  | 
            
            Alıntı: | 
            
              | 
           
         
         | 
        
         | 
        
        
        
          
            
              | 
            
            
            Yazan GÜLSÜM ÖNAL | 
            
              | 
           
         
         | 
        
        
        
         | 
       
     
    
      
        | 
         | 
         | 
        
         | 
       
      
        | 
         | 
        
        Çekte ciranta olmanız halinde imzayı kimin attığını bilme şansınız yoktur. Ancak doğrudan lehtar iseniz imza da gözünüzün önünde atılmış kabul edilir. Doğrudan muhatapsızdır çünkü. Bu durumda eşin yerine imza atan kişinin vekalet ilşkisini de bilmeniz gerekir. Buna rağmen dolandırılma iddiasında bulunamazsınız.
         | 
        
         | 
       
      
        
          | 
        
         | 
        
          | 
       
     
     | 
  
 
Özet:
Müdahil E., 900.000 lira borçlanarak R. adlı şahıstan aldığı  otomobilini, sanık M. S.`e satmış, karşılığında adı geçen sanıktan  650.000 liralık çek almıştır.
  
  Bir süre sonra sanık M. S. “ödeyeceğini” söyleyerek bu çeki geri alıp yırtmış ve müdahile yeni bir çek vermiştir.
  
  Muhatap bankaya ibrazında karşılığı bulunmadığı anlaşılan bu ikinci  çekin asıl hesap sahibinin, sanık M. S. olmayıp, bir süre önce çek  karnesini kaybettiğini ileri süren Ş. olduğu ve altındaki kime ait  olduğu belirlenmemekle birlikte, bu çek üzerindeki yazıların sanık M.  S.`in eli mahsulü bulunduğu bilirkişi incelemesiyle saptanmıştır.
Açıklanan hususlar gözönünde tutulduğunda, çek hesabı bulunmayan kişi   aleyhine 3167 sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçundan kamu   davası açılamayacağının ve çek keşide etme hakkı yalnız çek hesabı   sahibi veya temsilcisine tanındığından, başkası tarafından imzalanan bir   çekde çekin yasal unsurlarından “keşidecinin imzası”nın bulunmadığının   kabulünde zorunluluk bulunduğundan;
 
