Mesajı Okuyun
Old 09-01-2012, 14:16   #33
İlhan_ERDEN

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Müvekkilin rızasının bulunduğunu kabul etmek için müvekkilin Avukatlık Kanunu'nun 164/2. maddesini bildiğini kabul etmek gerekir. Müvekkil o kadarını bilse zaten avukata gerek duymaz.

Eğer bir rızadan söz edilecekse bunun için avukatın müvekkilini Avukatlık Kanunu'nun 164/2. maddesi hakkında aydınlatmış olması gerekir. Bu avukata gösterilen güvenin ve avukatın görevinin gereğidir. Aksi halde güveni kötüye kullanma suçu veya görevi kötüye kullanma suçu oluşur.

Bir avukatla vekalet sözleşmesi yapacak müvekkilin bu konuda başka bir avukattan yardım alması gerekmemelidir.

--Öncelikle kanunu bilmemek mazeret olmasa gerek... Bu yüzden müvekkilin A.K. md. 164/2 hükmünü bildiği veya bilmesi gerektiği esastır.

--İkinci husus, avukatın müvekkili md 164/2 hükmü ile ilgili aydınlatıp aydınlatmaması ile ilgili olarak; mesajımda "dolandırıcılık suçu unsurları mevcut değilse" diye belirtmek ssuretiyle, avukatın bu haldeki bir hile desisesi ile müvekkili kandırması hususunu ayrık tuttum. Bu sebeple, eğer dolandırcılık suçunun unsurları mevcut değilse, A.K. md. 164/2'deki tavan miktardan dahaa yüksek miktada vekalet ücreti ödeneceği vaadini taşııyan bir sözleşme imzalanması halinde, T.C.K.'daki diğer, örneğin zimmet (kanaatimce zimmet suçu böyle biir olayda mevcut olmaz), veya (tabiki varlığı yokluğu ttartışılabilir ancak kanaatimce) diğer kötüye kullaanma suçları da oluşamaz.

-- Son husus, "bir avukatla vekalet sözleşmesi yapacak müvekkilin bu konuda başka bir avukattan yardım alması gerekmemelidir." görüşünüze etik olarak aynen katılmakla birlikte, sözleşme yapılmış, verilen vaad sebebiyle avukat belki de olağanın üzerinde bir gayret sarfetmiş, sözleşmenin infazı aşamasına gelindiğinde ise müvekkil, avukatı, "A.K. md. 164/2'deki tavan miktardan fazla ücret sözleşmesi imzalattı ve aldı" diye cezai anlamda şikayet etmiş. Bu halde, yardım almak zorunda kalması, avukatın hata-kötüniyet-suistimal veyahut iyiniyetinden ziyade, müvekkilin kötüniyetini ön plana getirmelidir.

--Velhasıl, ben, böyle bir olayda, T.C.K. md. 26/2'deki "Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez." hükmünün işlerlik kazanacağını ya da kazanması gerektiğini, bu nedenle de sözkonusu eylemin suç değil, bir alacak-borç ilişkisinden öte gidemeyecek bir hukuki uyuşmazlıktan ibaret bulunduğunu düşünüyorum.