|
|
|
|
Açıklanan bu maddi hukuk kuralları, somut olay ortaya konularak değerlendirildiğinde;
Davacı/borçlu vekili tarafından dosyaya sunulan 11.04.2007 tarihli Ticaret Sicili Gazetesi örneğine göre, davacı/borçlu Y. G.’in, münferit imzası ile, keşideci Algrup Görsel İletişim Sis. San. ve Tic. A.Ş. ni üç yıl süreyle temsil ve ilzama yetkili olduğu ve takip konusu bononun ön yüzünde bulunan her iki imzanın da keşideci şirket kaşesi üzerine davacı/borçlu Yaşar G. tarafından atıldığı, bu hususun davacı vekilince de kabul edildiği dikkate alındığında atılan ikinci imzanın aval şerhi olmadığı belirgindir.
O halde, Yerel Mahkemenin aynı gerekçeye dayalı direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.
|
|
 |
|
 |
|
Yukarıdaki kısma dikkatle bakıldığında HGK kararının "çift imzanın da kaşe üzerinde mevcudiyeti, buna rağmen aval verenin adının senette yer almaması" olgusuna dayalı olduğu anlaşılıyor.
Eğer aval verenin adı senette ayrıca yer alıyorsa, bu durumda çift imzadan birinin şirketi temsilen, diğerinin ise şahsını ilzam amacıyla atıldığını kabulde zorunluluk vardır.
Bunun aksinin kabulü halinde "bonolarda şirket müdürünü kefil alabilmek için imzalarından birisini kaşe üzerine birisini de açığa bir yere almak gerekir" şeklinde usule, yasaya, yerleşik uygulamalara aykırı bir kural koymuş olursunuz.
Zannederesem somut olayda şirket müdürünün kaşe üzerine atmış olduğu iki imza mevcut ve adı da senet metninde yer almıyor. Bu boyutuyla somut olay adaletine uygun sayılabilirse de kararın hatalı olduğunu düşünüyorum.