müdahilin hulus ve saffetinden   istifade ederek, hile ve sania teşkil eden hareketlerle ve sahte imza   ile karşılıksız çek düzenleten sanık M. S.`in bu eylemiyle “sahte çek   tanzim etmek” ve “dolandırıcılık” suçlarını işlediği anlaşılmakla   birlikte; 
ayrıntıları Ceza Genel Kurulu`nun 30.12.1985 gün ve 6-345/679   sayılı kararında da açıklandığı gibi “sahte senet düzenlemek,   dolandırıcılık suçunun unsurlarından ve ağırlatıcı sebebi   sayılamayacağından, her iki suçtan da ceza tayini gerekmekte” ise de,   sanık hakkında yalnız dolandırıcılık suçundan kamu davası açıldığını   gözönünde tutarak, sahte çek düzenlemek suçundan suç duyurusunda bulunan   Yerel Mahkeme kararında yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, C.   Başsavcılığı itirazının değişik bu gerekçelerle kabulüne karar   verilmelidir.
-----------------------------------------------
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
K. 1989/1101
T. 13.3.1989
• SAHTE ÇEK TANZİM ETMEK ( Dolandırıcılık Suçunun Unsuru Olmayıp Müstakil Bir Suç Olduğu )
• DOLANDIRICILIK ( Sahte Çek Düzenleyen Şahsın Verdiği Belgenin Karşılıksız Çıkması )
• ÇEK DÜZENLEME YETKİSİ OLMAYAN ŞAHSIN DÜZENLEDİĞİ ÇEKİN KARŞILIKSIZ ÇIKMASI ( Sahte Çek Düzenlemek ve Dolandırıcılık )
• SAHTE ÇEK TANZİMİ VE DOLANDIRICILIK ( Ayrı Ayrı Suçlar Olduğu ve Cezalandırılacağı )
• ÇEK TANZİM YETKİSİ OLMAYAN ŞAHSIN TANZİM ETTİĞİ ÇEK ( 3167 Sayılı Kanun Kapsamına Girmemesi )
3167-1/m.1,2,3,7,8,10,12,16
765/m.503
6762/m.692
ÖZET : 1 – 
Çek düzenleme yetkisi bulunmayan kişinin düzenleyip  verdiği çekin karşılıksız çıkması halinde, çekte yasal tüm unsurlar  bulunsa da, 3167 sayılı yasaya aykırı davranışta bulunmak suçu değil,  ancak sahtecilik ve dolandırıcılık suçları oluşabilecektir.
2 – Müdahilin hulus ve saffetinden istifade ederek, hile ve sania teşkil  eden hareketlerle ve sahte imza ile karşılıksız çek düzenleten sanık M.  S.`in bu eylemiyle “sahte çek tanzim etmek” ve “dolandırıcılık”  suçlarını işlediği anlaşılmakla birlikte; sahte senet düzenlemek,  dolandırıcılık suçunun unsurlarından ve ağırlatıcı sebebi  sayılamayacağından, her iki suçtan da ceza tayini gerekir.
DAVA VE KARAR: “Dolandırıcılık suçundan sanık Ş.`ın beraatine; M. S.`in  TCK.nun 503/1, 592. maddeleri uyarınca uyarınca dört ay hapis ve 6.000  lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına; 3167 sayılı Yasanın 16.  maddesi uyarınca karar ittihazına yer olmadığına; karar kesinleştiğinde  sanık M. S. hakkında sahte senet tanziminden dava açılması için C.  Savcılığına suç duyurusu yapılmasına” dair, Ankara Onuncu Asliye Ceza  Mahkemesi`nce 23.3.1987 gün ve 1985/549 – 1987/195 sayı ile verilen  hükmün, sanık tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyin Yedinci Ceza  Dairesi, 29.12.1988 gün ve 11866/13429 sayı ile:
( 1 – Sanık Ş. hakkındaki hükmün onanmasına.
2 – Sanık M. S.`in temyizine gelince;
Muhtevasındaki yazıların kendisine ait olduğu bilirkişi raporuyla tesbit  olunan sanık M. S.`in meşru olmaksızın eline geçirdiği diğer sanık Ş.`a  ait çek karnesinden bir yaprağını çek şartlarına uygun olarak doldurup  imzasını değiştirmek ve Ş.`a ait hesap numarasını göstermek suretiyle  karşılıksız çek keşide ettiği dosya içeriğinden anlaşılmasına göre, 3167  sayılı Yasaya muhalefet suçunun oluştuğu dikkate alınmaksızın  dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması ) isabetsizliğinden bozmuştur.
Bu karara karşı, 16.2.1989 gün ve 13 sayı ile itiraz yoluna başvuran C. Başsavcılığı`nca:
