|
Alıntı: |
|
|
|
|
Yazan Av.Ömer Güntay |
|
|
|
|
|
|
|
Üstadım yerden göğe katılıyorum.
Ceza yargılamasında, etkin davranıyoruz, soruyor sorguluyoruz, MAKAMIN HAKKINI VERİYORUZ diye, (üstelik şov da yapmıyoruz, tam bir kamu görevlisi gibi ölçü içindeyiz.) bize gıcık olan ve alaysı alaysı bakan yargıçlar var.
Bu, davranışlara maruz kalmamızda, ağzını bıçak açmayan, nasıl olsa yargıç yürütür, idare eder diye dosyayı okumadan duruşmaya çıkan, asıl taraf gibi çekingen ve ürkek avukatların da payı olduğunu bilmek çok üzüntü verici.
Ondan sonra, hükme giden aşamalarda olmayan, kendini göstermeyen avukat/savunma, hükmün gerekçesinde de savunma makamı ve bir "çeldirici" olarak yer almıyor. Şahsen benim yazdığım birçok temyiz layihası (hemen hemen tamamı) gerekçeli kararda savunma makamının görüşlerine yer verilmemiş olması (CMK:m.230/a-b) sebebine dayanmaktadır... Çoğumuzun da böyledir; bu durum türk ceza yargısı için endişe vericidir.
Saygılarımla.
|
|
|
|
|
|
Daha birkaç gün önce bir ağır ceza mahkemesinde "sanığa önceki ifadeleri okundu... falanca maddeden 3 defa cezalandırılabilme ihtimali nazara alınarak ek savunması alınmadan önce ilgili madde düzenlemesi anlatıldı" denmesine rağmen ifadeleri okunmadığı ve madde hakkında bilgi verilmediği için o anda itiraz ettiğimde "hay hay" demesi gereken sayın hakimin "sanık okumamız/anlatmamız için bir talepte bulunmamıştı ki" demesini bu meyanda ele almak mümkündür sanırım.
Saygılarımla..