11-01-2012, 12:45
|
#2
|
|
|
|
|
|
Sayın Meslektaşlarım Selamlar,
Bahsedeceğim konu hakkında bir çok meslektaşlarımla ve bazı değerli hocalarımızla görüştük fakat görüştüğümüz hukukçu adedinden dahi fazla sayıda görüş ortaya çıktı. Olayımız şu şekilde:
Müvekkilem olan bayan kocasının aile konutu olan evi kendisinden habersiz şekilde kendisinin olmayan bir borca 3. kişi olarak ipotek ettirdiğini öğrenir öğrenmez bize başvurdu. Biz de taşınmazın aile konutu olduğundan ve MK 194 uyarınca kocasının yasaklı olduğundan ipoteğin terkinini Aile mahkemesinden talep ettik. Dava neticesinde taşınmaz üzerindeki ipoteğin terkinine karar verildi. Buraya kadar her şey normal. Fakat kocanın davalı bankaya ipotek ettirdiği evin ipotek resmi senedinde bulunan kefaleti söz konusuydu. Kısacası ipotekle birlikte kefalet de vardı ipotek resmi senedinde.
Sorum şu: Sizce ipoteğin terkini ile birlikte kefalet de ortadan kalkar mı? Yoksa kefalet ayrı bir sözleşmeymiş gibi devam mı eder?
|
|
 |
|
 |
|
Merhaba;
Kefalet ile ipotek teminatının birbirinden bağımsız iki olgu olduğunu düşünüyorum.
Sn. Gamze Dülger'in bir başka tartışmada eklediği kararlardan iki adedini aşağıya aktarıyorum. Bu kararlardan da anlaşılacağı gibi ipotek (bir sebeple) çözülmüş olsa dahi kefalet devam etmektedir:
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/3224
K. 2001/4520
T. 16.3.2001
• MÜTESELSİL KEFALET ( Kredi Borcu Nedeniyle Kefile Başvurunun Geçerliliği)
• KEFİLE BAŞVURUNUN GEÇERLİLİĞİ ( Borçlu Sıfatıyla İpotek Bedelini Ödeyen Kefile Kredi Borcu İçin)
• İPOTEK BEDELİNİ BORÇLU SIFATIYLA ÖDEYEN KREDİ SÖZLEŞMESİ KEFİLİ ( Genel Haciz Yoluyla Takibi)
818/m.487
ÖZET : İpotek veren borçlu sıfatı dışında, kredi sözleşmesinin müşterek ve müteselsil borçlu ve kefili durumundaki şahsın ipotek bedelini ödemesi, ipotek borcundan kurtulmasını sağlar; ancak kalan alacak için kredi sözleşmesinden dolayı sorumluluğu devam eder. Bu nedenle hakkında, genel haciz yoluyla takip yapılmasına engel bir hal yoktur.
DAVA : Merci kararının onanmasını mutazammın 17.11.2000 tarih ve 1662817672 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 12.2.2001 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : BK.'nun 487. maddesine göre alacaklı, asıl borçluya müracaat etmeden ve rehinleri nakte tahvil ettirmeden kefiller hakkında icra takibi yapabilir. Somut olayda şikayetçi Belma ipotek veren borçlu sıfatı dışında, kredi sözleşmesinin müşterek ve müteselsil borçlu ve kefili durumundadır. İpotek bedelini ödemesi, ipotek borcundan kurtulmasını sağlar. Kalan alacak için kredi sözleşmesinden dolayı sorumluluğu devam edeceğinden hakkında genel haciz yoluyla takip yapılmasına engel bir hal yoktur. Mercice borçlunun şikayetinin bu doğrultuda değeriendirilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından, kararın bozulması gerekirken onandığı anlaşıldığından alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ : Alacaklı vekılinin karar düzeltme isteminin kabulüyle, Dairemizin 17.11.2000 tarih, 2000/16628-17672 sayılı onama kararının kaldırılmasına, mercii kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve HUMK. nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA), 16.3.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2000/19303
K. 2000/20135
T. 18.12.2000
• KREDİ SÖZLEŞMESİ ( Müteselsil Kefil Tarafından Alacaklı Yararına Verilen Gayrımenkul İpoteği )
• MÜTESELSİL KEFİLİN SORUMLULUĞU ( Kefil Tarafından Verilen İpoteğin Kredi Sözleşmesinin Teminatı Biçiminde Düzenlenmesi Durumunda Kefil Hakkında Ayrı Takip Yapılabilmesi )
• KEFİLİN İPOTEK VERMESİ ( İpoteğin Kefaletin Teminatı Olarak Değil Kredi Sözleşmesinin Teminatı Biçiminde Düzenlenmesi Durumunda Müteselsil Kefilin Sorumluluğu )
2004/m.45
818/m.487
Y. HGK. Kararı - 14.10.1972 tarih ve 215/841 s.
ÖZET : Kredi sözleşmesinin müteselsil kefili tarafından, alacaklı yararına verilen gayrimenkul ipoteğinin, kefaletin teminatı olarak değil, kredi sözleşmesinin teminatı biçiminde düzenlenmesi durumunda, müteselsil kefilin sorumluluğu, ipotek limiti ile sözleşmedeki kefalet limitini kapsadığından, hakkında ayrı takip yapılabilir. Bu durumda kredi sözleşmesine dayanılarak, genel haciz yoluyla kefil hakkında takip yapılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
DAVA : Merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 29.11.2000 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Sair temyiz itirazları yerinde değilse de, kredi sözleşmenin müteselsil kefili tarafından alacaklı yararına verilen gayrimenkul ipoteğinin kefaletin teminatı olarak değil kredi sözleşmesinin teminatı biçiminde düzenlenmesi durumunda, müteselsil kefilin sorumluluğu ipotek limiti ile sözleşmedeki kefalet limitini kapsadığından hakkında ayrı takip yapılabilir. Bunun ötesinde tahsilde tekerrüre meydan verilmemek kaydı ile takip yapıldığı da gözden uzak tutulmamalıdır. Hukuk Genel Kurulunun 14.10.1972 tarih ve 215-841 sayılı kararında da benimsendiği gibi İİK.nun 45. maddesi asıl borçlular için sevkedilmiş olup alacağı rehinle temin edilen bir kimsenin rehni veren hakkında doğrudan doğruya genel haciz yoluyla takibe geçmesini önlemektedir. BK.nun 487. maddesinde ise, ( kefil borçlu ile beraber müteselsil kefil ve müşterek borçlu sıfatıyla veya bu gibi diğer bir sıfatla borcun ifasını deruhte etmiş ise alacaklı asıl borçluya müracaat ve rehinleri nakde tahvil ettirmeden evvel kefil aleyhine takibat icra edebilir. ) denilmektedir. Yasa koyucu anılan madde ile alacaklının haklarını güvence altına almak istemiş ve ona asıl borçluyu takip etmese ve rehin gibi alacağın sağlam teminatına müracaatta bulunmasa dahi, doğrudan kefili takip etmek hakkını vermiştir. bu durumda kredi sözleşmesine dayanılarak genel haciz yoluyla kefil hakkında takip yapılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. O halde kredi borçlusu dışında bulunan diğer borçlular L... Gıda San. Tic. A.Ş. Muzaffer, Abdullatif ve Ökkeş'in şikayetlerinin reddine karar verilmek gerekirken bu borçlular hakkında da şikayetin kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile merci kararının yukarıda adı geçen borçlular yönünden İİK.nun 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 18.12.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
|
 |
|
 |
|
|