( 1 – Ayrıntıları dosya içeriğinde açıklandığı gibi, başka bir şahsa ait  çek karnesinin ele geçirilmesi çek üzerindeki yazıların sanığın eli  mahsulü, imzanın ise sanığın eli mahsülü olmadığının tesbit edilmesi, Ş.  diye tanıtılan kişinin başka bir kişi olması, çekin sahte ve  karşılıksız olduğunu bilmesi nedeniyle ciro etmekten kaçınması,  kendisine ait çeki imha etmesi sanığın dolandırıcılık kastı ile hareket  ettiğini gösterir.
3167 sayılı Yasaya muhalefet suçu şekli bir suç olduğundan sanığın  kastının suç vasfını etkilemeyeceği görüşü, suçun cürümlerden madut  olması itibariyle etkili olmayacaktır.
2- 3167 sayılı Yasanın 1/2 maddesinde “Bu kanunda hüküm bulunmayan  hallerde genel hükümler uygulanır” denilmektedir. 3167 sayılı Yasa  karşılıksız çek keşide edenlerin hangi şartlarla ve hangi prosedür  yerine getirildikten sonra mahkum edileceğini düzenlemektedir. 16. madde  suçun şikayete tabi olduğunu açıklarken, fiili işleyenin düzeltme  hakkını kullanması ve hamilin zararını karşılamış olması halinde şikayet  hakkının doğmayacağı belirtilmektedir. Eylem 3167 sayılı Yasaya uygun  kabul edilse, 7 ve 8. maddeler gereği düzeltme hakkı bulunan bir  keşideciyi ihtarname göndermeden mahkum etmek mümkün değildir. Dava  konusu olayın sanığı, bankada hesap sahibi olmadığına ve çeki meşru  olmayan yollarla eline geçirdiğine göre mahkumiyet şartı olan  ihtarnameye muhatap olmayacaktır.
3 – Bir an için bunun dahi mümkün olduğu varsayılırsa, o takdirde  müdahilin şikayetten vazgeçmesiyle dava düşecektir. Bu halde başkasına  ait çeki bilinmeyen bir şekilde ele geçiren ve bu çeki keşide eden  şahsın dolandırıcılık suçu şikayete tabi ve vazgeçme ile düşen bir suça  dönüşecektir.
4 – Olayın özelliklerine göre, suç vasfı yönünden sahtecilik,  dolandırıcılık veya 3167 sayılı Yasaya muhalefet ihtimalleri söz konusu  olmaktadır. Sanık işlediği tek fiil de kanunun muhtelif ahkamın ihlal  etmiş olduğundan TCK.nun 79. maddesi delaletiyle en şedid ceza ile  cezalandırılması gerekir. Bu nedenle, Yedinci Ceza Dairesi`nin bozma  kararının kaldırılması ve hükmün açıklanan nedenle bozulmasına karar  verilmesi ) talep olunmuştur.
Dosya içeriğine göre:
Müdahil E., 900.000 lira borçlanarak R. adlı şahıstan aldığı  otomobilini, sanık M. S.`e satmış, karşılığında adı geçen sanıktan  650.000 liralık çek almıştır.
Bir süre sonra sanık M. S. “ödeyeceğini” söyleyerek bu çeki geri alıp yırtmış ve müdahile yeni bir çek vermiştir.
Muhatap bankaya ibrazında karşılığı bulunmadığı anlaşılan bu ikinci  çekin asıl hesap sahibinin, sanık M. S. olmayıp, bir süre önce çek  karnesini kaybettiğini ileri süren Ş. olduğu ve altındaki kime ait  olduğu belirlenmemekle birlikte, bu çek üzerindeki yazıların sanık M.  S.`in eli mahsulü bulunduğu bilirkişi incelemesiyle saptanmıştır.
Oluş ve sübutta Özel Daire ile, C. Başsavcılığı arasında uyuşmazlık  bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu; sanığın eyleminin Yerel Mahkemece  kabul edildiği şekilde sahte çek tanzim etmek ve dolandırıcılık  suçlarını mı, Özel Daire kararında açıklandığı şekilde sahte çek tanzim  etmek ve 3167 sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçlarını mı  oluşturacağı; her iki halde de iki ayrı suç oluşturacak olan sanığın  eyleminden dolayı iki ayrı ceza mı, yoksa TCK.nun 79. maddesi gereğince  sadece “sahte çek tanzim etmek” suçundan mı ceza verilmesi gerektiği  hususlarıdır.
