|
SAYIN MESLEKTAŞLARIM ÖNCELLİKLE İLGİNİZE TEŞEKKÜR EDERİM SORDUĞUM SORUNUN CEVABINI BULDUM SİZİNLE PAYLAŞIYORUM ÖZET OLARAK :: Tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devletin sorumlu olacağı Yeni Medeni Kanunun 1007. maddesinde düzenleme altına alınmıştır. Ancak Devletin sorumluluğundan söz edilebilmesi için tapu sicilinin tutulmasında tapu sicil müdürü ya da memurunun hukuka aykırı bir işleminin ve bununla zararlı sonuç arasında nedensellik bağının varlığı gerekir. Kadastro çalışmaları ve faaliyetleri sırasındaki işlemler tapu sicili tutma kavramı içinde yorumlanamaz.
(4721 S. K. m. 1007) (743 S. K. m. 639)
Dava: Davacı Nasrettin vekili Avukat B. A. tarafından, davalı Maliye Hazinesine izafeten G. Mal Müdürlüğü aleyhine 13/4/2001 gününde verilen dilekçe ile Hazineden satın alınan taşınmazın yüzölçümünün eksik çıkması nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 5.6.2002 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ve davalı temsilcisi M. Zeki taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
Karar: Davacı vekili dava dilekçesinde, Bingöl İli G. İlçesi Şehir Mahallesi K. Mevkiindeki Ada no: 288, Parsel no: 2'de kayıtlı 5328 m2, 32 dm2'lik taşınmazın, Maliye Hazinesi adına kayıtlı iken 14.12.1999 tarihinde davacı tarafından satın alındığını, ancak daha sonra yapılan ölçüm sonucu anılan parselin 1000 m2'sinin eksik olduğu, gerçek yüzölçümünün 4328 m2 olduğunun belirlendiğini, bu yanlışlığın yan tarafta yer alan ve başkasının mülkiyetinde bulunan taşınmazın üzerindeki yapının yüzölçümünün de dava konusu taşınmaza eklenmesinden kaynaklandığını belirterek eksik olan arsa bedelinin davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, Borçlar Kanununun 215. maddesi gereği satıcı Maliye Hazinesinin satılan taşınmazın yüzölçümünün, resmi ölçümlere dayalı olarak oluşan tapu sicilindeki miktardan az çıkması halinde eksik kalan kısmı tahsis edeceğine dair herhangi bir taahhüdü olmadığından satıcı olarak değil, eski Medeni Yasanın 917. maddesi, yeni Medeni Yasanın 1007. maddesine göre tapu sicilinin tutulmasındaki yanlışlıktan doğan zarar nedeniyle sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Dosyadaki kanıtlardan, davaya konu 2 nolu parsel ile bitişiğindeki 1 nolu parsel bir bütün halinde davacının babası tarafından kullanılmakta iken, açılan zilyetlikten tescil davası sonucunda 3500 m2' lik kısmının davacının babası Yusuf adına tapuya tesciline, fazla istemin reddine karar verilmiş ve bu karar Yargıtay 8. Hukuk Dairesince onanarak kesinleşmiştir. Daha sonra yapılan kadastro çalışmaları sırasında 1 nolu parsel ahır bahçesi niteliği ile 3513 m2 64 dm2 olarak Yusuf mirasçıları olan davacı ve diğerleri adlarına, 2 nolu parsel ise bahçe niteliği ile 5328 m2, 32 dm2 olarak Maliye Hazinesi adına kaydedildiği ve 2 nolu parselin Maliye Hazinesince 5328 ın2, 32 dm2 olarak davacıya satıldığı; ne var ki, kadastro çalışmaları sırasında çizilen pafta krokisinde 1 nolu parsel üzerinde gözüken yapının ölçümde 2 nolu parselde ölçülmesi nedeniyle 2 nolu parselin yüzölçümünün fazla belirlendiği ve bu şekli ile tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devletin sorumlu olacağı Yeni Medeni Kanunun 1007. maddesinde düzenleme altına alınmıştır. Ancak Devletin sorumluluğundan söz edilebilmesi için tapu sicilinin tutulmasında tapu sicil müdürü ya da memurunun hukuka aykırı bir işleminin ve bununla zararlı sonuç arasında nedensellik bağının varlığı gerekir. Kadastro çalışmaları ve faaliyetleri sırasındaki işlemler tapu sicili tutma kavramı içinde yorumlanamaz. O halde Hazine kadastro tespiti sırasında yapılan hatalardan MK.'nun 1007. maddesine göre sorumlu tutulamaz. Dairemiz bu görüşü benimsemiş olup istikrarlı biçimde de uygulamaktadır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26/10/1980 gün ve 1978/4-624 Esas, 1980/2478 Karar sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Kaldı ki, somut olayda davacının hataya düşmesine salt tapu sicilindeki işlem de neden olmamıştır. Tapu kaydı ile bütünlük oluşturan çapta muhtesatlı kısmın 1 nolu parsel içinde kaldığı açıktır. İkincisi satın almadan önce de davacı 1 nolu parseli müşterek malik olarak, 2 nolu parseli de kendisi bütün olarak kullandığına göre, muhtesatlı kısmın babası tarafından MK.'nun 639 maddesine göre dava yoluyla tescil ettirilen kısım içinde kaldığını bilmediği de düşünülemez. O halde her ne kadar tapu kaydındaki yüzölçümü ile gerçek yüzölçümü farklılığı var ise de davacının bunu bilerek ve isteyerek satın aldığının kabulü gerekir.
Yukarıda anılan açıklamalar dikkate alındığında davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına 26.12.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)
|