Mesajı Okuyun
Old 23-01-2012, 13:53   #7
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan serhattugral
Arkadaşlar: Devlet, veya her kim ise, 2000'li yıllarda başlayan Mal Beyanında Bulunmama suçunu fiilen ortadan kaldıran düzenlemeler zinciri ile bu güne değin hep şunu dayattı: Vadeli işlemlerin tamamında risklerinizi bankalar üzerine bıraktınız bıraktınız yoksa ben sizi korumayacağım! Bankalar ise kayıp/kaçak oranlarını milimetrik hesaplar ile zaten izlemekte olduklarından buna dünden razı idi. Dolayısıyla, piyasaya bir bankayı aracı kılmadan (kredi kartına taksitten tutun da banka teminat mektubu mukabili mal satımına varıncaya değin değişen enstrüman ve ölçeklerde) mal veya hizmet sunan gerçek yahut tüzel kişilerin alacaklarını cebri icra yoluyla tahsili imkanı KALDIRILMIŞTIR. Bu fiilen böyle idi, artık fiili durum hukuk metinleri ile de kayıt altına alınmıştır. Bunun iki tane gerekçesi vardır; 1-) Tüm vadeli işlemleri olabildiğince bankalar kanalıyla yapmaya zorlayarak ekonomideki kayıt dışılığı asgariye indirmek ve VERGİ tahsilatını arttırmak 2-) Tıkanmış bulunan yargı/icra sistemini yeniden işler hale getirmek (hoş işlese ne olur o da ayrı bir mevzu)
Trendi 10 yıl öncesinden benim gibi gören meslektaşlar icra işlerini bırakıp (yahut minimalize edip) kendilerini başka alanlarda yetiştirmeye çalıştılar, göremeyenler de neden hep "batak" işlerle uğraşmak zorunda kaldıklarına yazıklanıp durdular. 16 Yıl önce mesleğe başladığımda "salt ödeme emri tebliği" ile çözülen icra dosyalarımızın olması adi bir vaka iken gelinen süreçte "nadir bir vaka" olması tüm bu anlattıklarımı özetliyor.
Bir müvekkilin karşılıksız çek dosyasında gidip "şikayetten vazgeçiyorum" diye beyanda bulunsak, o dosyanın parasını müvekkile ödemeden o işin içinden çıkamayız. "Avukat, müvekkilinin alacağının tek tahsil şansı olan çek şikayetinden vazgeçerek -veya hiç yapmayarak- onu zarara uğrattığından zararını tazminle mükelleftir, bu fiili aynı zamanda görevi kötüye kullanma suçunu da oluşturur" diyen onlarca YÜCE mahkeme kararı sayabilirim sizlere. Peki, bu düzenleme ile alacağın tek tahsil şansını kim ortadan kaldırdı? Sorumlusu Kimdir? Bilen varsa bir adım öne çıksın. Yok ise kendisine bir özel alan seçip orada uzmanlaşıp ekmeğini kazanmak yoluna baksın. Vesselam.

Sayın Tuğral,

Yazdıklarınıza katılıyorum. Ancak koyulaştırdığım bölümlerde daha ayrıntılı bir mesaj bekliyorum. Genç meslektaşlarımıza yararlı olabilir. Benim de hemen hemen hiç denecek kadar icra takibim var. Meslektaşlarımıza "özel alan" seçmesi konusunda uyarıda bulunmuşsunuz ama yeterli yol göstermemişsiniz. Benim aklıma vekalet ücretini sadece müvekkilinden alacağı ceza davaları( o da tahliye anına kadar) ve hukuki danışmanlık gelmektedir.

İş hukukunda uzmanlaşacak meslektaşımız ne yapacaktır? Genellikle parasız olan işçiden baştan vekalet ücreti alınamamaktadır. Dava kazanıldıktan sonra ilamlı takip yapıldığında, ne karşı vekalet ücreti ne de işçilik alacakları tahsil edilebilecektir. Çünkü tasarıya göre "üretim araçları" haczedilemeyecektir.

Aile hukukunda uzmanlaşsa nasıl olacak? Maddi ve manevi tazminatlar ve karşı vekalet ücreti yukarıda izah ettiğim gibi ve ev eşyalarının da haczedilemeyeceği düşünüldüğünde yine sadece müvekkilden alınabilecek vekalet ücretinden başka bir olanağımız kalmıyor.

Fikri ve sınai haklar hukukunda uzmanlaşsa, yine müvekkilden alacağı parayla yetinmek zorunda kalacak. Oysa avukat bu tür davalarda kazanılan tazminat sayesinde asıl vekalet ücretini alabilmekteydi.

İlk etapta aklıma gelenler bunlar...Tartıştıkça başkaları da yazılabilir. Ama benim kaçırdığım başka alan var mı, sizden öğrenmek isterim.