TTK.nun 692. maddesinde; “çeki keşide edenin imzası” çekin unsurları  arasında sayılmıştır ve 693. maddeye göre; “692. maddesinde unsurlardan  birini taşımayan senet, çek sayılmaz”. Ceza Genel Kurulu`nun 1.6.1987  gün, 7-95/321 sayılı kararı ve sonraki birçok kararında açıklandığı gibi  “unsurlarından biri bulunmadığı için çek sayılmayan bir belgeyi  düzenleyerek müştekiye veren sanığın eylemi, 3167 sayılı Yasaya aykırı  davranışta bulunmak suçunu değil, unsurları gerçekleştiği takdirde  dolandırıcılık suçunu oluşturur.”
Çekte keşideci, onu imzalayan veya imzalatan kişi midir? Başka bir  deyişle, çek keşide etmeye hakkı olmayan kişi, herhangi bir çeki  imzaladığı takdirde “keşideci” sayılabilecek midir?
Bu soruların cevabı konumuz bakımından büyük önem taşımaktadır. Zira,  çekin yasaya uygun ve keşide hakkı ile yetkisini yasal olarak haiz  kişilerce düzenlenmesi halinde 3167 sayılı Yasa uygulanabilecektir. Çek  düzenleme yetkisi bulunmayan kişinin düzenleyip verdiği çekin  karşılıksız çıkması halinde, çekte yasal tüm unsurlar bulunsa da, 3167  sayılı yasaya aykırı davranışta bulunmak suçu değil, ancak sahtecilik ve  dolandırıcılık suçları oluşabilecektir ( İsmail Malkoç, Karşılıksız Çek  Keşide Etmek Suçu, Mali Hukuk Dergisi, 1986/4 ).
3167 sayılı Kanunnun 3. maddesine göre; çek karneleri ancak bankalar  tarafından basılacak veya bastırılabilecektir. Anılan madde ile, TTK.nun  692. maddesinde sayılanlara ilave olarak, iki şekil şartı daha  getirilmiştir. Bunlar “çek karnelerinin her yaprağına çekle işleyen  hesabın bulunduğu şubelerin adını ve keşidecinin hesap numarasını”  yazmaktır. Kanun, yazma yükümlülüğünü bankalara vermiş, cezai  müeyyidesini 15. maddede göstermiştir.
Baskı şeklinde tekdüzeliğin sağlanması için Merkez Bankası`na da görev  verilmiştir. Merkez Bankası artık, Bankalar Birliği`nin görüşünü de  alarak, çek karnelerinin baskı şekline dair esasları tesbit edecektir.  Nitekim Merkez Bankası, konu ile ilgili ilk tebliğini 24.9.1985 gün ve  18878 sayılı Resmi Gazete`de yayınlamıştır.
Çekin kullanımı hususunda da yeni düzenlemelere gidilmiştir. Bu konudaki  merasimi kısaca özetlersek: Herhangi bir kimsenin çekle işleyen hesap  açtırmak için bir banka şubesine başvurması halinde banka, kendi  istihbarat kaynaklarıyla müracaatcıyı araştıracaktır. Bu araştırma  eskiye oranla daha titiz yapılacaktır. Çünkü, 3167 sayılı Kanun`un 10.  maddesine göre, ileride hesap sahibinin çeki karşılıksız çıkarsa bunun  20.000 liralık bölümünden banka sorumlu tutulmuştur. Ayrıca 3167 sayılı  Kanunu`nun 2. maddesiyle bankalara genel bir sorumluluk da yüklenmiştir.  Bu maddeye göre bankalar, çekle işleyecek hesap açarken, çek karnesi  verirken ve bu kanunla kendilerine verilen görev ve mükellefiyetleri  yerine getirirken, bu işlemlerin gerektiği basiret ve itinayı  göstermekle zorunlu tutulmuştur.
Banka, müracaat eden bir şahsı araştırıp çek karnesi vermeye karar  verirse, aralarında muhakkak bir anlaşma yapacaktır. Bu kendi iç  düzeniyle ilgili olmakle birlikte, banka çek karnesi verir vermez, 3167  sayılı Kanunu`nun 3/4. maddesine göre, karne sahibinin açık kimliğini  Merkez Bankası`na bildirecektir.
Bu şekilde çek karnesi olan ve kullanmaya başlayan kişinin, çektiği  çeklerin karşılığı bulunursa, herhangi bir sorun olmayacaktır.
Şayet bu kişinin çeki kısmen veya tamamen karşılıksız çıkarsa işlemlere  devam olunacaktır. Önce muhatap banka, 3167 sayılı Yasanın 10. maddesine  göre 20.000 liralık kısmı hamile isteği halinde ödeyecektir. Bu miktar  ileride Hazine ve Dış Ticaret Müşteşarlığı tarafından yayınlanan toptan  eşya fiyatları yıllık endekslerindeki artışlar gözönünde tutularak  Merkez Bankası`nda artırılabilecektir.
