI GEREKLİ AYRILMAZ PARÇA NİTELİĞİNDE OLUP OLMADIĞI - İMAR SONRASI TAŞKIN OLARAK YAPILAN AHIR VASFINDAKİ MUHDESATIN YAPIMINDA İYİNİYETTEN BAHSEDİLEMEYECEĞİ
ÖZET: Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazdaki tecavüzlü durumun imar uygulaması ile oluştuğu saptanmış, ancak imar öncesi yapılan duvarın korunması gerekli ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde olup olmadığı belirlenmemiştir. Ayrıca imar sonrası taşkın olarak yapılan ahır vasfındaki muhdesatın yapımında iyiniyetten bahsedilemeyeceği gibi korunmasını gerektirir bir durumun bulunmadığı da sabittir. O halde, ahırın bedel takdir edilmeksizin, duvarında ayrılmaz parça özelliğinde olduğu saptanır ise belirlenecek kaim bedeli depo ettirilerek davalılara ödenmesi suretiyle yıkımına karar verilmesi gerekir.
(4721 S. K. m. 683) (6785 S. K. m. 42) (3194 S. K. m. 5, 18) (2981 S. K. m. 10)
Dava: Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaşı olduğu 4 parsel sayılı taşınmaza komşu 3 parsel maliki davalıların taşkın bina yapmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, G. ve R., davanın reddini savunmuşlardır.
Diğer davalılar, yanıt vermemişlerdir. Mahkemece, davalı G. yönünden elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, yıkım isteğinin reddine, diğer davalılar yönünden taşınmazı kullanmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar: Davacı ve davalı Gürses vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Sadettin Akyol’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkin olup, mahkemece, çekişmeli 256 ada 4 parsel sayılı taşınmaza davalı Gürses tarafından haklı ve geçerli bir nedeni olmaksızın, bilirkişi rapor ve krokisinde gösterildiği şekilde, müdahale edildiği gözetilmek ve kayda üstünlük tanımak suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı G.’in bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine; Davacının temyiz itirazlarına gelince; çekişme konusu 4 parsel sayılı taşınmazda davacının kayden paydaş bulunduğu, bu parselin imarla oluştuğu, davalıların miras bırakanı ile dava dışı Belediye adına kayıtlı 3 parsel sayılı taşınmaz ile 4 parsel sınırında bulunan taş duvarın imar uygulaması sonucu 4 parsel içerisinde kaldığı imar sonrası da taş duvar üzerine ahır olarak kullanılan muhtesat yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz’ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın 1605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı imar yasasının 18. Maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Yapı tanımı da 3194 sayılı İmar Yasasının 5. maddesinde yapılmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
2981 Sayılı Yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olayda, çekişmeli taşınmazdaki tecavüzlü durumun 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesi uygulaması ile oluştuğu saptanmış, ancak imar öncesi yapılan duvarın yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde korunması gerekli ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde olup olmadığı belirlenmemiştir. Ayrıca imar sonrası taşkın olarak yapılan ahır vasfındaki muhdesatın yapımında iyiniyetten bahsedilemeyeceği gibi korunmasını gerektirir bir durumun bulunmadığı da sabittir. O halde, ahırın bedel takdir edilmeksizin, duvarında yukarıda değinilen özellikte olduğu saptanır ise belirlenecek kaim bedeli depo ettirilerek davalılara ödenmesi suretiyle yıkımına karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Sonuç: Davacının, temyiz itirazları değinilen yönler itibariyle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
|