Mesajı Okuyun
Old 08-02-2012, 14:15   #1
Av. Ali YILMAZKARA

 
İnceleme Zorunlu dava arkadaşlığı-Davayı kabul

Davacı X, A-B-C-D ve E'nin murisi olan M'ye vefatından önce 30bin TL verdiği iddiası ile mirasçıları davalı göstermek sureti ile alacak davası açmıştır.
Davacı X ile Muris M kardeştir.

Açılan davada A-B-C-D müvekkilimiz olup diğer davacı E kendi başına davayı takip etmektedir. (Ayrıca davalı E Muris'in önceki evliliğinden olan çocuk olup diğer davalılar ile ana ayrı kardeştir.)

Davaya cevaplarımızda mahkemenin yetkisizliğine karar verilmesini çünkü genel yetki kuralınca yetkili yerin davanın açıldığı tarihteki davalıların yerleşim yeri mahkemesi olduğunu belirttik.

Davaya cevap aşamasında E Davacının iddialarını kabul etmiştir.
-Davacı ile E arasında danışıklık olduğunu düşünmekteyiz-

Davacı cevaba cevap dilekçesinde yetkisizlik söz konusu olmadığını; davanın açıldığı mahkemenin HMK madde 11 uyarınca; "ölen kimsenin son yerleşim yeri kesin yetkilidir" hükmünce yetkili olduğu gerekçesine dayanmıştır.
Ve ayrıca davalılardan birinin davayı kabul etmesinden dolayı diğer davalıların beyanda bulunma hakkı olmadığından bahsetmiştir.

Şimdi usule ilişkin sorum da burada yer almakta;
HMK madde 60 Mecburi dava arkadaşlığını düzenlemekte olup; "Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır. Ancak, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği halde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade eder." denmektedir.

Şöyle ki vekilen bizim davayı takip etmemiz durumu söz konusudur.
ve ayrıca davayı kabul usuli işlemden ziyade esasa yönelik bir işlemdir bizim müvekkillerimizi bağlamaz.
Herşey bir yana 4 red talebi 1 kabul durumunda nasıl bir karar çıkacaktır?
Öyle ki bizim davacının gerçekte alacaklı olmadığını ispatladığımız halde kabul beyanında bulunan davalı'nın bu alacağı ödemesine mi hükmedilecek yoksa miras payı oranında mirastan alacaklıya alacağının ödenmesine mi :S

Bir diğer sorum da yetkiye ilişkin olup yukarıda bahsettiğim ve davacının dayandığı "Mirastan doğan davalarda yetki" başlıklı maddeden de anlaşılacağı üzere; Murisin sağ olduğu döneme ilişkin bir alacağı Mirastan doğan bir dava olarak nitelendirmek -kanımca değildir- sizce mümkün müdür?

Yine maddenin devam fıkrasında;
"b) Terekenin kesin paylaşımına kadar miraşçılara karşı açılacak tüm davalar" denilmiş olmakla söz konusu alacak davası bu hükümle ilişkilendirilebilinir mi? Yoksa madde başlığında yer aldığı hali ile bu fıkranın demek istediği; maddede sayılmamış, ancak "MİRASTAN DOĞAN TÜM" davalar mıdır?


Fikirleriniz ve görüşleriniz benim için önemlidir katılımınız için şimdiden teşekkür ediyorum