Bu şekilde kısmen ve tamamen karşılıksız kaldığı tesbit edilen çek  sahibine, banka, kendisinin veya temsilcisinin elinde bulunan bütün çek  karnelerini aldığı bankalara geri vermesini, 8. madde hükümleri  gereğince düzeltme işlemlerini yerine getirmeden bir yıl müddetle çek  keşide edemeyeceğini ve aksine davranışların cezai müeyyideleri  gerektireceğini, ibraz tarihini izleyen on gün içinde iadeli taahhütlü  mektupla tebliğ edecektir. Ancak bununla bankaların işi bitmeyecek,  ayrıca karşılıksız kalan çek sahibinin kayıtlarını inceleyerek ve eğer o  şahıs 3167 sayılı Kanunu`nun 8. maddesi gereğince düzeltme hakkını  koruyorsa mektupla tebligatın yapılmasını bekleyecektir. Bu bekleme  süresi, mektupla tebligatın 3167 sayılı Kanunu`nun 12. maddesine göre  yapılmış sayıldığı tarihten itibaren yedi işgünüdür ( Mustafa Güven,  Kusurlu Karşılıksız Çek ve Karşılıksız Çek Suçu, Yargıtay Dergisi,  1988/4, S. 237 ).
Mektubu alan çek sahibi, 3167 sayılı Kanunun 8. maddesine göre  belirlenen yedi iş günü içinde çek tutarını veya karşılıksız kalan  bölümünün % 10 tazminat ve gecikme faizi ile birlikte muhatap bankaya  yatırdığı takdirde, işlem burada bitecektir. Zira, 3167 sayılı Yasanın  16. maddesi gereğince 8. maddeye veya suç tarihi itibariyle geçici  maddeye göre düzeltme hakkı kullandırılmadan “şikayet hakkı doğmaz” ve  düzeltme hakkı yalnız çek hesabı sahibine tanınmıştır.
Açıklanan hususlar gözönünde tutulduğunda, çek hesabı bulunmayan kişi  aleyhine 3167 sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçundan kamu  davası açılamayacağının ve çek keşide etme hakkı yalnız çek hesabı  sahibi veya temsilcisine tanındığından, başkası tarafından imzalanan bir  çekde çekin yasal unsurlarından “keşidecinin imzası”nın bulunmadığının  kabulünde zorunluluk bulunduğundan; müdahilin hulus ve saffetinden  istifade ederek, hile ve sania teşkil eden hareketlerle ve sahte imza  ile karşılıksız çek düzenleten sanık M. S.`in bu eylemiyle “sahte çek  tanzim etmek” ve “dolandırıcılık” suçlarını işlediği anlaşılmakla  birlikte; ayrıntıları Ceza Genel Kurulu`nun 30.12.1985 gün ve 6-345/679  sayılı kararında da açıklandığı gibi “sahte senet düzenlemek,  dolandırıcılık suçunun unsurlarından ve ağırlatıcı sebebi  sayılamayacağından, her iki suçtan da ceza tayini gerekmekte” ise de,  sanık hakkında yalnız dolandırıcılık suçundan kamu davası açıldığını  gözönünde tutarak, sahte çek düzenlemek suçundan suç duyurusunda bulunan  Yerel Mahkeme kararında yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, C.  Başsavcılığı itirazının değişik bu gerekçelerle kabulüne karar  verilmelidir.
Çoğunluk görüşünekatılmayan Üyeler: ( Sanığın tanzim ettiği çekde tüm  yasal öğeler bulunduğuna ve bu çek de karşılıksız çıktığına göre,  sanığın 3167 sayılı Yasaya aykırı davranışta bulunmak suçundan  cezalandırılmasına karar verilmesinde zorunluluk bulunduğundan, C.  Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiğini ) ileri  sürerek, bu yolda oy kullanmışlardır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, C. Başsavcılığı itirazının değişik  gerekçe ile kabulüyle, Yedinci Ceza Dairesi`nin 29.12.1988 gün ve  11866/13429 sayılı kararının KALDIRILMASINA, usul ve kanuna uygun  bulunan Yerel Mahkeme hükmünün ONANMASINA, 13.3.1989 gününde ve üçte  ikiyi geçen çoğunlukla kararverildi.